Dinde Derinleşenler/Râsihun
“er-râsîhun fi’l-ilm.”(*)
Al-i İmran 7. Âyetin Türkçe meâli; “Sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’an) bir kısım âyetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır, diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde sapma meyli bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te’vil etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Hâlbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar.” (1)
Âyette geçen “er-râsihun” kelimesi, âyete konu olan “kalplerde kayma olma”nın zıddına âlim sıfatına sahip insanların duruşunu ifade etmesi açısından önemli durmaktadır.
Râsihun sözlükte; “İlimde derinleşenler. Büyük ve özlü bir kavrayış sahibi olanlar. İnce sezi ve derinlik sahibi yüksek düzeyde bilginler.” Olarak tanımlanıyor. (2)
Al-i İmran Suresi 7. Âyette geçen “İlimde yüksek pâyeye erişenler” diye çevrilen “er-râsihun fi’l-İlm” kelimesi, rüsuh masdarından türetilmiş bir isim ifadesidir. Er-râsihun’un sözlük anlamı “yerinde sabit kalmak”tır. Bu kelimenin sözlük anlamını ve âyet-i kerimedeki bağlamı dikkate alınarak “er-râsihun fi’l-ilm” ifadesi Allah’ın zatı ve sıfatlarını kesin delillere dayalı olarak bilen, O’nun katından gelen bilgiler hakkında en küçük kuşku duymayan, köklü ve derinlemesine bilgi sahibi, kaypak davranmayan âlimler” şeklinde açıklanır. (3)
Râsihun kelimesiyle birlikte, âyette birbirinin zıddı kabilinde olup “belirlilik ve belirsizlik” durumuna işaret eden iki farklı kelime var. Bunlar; muhkem ve müteşabbih.
Müteşabbih: “Benzeşen. İki şeyin karşılıklı olarak eşit biçimde veya eşide yakın benzeşmesine denir. Birden çok anlama gelen anlatım. Tam anlamıyla açık, net ve kesin olmayan. muhkem’in zıddı.” … Muhkem: “Bozulmaya uğramayan, mevsuk, güçlü, yerleşik sapasağlam. Anlamı açık ve muhtemel başka yorumlara yer vermeyecek kadar net olan. (4)
Muhammed Esed, Al-i İmran 7. Âyetin ilk pasajıyla ilgili olarak “Kur'an'ın anlaşılmasında bir anahtar olarak görülebilir.” Cümlesini düşmektedir…. Ayrıca, o, “…müteşâbih âyetler, mecazî olarak ifade edilen ve doğrudan birçok kelime ile anlatılma yerine istiâre yoluyla işaret edilen anlamı yansıtan Kur'an pasajları olarak tanımlanabilir.” diyerek konuya dair kendi açısından bir açıklamada bulunuyor. … Muhkem konusuna gelince ise, o, şu ifadelere yer vermektedir; “Muhkem âyetler, "ilahî kelâmın özü" (ummu'l-kitâb) olarak tanımlanmıştır. Çünkü bunlar, mesajın temelini teşkil eden ana ilkeleri ve özellikle ahlakî ve sosyal öğretileri kapsar. İşte müteşâbih âyetler, ancak bu açık şekilde ifade edilen ilkeler ışığında doğru olarak yorumlanabilirler.” (5)
Müteşabhih kelimesi ile eş anlamlı olan ve “benzeşme” anlamına gelen alegoride; “Bir düşünceyi, davranışı ya da eylemi, daha kolay kavratabilmek için onu, yerini tutabilecek simgelerle, simgesel sözlerle, benzetmelerle göz önünde canlandırma işi.” olarak tanımlanıyor.
Ayrıca Muhammed Esed’de, “Kalplerinde sapma meyli bulunanlar” âyet cümlesi ile ilgili olarak, Zemahşeri’ye atıf yapıyor ve “işaret edilen karışıklığın müteşabbih (allegorical) bölümlerin “keyfi şekilde yorumlama”nın bir sonucu” olduğunu belirtiyor. (6)
Muhkem, bizim açımızdan Türkçede de kullandığız üzere, anlamı açık ve net durumları yansıttığından; müteşabbih ise, “toplumsal planda var olan etkisine rağmen, muhkem kelimesinin alabildiğinin hanında pek kullanılmamaktadır.
Müteşabbih, ya da alegorik anlamda; İslam kültür tarihinde “adalet, saadet, devlet, akıl” gibi konular, bunların nasıl olması gerektiğine dair “soyut kavramlar” üzerinden birçok eserde kullanılmış olup, bu eserlerin en ünlüsü ise, Yusuf Hac Hacib’in “Kutadgu Bilig” adlı eseridir.
Bu tür eserlerde, ele alınan konular,muhatabına soyut kavramlar üzerinden ve semboller yoluyla alegorik(kapalı; müteşabbih) bir tarzda anlatılmak istenir.
Tabii ki, insanı, karanlıklardan aydınlığa çağıran Kur’an’da, kavram ve kelime bazında geçen birçok olgunun salt dinî bir boyutu olduğu gibi, dini dışlamadığı halde zahirende olsa “din dışı” gibi görünen birçok olguda toplumsal hayatta ve “kültür içerisinde” kendine yer bulmuştur.
Müteşabbih, ya da alegorik anlatım tarzı da bunlardan bir tanesidir.
Dikkat edilirse, Kur’an, her şeyden önce kesinlikli olarak belirlediği alamlar dışında, diğer birçok konuda “insan unsuru üzerinden” bizlere değişmez mesajlarım iletmektedir.
Bu ayette, muhkem ve müteabbih kavramları ile birlikte “dinde derinleşme”ye (er-râsîhun fi’l-ilm) vurgu ile birlikte, surenin tamamı göz önüne alındığında Müslümanlara “sakın, zinhar Hıristiyanlaşmayın!” uyarısının yapıldığını öğrenmiş oluruz
“Bu içerikte bir âyetin neden ana mesajı.”Hıristiyanlaşmayın” olan bir surede yer aldığı meraka değer bir sualdir. Bu sualin ikna edici cevabı, Hıristiyanlaşma eğiliminin en çok kullandığı araç “tevil” ve “mecaz”dır.” (7)
Böyle olmakla birlikte her iki kavramın tehlikeli yanlarına dikkat çektikten sonra, İslamoğlu; “Bu tehlikeli temayüle bakıp tevil ve mecaza düşman olmak, sahte peygamberlere bakıp nübüvvete düşman olmak abestir.” yaklaşımında bulunuyor.
Bundan anlıyoruz ki, her ne kadar tevil ve mecaz çeşitli açılardan ve “kişilerce kullanım niyetine göre” olumsuz durumlara alet ediliyor ise de, tefsir olgusunun yanında kullanılabilecek “gerekli ve temelli” bir içeriğe sahiptir. Sadece, konu itibarıyla Al-i İmran Suresi 7. Âyette mevzubahis olan müteşabbihata –eğer kalplerde bir eğrilik yoksa- tevessül edilmemesi ve dini en iyi şekilde anlamak, yaşamak ve yaşatmak için; hakikati anlama çabasından vaz geçilmeden işin muhkem kısmına ağırlık vermek gerekir.
DİPNOTLAR:
*) İlimde derinleşenler.
1) kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Al-i İmran suresi/3; 7. ayet
2) Ali Bulaç, Nüzul Sırasına Göre Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Anlamı/Meâl Tefsir, (Sözlük kısmı), S. 445
3) Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, 2. Baskı, 2006 DİB Yayınları, Ankara
4) Ali Bulaç, Nüzul Sırasına Göre Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Anlamı/Meâl Tefsir, (Sözlük kısmı), S. 440 ve 442)
5) Muhammede Esed, Kur’an Mesajı/Meal – Tefsir, S. 89 Eylül 2001 İşaret Yayınları İstanbul
6) Muhammede Esed, Kur’an Mesajı/Meal – Tefsir, S. 89 Eylül 2001 İşaret Yayınları İstanbul
7) Mustafa İslamoğlu, Kur’an Surelerinin Kimliği, S. 55, Ağustos 2011, Özel Baskı Akabe Vakfı Yayınları İstanbul