Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Mustafa KOLCU


GERÇEĞİN AYARI

Mustafa Kolcu'nun yeni yazısı;


İmanın ve Dinin Doğru Ölçüsü

Ayarı korumak, dengeyi kurmak ancak doğru kıstas ve ölçülerle mümkündür. Kıstas yanlış olursa, dengeyi oluşturacak terazinin ayarı bozulur. Ayarı bozuk olan bir terazi, satanı da aldatır, alıcısını da. Maddi dünyada olduğu gibi manevi dünyada da doğru ölçü, hayatın doğru bir şekilde yönlendirilmesinde vazgeçilmezdir.

İmanın Temeli: Akıl ve Doğru Ölçü

Bir malın ölçümü için doğru terazi nasıl gerekliyse, aklın bilgiyi anlaması ve anlamlandırabilmesi için de doğru ölçü gereklidir. İmanın temeli olan akıl, eğer doğru ölçülerden saparsa, iman insanı yanlış yola yönlendirebilir. Bu durum, iyi bir şey yapmak isteyen birinin kötü bir şey yaptığına inanmasına yol açabilir. Kuran-ı Kerim’de, "İmanınız size ne kötü şeyler emrediyor!" (Bakara, 2/93) ayeti, yanlış anlaşılan imanların tehlikesine dikkat çeker.

Asıldan Uzaklaşma: Yanlış Yolda Olmak

İnsanlar, "Kantarın topuzu kaçtı" deyimiyle ifade edilen duruma düşebilirler. Her şeyin ölçüsü, o şeyin değerini anlamamıza yardımcı olur. Değeri olan bir şeyin anlamı da vardır. Hiçbir şeyin boşuna yaratılmadığı gerçeğine inanan insanlar, kendi hakikatlerinde gerçek ayarlarını bilmelidirler. Din, özünden uzaklaşıldıkça sahtesine veya değiştirilmiş haline razı olunabilir. Bu, zamanla hakikati doğru şekilde anlatanlara karşı düşmanlık beslemeye yol açar. Geçmişten gelen birikimlere dayalı yanlış din algıları, kişilerin doğru vahyi reddetmelerine neden olur.

Günümüzdeki Yozlaşma ve Dinî Anlatımlar

Zaman içinde dinin özü üzerinde birçok yozlaşma görülmüştür. Cevheri saran halkalar, dinin aslına ulaşmanın önünde engeller oluşturur. Allah, “Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu?” (Kamer, 54/17) diyerek, Kuran’ın anlaşılmasının ne kadar basit olduğunu ifade etmiştir. Ancak, günümüzde yüzlerce yeni hüküm ve ek bilgi, Kur’an'ın temel mesajından sapılmasına sebep olmuştur. Bu durum, Müslümanlar arasında bölünmelere ve dağılmalara yol açmıştır.

İslam’a Erişim: Zorluklarla Karşılaşmak

İslam’la buluşmak isteyen kişinin önünde hiçbir engel olmamalıdır. Her birey, Allah’a dini has kılarak İslam’la tanışma hakkına sahiptir. İnsanın, doğrudan doğruya asıl metne ulaşması gerekir. Fakat bazen insanlar, “Sen bunu anlayamazsın” gibi engellemelerle başkalarının izahına muhtaç bırakılmaktadır. Oysa, Allah’ın mesajını, hem çöldeki bedeviler hem de şehirleşmiş medeniler hiçbir ek bilgiye ihtiyaç duymadan anlamıştır. Ayrıca, dinî meseleler hakkında farklı hükümlerin dayatılması da asıl olan vahye ulaşmayı zorlaştırmaktadır.

Ayarı Bozulmuş Gerçekler: Zayıf ve Yanıltıcı Dinî Anlatımlar

İnsanlar, yaşamlarında birçok konuda bir teraziye başvururlar. Kimi haksızlığını örtmek, kimi de hakkını almak için bu teraziyi kullanır. Ancak ahirette herkesin terazisi, doğru ölçülere göre kurulacaktır. Ayarı bozulmuş gerçeğin direnci zayıflar. Bir binanın yapımında malzeme eksik veya yanlış kullanıldığında, o bina sarsıntılara karşı dayanıklı olamaz. Dinî anlatımlar da aynı şekilde, imanı güçlendirecek doğru ölçülere dayandırılmalıdır. Allah’ın, “Dini Allah’a has kılarak” (Beyyine, 98/5) buyurduğu gibi, sadece vahye dayanan bir anlayış ve hayat tarzı geliştirmek gerekir.

İslam’ın Davetçileri: Doğru Söz ve Ahlak

Günümüzün dini anlatım tarzının en büyük sorunlarından biri, geçmiş ve günümüz arasında ittifak edilmeyen hususların, taraftarlık taassubuyla dayatılmasıdır. İmana dair her şeyin ayarını vahiyden alması gerektiği gerçeği asla göz ardı edilmemelidir. Vahye ayar vermeye kalkışanlara Allah’ın hatırlattığı “Allah’a dini siz mi öğreteceksiniz?” (Hucurat, 49/16) uyarısı unutulmamalıdır. İslam davetçilerinin ahlakı ve davetlerinin ölçüsü, “Allah’a çağıran, dine ve dünyaya yararlı iş yapan ve ‘Ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kim vardır?” (Fussilet, 41/33) ayeti ile şekillenmelidir.

Ortak Payda: Gerçeğin Ölçüsüne Bağlı Kalmak

Müminlerin ortak paydası, her türlü taassubun karşısında durmaktır. Gerçekten sapmamak için “Sakın dengeyi bozmayın” (Rahman, 55/8) ilahi uyarısı her zaman hatırlanmalıdır. “Bana göre, sana göre, şuna göre” anlayışlarının tamamı vahyin onayına tabi olmalıdır. Çünkü vahyin onayladığı, insanın kararı değil, Allah’ın kararıdır.

Gerçek İman: Bilgi ve Doğruluğun Ayarı

İman ettim demek, ancak gerçeğin bilgisiyle desteklendiğinde anlam taşır. Aksi takdirde o iman, şirkin, riyanın ve küfrün taşıyıcısı olabilir. Cehaletle dini yaşamaya razı olanlar, kendi çabalarını terk edip, başkalarının insafına teslim olmuşlardır. Namazın kıblesi gibi, bilginin de bir kıblesi olmalıdır ve o kıble, vahiydir. “Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur” (İsra, 17/36) ayetiyle, bilinçli bir arayışın kıymeti hatırlatılmaktadır.

Gerçeğin Ayarı: İman ve Amellerin Değeri

Altının değerini belirleyen şey, ayarıdır. Altın görünümlü diğer metaller ise gerçek değer taşımaz. Aynı şekilde, ahiretin tek geçerli değer olan iman ve salih amellerin ayarı da inanılan değerlere göre değişir. Elindeki altının ayarını koruyan kişi, imanın ayarını da koruyacak gerçekleri, Rabbe bağlı kalarak ve vahyin ışığında koruyacaktır.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR