Müslüman kimliğini geleneğin müktesebatı ile yoğun bir şekilde teçhiz etmiş adam kahvaltıda yediği zeytinlerin Allah’ın birliğine mülhem ile Resullah’ın hassasiyetine hürmet ile yeniden büyük bir titizlikle saydı ve 40 olduğunu görünce bir tane daha yiyerek 41 taneye tamamladı. Müslümanca yaşamak üzerine her detayda tevhidi birlemenin tekliğini pratize etmek gerekirdi. Yapılacak haccı en az bir kez olması ancak mümkünse 3, 5, 7 kez olarak umrelerle zenginleştirmek gerekirdi. Evlatların sayısı da mümkünse tek olmalı. 3 kız cennetlik ebeveyn demek. Ruhsat dört eşliliğe göre ancak 3 eşli olmak daha efdal. Gül şerbetini, organik, doğal jersey inek sütünü 3 yudumda içmek, Kudüs veya Medine mebrun hurmasını, 3-5-7-9 tane yemeye özen göstermek gerekirdi. İnce kabuk ceviz, Giresun çifte kavrulmuş fındık, çiğ badem yine tek sayılarla yenilmeli. İnfakı da tek kişilere vermeli aylık kazancının bilmem kaçta kaçını hesaplayarak bazen 5’e bazen 7’ye bölerek dağıtmalı… Kurbanı da tek hisseli yapmalı, 3, 5, 7 hisseli kurbana girilmeli ki tekin hürmetin manevi feyzi yerine gelsin.
Gazze’de bir anne, etrafında üç çocuk günlerdir yarı aç yarı tok. Bir enkaz kenarında kırılmış bir kavanozun toprağa serptiği üç zeytin. Her bir çocuğuna bir adet zeytini üzerindeki tozları temizleyerek veriyor. Tek olan Rabbine dayanarak ayakta duran Filistinli anne.
Şehit Haniye’nin üç çocuğunun şehit haberini alırken mütevekkil duruşunda tevhide, tek ilah olana adanmışlığın izzeti ile karşılıyor kalbindeki hüznünü bastırarak. Korkaklığın, çaresizliğin hiçbir kesitini andıracak tek bir resmi dünyaya vermemenin sımsıkı bilincinde.
Yahya Simvar tüm şehit yoldaşlarının adına düşmanına, küresel zulmün ölüm kusan yüzüne sayısı tek mi çift mi belli olamayan şarapnel parçası ve mermilerin yuva yaptığı badeni ile ölümsüz bir yiğitlikle son tebessümünü resmediyor tüm dünyanın hafızasına.
Filistin, Lübnan, Suriye, Kürdistan tüm mazlum coğrafyalarda onlarca şehadet ve mültecilik her geçen gün derinleşerek kanatıyor tüm insanlık vicdanını. Kendi iç çatışma dinamikleri ile yüzleşmeyi başaramayan, kendi sosyolojiktik sorunlarını çözme becerisi, kapasitesi ve iradesini ortaya koymayan bir İslam dünyası her yönüyle küresel istikbar sömürü düzeninin stratejilerine boyun eğmek, saldırılarına karşı savunmasızı kalmak durumundan kurtulamaz.
2025 yılı özel bir tek sayı. Kimileri bir şeyler yüklüyor 45’in tam karesi olan bu sayıya. Bir daha 2116 yılında tam kareli bir yıla girileceğinden dem vuruyor birileri acımasız dünyanın zulüm çarkına çare üretmeyen, umudun, vicdanın can çekişen günlerinde.
Filistin’de, Suriye’de, Lübnan’da ölen çocukların sayısı tek mi? 2025’in tam katı mı? Yeryüzünün tüm mültecileri tek mi? Açlıktan Ölenlerin sayısı tek mi? 2025 tılsımı tekliğin gücü ile tüm insanlık vicdanını harekete geçirebilecek mi?
Ulus devletlerin tel örgülü sınırlarına hapsolmuş tüm mazlum halkların yöneticileri, 2025 sizi korkularınızdan, ucuz iktidar hesaplarınızdan, çürümüş gücün ve zenginliğin köleleştirici prangalarından kurtarabilecek mi? Yoksa devletler insanlık vicdanının mahkûm edildiği hücreler mi hiç birimizin içinde çıkamadığı?
2024 insanlık adına utanç duyulacak ölümlerin, kan ve gözyaşının, hiçbir vicdan, değer ve ahlaki ilke tanımayan zulümlerin yılı olarak tarihe geçti.
İki milyardan fazla Müslümanın yaşadığı bir dünyada ve bu nüfusun yoğunlaştığı Ortadoğu’da Müslüman kimliğinin ruh kaybolmuş, içi boşaltılmış, “Tek”’li ritüellere indirgenmiş bir İslam algısı hâkim olduğunu görmek gerekir. Kendi sosyopolitik sorumluluğunu iktidarın taşere ettiği STK platformlarının mitinglerinde deşarj ederek rahatlarken, eleştirel vicdan ve aklını devre dışı bırakan, kendi çürümüş konfor alanından taviz vermeyen çürümüşlüğünü böylece kamufle etmeyi tercih ederek rahatlar.
Toplumsal sorumluluk bilincini, ucuz hesapların içinde, kaypak taktiklerin kirliliğinde paramparça ederek, bireyselliğin sefilliğini “Tek”’li hassasiyetlerde boğarak, asıl vahiy merkezli, dinamik kimliğini yaşamın dışına itmiş ve en önemlisi meşrulaştırmış bir çürümüşlükler ile yaşanan bu durum, sömürü çarkının dönmesini kolaylaştıran, ölümlerin, kan, gözyaşı ve izzetsizliğin aynı zamanda temel nedenidir.
Zamanı yaratan ve zamana yemin eden “Tek” ilah ve Rab olan, Kadir-i Mutlak olanın muradı tüm mustazafları yeryüzünün mirasçısı kılmak yönünde olduğunu beyan eder Kitab-ı Kerim. “Tek” in evrensel serencamı tüm yeryüzünde adalet ve özgürlüğün hakim olduğu bir duruşa davet etmektedir. 2025’ten tekliğin mucizesini beklemek yerine tevhidi bilincin odaklandığı tek ilah ve Rab’in vahiy öğretisinde adalet ve özgürlük merkezli bir varoluş bilinci kuşanmakla özlenen değişim mümkün kılınabilir. “Tek”’in serencamının gölgesinde 2025 yılının vahiy ikliminde bir bilinç ve vicdan sorgulaması, değişim ve gelişimini getirmesi umutlarına odaklanmak gerekir.
Kaynak: farklı Bakış