Toplumdaki ekonomik çalkantının sorumlusu Piyasa ekonomisi imi yoksa piyasa ahlakı mı?
Serbest piyasa, demek bir kilo fiyatına olan malı dört katına satarak para kazanmak mıdır, veya müşteriyi kandırıp cebindeki parayı almak mıdır, buna tartıda hile denmez mi, buna müşteriyi kazıklama denmez mi, yesinler sizin piyasa ekonomisini serbest piyasa deyince bunumu anladınız bir yılda veya bir kaç ayda köşe dönerek zengin olmak mıdır, babalarımız otuz yıl çalışmanın sonucunda, ya bir ev yada ya da bir düşük model araba zar zor alırken, günümüz insanı bir yılda malı bir kaç katına satarak aynı yıl içinde lüks ev ve araba sahibi olmaktadır veya hayali kurmaktadır,.
Hayır böyle olmamalıdır, piyasa ekonomisi deyince yatırım, üretim ve dağıtım ile ilgili kararların arz ve talebe dayalı olduğu, mal ve hizmet fiyatlarının serbest fiyat sistemi içinde belirlendiği ekonomidir. bunu yaparlar ahlakı dini vicdanı devre dışı bırakmak değildir.
Serbest piyasa ekonomisi, piyasalara giriş ve çıkışların kısıtlanmadığı, arz ve talebin, fiyatın tek belirleyicisi olduğu, piyasadaki ekonomik sorunların sadece fiyat ile çözümlendiğini görüyoruz…
Bu tanım birçok iktisatçı tarafından da en fazla kabul görmüş olanıdır. En geçerli, iktisat ve hukuk mantık yapısına uygun tanımlama olarak kabul edilen bu modelin unsurlarıyla tekrar irdeleyecek olunduğunda görülecek olanlar, hiçbir surette devletin ekonomiye müdahil olmadığı bir ekonomi modeli yanlış şirketler firmalara güç geçince kontrol edilemez bir zulüm aracında dönebilmektedir.
Tüm dünyadaki ekonomide bir değişim olmasına rağmen ülkemiz toplumunda bu daha değişik cereyan etmekte, Zengin olan zenginliğe doymuyor, fakir olan başarsızlığını devlete yüklüyor. Şirketlerin büyük bir kuşamına baktığımızda siyasi görüşü ne olursa olsun bunda Sağcısı da, Solcusu da, dindarı da dinsizi de işcisini Asgari ücrete haftanın 6 gününü 10’ar veya 12’er saat çalıştırıyor, mesailerini ödemiyor. Bu yetmiyor bide sürekli büyütmesine rağmen her zamandan daha çok aç olduğunu geçinmediğinden dem vuruyor. Kul hakkına riayet etmek pek az insanda kalmış, malda mülkte Allah’ından, hak hukukta, Allah'ın dinine göre olsun diyen insanımız kalmadı. Güç bende, mal bende, hukuk bende, haşa Allah’a ihtiyaç yokmuş gibi bir hayat süren insanlarla doldu taştı bu memleket…. Herkes herkesin sırtından en kolay şekilde çıkar elde etme derdinde.
Akrabalıklar, Kardeşlikler, Arkadaşlıklar dahi çıkar için kurulu. İnsanımız ticarette yalan söylemeyi delikanlılık zannediyor. Yalanların üstünü örtbas ediyorlar. Zengin olan zenginliğe doymuyor, fakir ise kendi başarısızlığını hükümete yüklüyor! Kişilere göre Muamele, kişilere göre Fiyat uygulanıyor. İnsanımız evini tertemiz tutar ama sadece evin içi, evin dışarısı olduğunda eline geçen her şeyi yola atar hele şu çit çit çekirdek çitleyenler.
Eğer bir Mevkiye gelebilmişsen adamsın ya değilse seni kimse adamdan saymıyor.
Hele hele en tiksindiğim "Ben Üniversiteliyim" "Ben Mühendisim" diye insanımızın kendilerini başkalarından üstün görmeleri ve kendi insanımızın da onları cidden kendilerinden daha üstün görme hastalığı almış gidiyor.
Uzaya da çıksak insanımız insan olmadıktan sonra bu memleket hiçbir yere varamaz.
Avrupa’nın bir çok ülkesinde olmayan hastane ülkemizde yapılır, ya doktor artistlik peşinde ya da çok para eksenli çalışmakta, hastalar desen ya doktora bağırıp çağırır yada başkasının sırasını kapma derdinde. İnsanımızın Zihniyeti değişmedikçe kim gelirse gelsin bu memleketin başına eğer din ve ahlak yoksunu bir toplumla karşı karşıya kalmışsak insanlarımızın çoğunun iki yakası bir araya gelmez. İnsanı en iyi eğiten insanı yaratandır oda ancak gönderdiği yaşam klavuzu kitabıdır, Bir eğitimde ilahi kitap yoksa o insanda eğitim ahlak ticaret eksiktir