“Evlerinizi ibadet yerine dönüştürün!”
“Biz de Musa ile kardeşine: "Şehirde halkınız için bazı evleri sığınak edinin" diye vahyettik, "ve [onlara deyin ki] Evlerinizi ibadet yerine dönüştürün; ve namazda devamlı ve kararlı olun!' Ve [sen ey Musa!] inananları [Allah'ın yardımıyla] müjdele!" (Yunus; 10/87)
Bu ayette, konunun anlaşılması adına, bizi düşünceye sevk eden bir, iki anahtar kelime var.
Bunlar; “mısr”; şehir, “buyûten”; (tekili beyt; ev) “evler” kelimeleridir.
Daha önceleri, birçok insan tarafından, ayette geçen “mısır” kelimesi ile kastedilen şeyin topyekûn Mısır ülkesi olduğu düşünülürdü.
Arapça söz konusu olduğunda ise, şehir anlamında “mısr” yerine bilindiği üzere “Medine, ya da karye” kelimesi akla gelirdi.
Msr..
“msr” kelimesi, sınırları belirlenmiş yer ya da bölgedir.
Allah buyurdu ki; “Mısır’a inin (2/Bakara-61) Burada kastedilen Mısır başlı başına şehir olarak değerlendirilebilir. Dilbilgisi açısından bu kelimenin munsarıf olması ortasının harekesizliğinden ötürü kelimenin lafziliğindendir. Bazıları burada “mısr” sözcüğü herhangi bir şehirdir derler. (1)
Birçok müfessir gibi, Muhammed Esed’te, “mısr” kelimesinden kastedilenin “şehir ya da başşehir” olduğunu belirtiyor.
Konu ile ilgili olarak zikredilen âyete düştüğü 107. Notta Muhammed Esed şunları ifade etmektedir: “-Lafzen, “dua ya da ibadetin istikametine (kıble) –İsrailoğulları’na kendileri için tek kurtuluş yolunun Allah’tan yana hep bilinç ve duyarlık göstermekten, kendilerini sonuna kadar O’na ve O’nun dâvâsına adamaktan geçtiğini ifade eden bir mecaz. Çoğunlukla “Mısır” olarak tercüme edilen mısr sözcüğünün birinci anlamı gerçek “şehir” ya da başşehir”dir. (2)
Muhaumed Esed, burada, “İnananları müjdele” ibaresinden, Firavun’dan zulüm gören İsrailoğulları ile onun, Musa’dan(a) dolayı Allah’a iman eden karısının (Asiye) O’na yönelik yakarışı için Tahrim (66) Suresi 11. Âyetine de göndermede bulunmaktadır.
“İmana ermiş olanlara da Allah, Firavun'un karısının kıssasını örnek getirmiştir, ki o: "Ey Rabbim!" diye yalvarmıştı, "Senin katında [olan] cennette benim için bir köşk inşa et, beni Firavun'dan ve yaptıklarından koru ve beni şu zalim halkın elinden kurtar!" (Tahrim; 66/11)
Allah©, Yunus; 10/87. Âyette Musa(a) ve kardeşine, mısr’da, yani, “şehirde” "..halkınız için bazı evleri sığınak edinin" ve ayrıca; “Evlerinizi ibadet yerine dönüştürün” ifadelerini kullanırken, Tahrim; 66/11 de ise, Firavun’un karısı olan Asiye’nin O’na “…beni Firavun'dan ve yaptıklarından koru ve beni şu zalim halkın elinden kurtar!" şekilde yakardığını belirtmiş olmaktadır.
Firavunlar ölür, “fakat” Firavunluk devam eder…
Mustafa İslamoğlu, konu ile ilgili olarak şu ifadeleri kullanıyor; “Kur’an, Hz. Musa’nın Firavun’a karşı verdiği mücadeleyi sıkça nakleder. Bununla verilen mesaj şudur: “Firavunlar ölür, fakat Firavunluk devam eder. Firavun’un mümin karısı Asiye’nin şehadetinin hemen öncesinde bir son nefes gibi kayda geçirilen ”ve beni Firavun’dan onun (çirkin) emellerinden koru” (66-11) duasını da teyit eder. Zira sadece Firavun’dan onu elde etmeyip emellerinden de demesi zımnen “Firavunluktan da” anlamını içerir.” (3)
“Bu Firavun’un zulmü ana rahmine kadar uzanmışsa, orada yapılacak ne kalmıştır?” sorusuna cevap niteliğindedir.” (4)
Birçok müfessir, Yunus; 10/87. Âyet’e dair birbirinden farklı yorumlarda bulunmuşlar.
Bazıları; evlerin, ibadet mahalline işaret ettiğini, bazıları da “kıble” kelimesinin salt sözlük anlamından yola çıkarak, bu ayette verilen mesajın “evlerde namaz kılınması” şeklinde anlamışlardır.
İbn Âşûr bu yorumların tarihî bilgilerle bağdaşmadığını belirtip kendi kanaatini şöyle açıklar: “Burada evler hazırlama” buyruğu anılan iki peygamberin kendi kavminden olanlara bu yönde tâlimat vermelerinin istenmesi anlamındadır. İsrâiloğulları daha önce Mısır’ın güney bölgesinde Menfis şehri yakınlarında oturmakta olduklarına göre, âyette onların yine Mısır’da başka meskenler edinmeleri kastedilmiş olmalıdır.” (5)
Kaldı ki, yukarıdaki ifadeye bağlı olarak; “ibadet mahalli” kelimesinin salt namaz kılmaya işaret edeceği gibi, o evleri “müminler için” her yönden yaşanılacak; aile mahremiyetine riayet edilecek meskenler, sükûn bulunacak yerler (haneler) şeklinde de anlamak olası.
Bu aynı zamanda, mümin bir topluluğun, -burada, başlarında bulunan bir elçi var- yine bir mümin kişinin önderliğinde Allah’ın muradına uygun olarak ve o yerde yaşadığı varsayılan “yoldan çıkmış” ve asla bir arada yaşanılması pek mümkün görünmeyen herhangi bir topluluğa karışmadan; fizikî şartları kendine göre meydana gelmiş bir mahalde (şehirde, beldede) yaşamayı öngörmesi şeklinde de dile getirilebilir.
Allah’ın ©, Musa’ya (a) vahyettiği “Evlerini ibadet yerine dönüştürün” emr-i ilahisini, “kitabın anlaşılmasından hareketle, onun fert ve toplum açısından uygun bir yaşantıyı baz alma” potansiyeli bulunan “örnek ‘bir’ Müslüman toplum”a atıf olarak anlayabiliriz.
Dipnotlar;
1)Rağıb E-İsfahanî, “Müfredat/Kur’an Kelimeleri Sözlüğü”, “msr” mad. S, 1003 2: Baskı, Aralık 2011 Çıra Yayınları İstanbul
2)Muhammed Esed, “Kur’an Mesajı/Meâl-Tefsir”, S. 412 Eylül 2001, İşaret Yayınları, İstanbul
3)Mustafa İslamoğlu, “Hayat Kitabı Kur’an/”, S. 372, 1.Baskı Haziran 2008, Düşün Yayıncılık İstanbul
4)Mustafa İslamoğllu; “Kur’an Surelerinin Kimliği”, S. 130
5) Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 S. 131-132