Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Yusuf YAVUZYILMAZ


Özgürlük Diktatörlük ve Ahlak

Yusuf Yavuzyılmaz'ın yeni yazısı...


Bir Müslümanın temel amacı ömrünü Allah’ın belirlediği sınırlar içinde sürdürme gayretidir. Hayat, bu amacı gerçekleştirmek ve önüne çıkan engelleri aşma çabasından ibarettir. İnsanın yeryüzündeki yolculuğuna anlam katacak olan da bu serüvendeki Allah’a karşı samimiyetidir. Bu yüzden takva, en üst ahlaki ilkedir. Bir Müslümanın hayatının hiçbir anında Allah’ın rızasını dikkate almadan yapabileceği eylem yoktur.

Allah, alemlerin rabbi olduğuna ve bütün kainata hükmettiğine göre “din dışı” diye tanımlayabileceğimiz bir alan sadece zihinsel bir kurgudan ibarettir ve hiçbir gerçekliği yoktur. Bu anlamda bir Müslüman için seküler, deist, ateist, agnostik ve laik bir tutum mümkün değildir.

Öte yandan kendi özgür iradesiyle başka bir ideolojiyi benimseyen insan, salt bu eyleminden dolayı cezalandırılamaz.

İnsan, dünü, bugünü ve yarını ile bir bütündür. Bugününü dünden devraldığı değerlerle anlamlı hale getirir. Yarınına ait düşünceleri ise ona hangi değerler uğruna hayatını harcayacağının istikametini belirler. İslam, dünü hangi değerlere bağlı kalacağımız, bugünü, nasıl eylemde bulunacağımız, yarını ise hangi ideallerin peşinden koşacağımızın ölçütlerini verir.

Ahlak, hayat serüveninde asla ihmal edemeyeceğimiz davranış ve düşünce kodlarını verir. Ahlak, özgürce eylemde bulunmayı gerektirir. Çünkü özgürlük yok ise ahlaktan söz edemeyiz. Özgürlüğün olmadığı toplumlarda birey, seçme değerinden yoksun olduğundan, eylemlerinin önemli bir kısmını baskı altında yapar. İnsan eylemlerini baskı altına alan her siyasal yönetim biçimi münafık üretmeye elverişlidir. Münafıklığı önlemenin yolu, insanların düşünce ve eylem özgürlüğünü olabildiğince geniş bir çerçeveye oturtmaktır.

İbadet, kişinin özgür iradesiyle yaptığı bir ahlaki eylemdir. Özgür irade ile yapılmayan hiçbir eylemin ahlaki karşılığı yoktur. Bu yüzden insani bir siyasal rejim, bireyin seçimlerini ve özgürlüğünü temel alır. Bireyin seçimlerini yok eden siyasal rejimler otoriter rejimlerdir. Bu yüzden otoriterliğe dayanan diktatörlüklerin ahlaki zemini yoktur. Bu yüzden Müslüman alim ve aydınların siyasal projesi doğası gereği çoğulcu ve müzakereye açık olmalıdır. “Medine Vesikası” bir Müslümanın siyasal çerçevesi için ideal normları sunar. Ne ki Tarihsel süreç, Medine Vesikası’nın temel değerlerine aykırı gerçekleşmiştir. Ancak bu metinde her dönem için dikkate alınacak temel ilkeler mevcuttur.

İnsanın elinden özgürlüğü alan ve onu önceden yazılmış bir kaderin etkisin bir aktörü konumuna indiren, insanın özgür eylemde bulunup tercih yapamayacağından ötürü sorumluluktan söz edilemeyeceğini savunan Cebriye’nin ahlaki bir zemini yoktur. İnsanın en önemli farklılığı akıl ve iradesidir. Akıl ve iradeyi devre dışı bırakıp özgürlüğünü elinden alan her yaklaşım İslam dışıdır.

Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi, “Diktatörlük günahı yasaklasa bile ahlaksızdır, demokrasi ona izin verse bile ahlaklıdır. Ahlakilik özgürlükten ayrılamaz. Ancak hür fiil ahlaki fiildir.” Bundan dolayı Müslümanlar, insanın inanç özgürlüğünü ve bu doğrultuda yaşama iradesini temel almalıdır. Bu anlamda hayatını İslam dışı din ve ideolojilere bağlanarak yaşamak isteyenler İslamin savaşacağı öteki değildir. İslam’ın mücadele edeceği öteki adaletsizlik yapan zalimlerdir.

Hiç kuşkusuz Müslümanlar, bireyin seçme özgürlüğünü ortadan kaldıran sistemlere mesafeli durmalıdır. Çünkü insanı insan yapan özgürce eylemlerde bulunmasıdır. Allah insana kendini inkar etme özgürlüğünü vermiştir. Bu özgürlüğü reddetmek varoluş ilkelerine aykırıdır.

 

Kaynak: farklibakis.net

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR