Ölüm ve Ayna Ekseninde Hayat ve İnsan
Ankebut Suresi 57. Ayete “Hayatın en keskin gerçekliğidir ölüm” ifadesi yer alır.Her nefes bir gün son bulacaktır. Evet, yasam bize çeşitli duraklarda bu gerçekliğin somut yüzünü gösterir. Öyle ki ona karşı tavrımız bizim kulluk bilincimizi ve yaşam gayemizi belirleyecektir.Değerli şair Şakir Kurtulmuş Ölüm ve Ayna kitabıyla yaşamın en büyük gerçekliği olan “ölüm” ekseninde bizleridüşünmeye sevk ediyor. Son baskısı Çıra Yayınlarından yayımlanan eser; kelimede hafif, manada ağır bir şiir kitabıylakarşımıza çıkıyor.Şakir Kurtulmuş,şiirinde aynaya yansıyan aksini öyle güzel seyretmiş ki, ölümü ve yaşamı var eden mabuda tesbih ederek söze başlıyor: “Bir ve tek olanı tesbih ederim/Ebed ve ebedi olanı/Semayı direksiz yükselten/Yeryüzünü yayanı donmuş su üzerine/Tesbih ederim” (s.7)
Şair kapıların kilitlerininfarkında ve her kapının da açık olmadığının... Çocukluğundan beri zihninde duran o arayış, o kapıları aralama çabası, kendine yönelttiği bir sualden sonra yine kendi verdiği cevapla bulmanın sevincine dönüşüyor.“kilitliyse/ kıraatin kapısı/peki ben/nasıl girdim/içeriye/besmeleyle/besmeleyle çevir/açılsın tüm sırlar/gözlerimin çeşmesi/giz bahçeleri” (s. 14-15). Ölümü yorumlarken, herkesin korkup kaçtığı şeyden ziyade, bir yeniden doğuşun penceresi olarak görür. Aynadaki gerçekliği görmek, ölüme hazırlıklı olmayı gerektirir. Böyle bir yaşam şairin gözünden “ Ölüm ve Ayna “ şiirinde şöyle vücut bulur: “Yalın ve sarp ve hazırlıklı/Ölüme yakın bir duruş/Aynadaki yaşantı berrak su/Suyun damarlarındaki şu/Nurani yüzde/ devrimci sima/Bahar kokulu ölüm “ (s.16). Ölüm, onun için insanın aynadaki berrak bir su misali, kendi özünü bulması. Tıpkı insanın kendi hakikatine vasıl olması gibi. Bir arayışın içerisinde belirir ölüm, arayış ve bulmanın neticesinde aslî vatana dönüş. Platon’un mağara metaforunda hakikati gölgelerden izlemek yerine gözleri mağaranın kapısına çevirerek hakikate erme derdidir bu.
Şakir Kurtulmuş’un şiiri kısa olmasına karşın kendini imgeye hapsetmiş ve anlaşılmaz değildir. Anlamı en açık haliyle yansıtır ve bunu hissettirir. Herkesin vâkıf olduğu duygu ve düşünceler ekseninde meseleyi dillendirir, bunu yaparken de çeşitli metaforlar ekseninde anlamın geniş bir biçimde ortaya konulmasını sağlar.“ Yazgı “ şiiri de konuyu bütünlemesi ile beraber buna çok güzel bir örnektir: “Kimse kaçamaz yazgısından/Dünyanın aynasına yansıyan yazgısından/Herkes ne sende ne bende/Kendi koşusunda yaşar” (s.17). Bu durum, şairin bakış açısına aynayı yerleştirip aynadan yansıyanlarla hakikati ifade biçimi olarak görünmektedir. Ölüm ve ayna ekseninde insan ve hayat durumunu izahata çalışır.
“Huzura Yolculuk”şiirinde ölümün hüznünü yansıtırken, tıpkı diğer şiirleri gibi ölüm olgusu karşısında insanoğlunun duygu durumuna dair çözümlemelerde bulunur… Bir dostun ölümünün ruh dünyasına örttüğü o siyah örtüden ruhun aynasına bakar buradan şair: “Soğuk ve üzgün akıyor sular/Yeşilırmak Nedim'e ağlıyor” ( s:31). Yine bir kayıp için ortaya koyduğu şiir, bütün insanların ortak tarafı: acı üzerine yoğunlaşır. “Yıldızlar Sevinir Gelişine” şiiriylekaybettiği kızı Şeyma üzerinden tüm insanlığa. Ölümün en gerçek tarafıyla yüzleştiği anın, ruhunda dalgalanan sularla kalbine doğru akışını dile getirir şair: “Soğuk bir karakış nöbeti miydi/ Hangi mevsim sarı hangisi siyah" (s:33). Şairin hayatının en önemli olaylarından biridir kızını kaybetmesi. Bu şiirde bir babanın kaybettiği evladına karşı hislerien derin şekilde hissedilir. Bir nevi ağıt, bir nevi niyaz. Sevdiğinin acısıyla kalbi doluyken onu karatoprağın bağrına vermesi şairi derin üzüntülere gark eder fakat şair bu acıyla bir nevi hesaplaşır: “Mezarların üzerine gölgelerini bırakıp/ Sessizliğe süzülür serviler, ilahilerle/ Yalnızlığın doruklarında öter kuşlar/ Çam ağacı melekler ve gürgen ağacı/ Ve toprakta cennet kokusu/ Yeni konuğunu karşılar.” (s.35). “Şiiri Yüzdüren Kuşlar" şiiri Yunus Emre konu edilerek yazılmış, sabrın ve çilenin şiirce anlatımıdır. İmtihanlarla geçen bir hayatta nasıl Yunus olgunluğa erdiyse şiir de çile ve sabırla büyüyecektir.“Çileyi taşıdı odunların üzerinde Yunus/ Kırk yıl odunların altında Yunus/ Toprağa karıştı şiiri yaşarken Yunus” (s.46)
Şakir Kurtulmuş, kendini ruhunu diriltmeye adamış, kutlu bir diriliş ateşiyle yanıp tutuşan Sezai Karakoç'a ithafen bir şiirle devam ediyor. Akabinde “Dağ Örtüsü” şiiriyle Cahit Zarifoğlu’nu yadederken“Hal” şiiriyle yaşamın örtülü anlamlarına işaret eder. Ve son şiir de Esma Biltaci’ye ithafen yazılmış “ Nil Serinliği “dir. Sonuç olarak; Şakir Kurtulmuş, Ölüm ve Ayna adlı eserinde, hayat ve ölüm ekseninde insanın durumunu aktarırken gündemden de kopmamış, şiirini kurgularken ortaya koyduğu duygu durumu ile insanlığın ortak yanı olan “acı” üzerine yoğunlaşmıştır.
Kaynak: Hece Dergisi 2020 Kasım 287.Sayı