Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Mahmut Olgun


“Unutma! Bir gün Herkes Yerinden Edilebilir”

Mahmut Olgun'un "yeni" yazısı...


Siz hiç yerinizden, köyünüzden kasabanızdan, şehrinizden ve yurdunuzdan koparıldınız mı?

Doğduğunuz evin duvarlarını, çocukluğunuzun izlerini taşıyan sokakları, anne kucağınızı, annenizden kalan ekmek kokusunu, babanızın bastığı toprağı arkanızda bırakmak zorunda kaldınız mı?

Gözünüz arkada, gönlünüz yarım, sırtınızda bir bohçayla bilinmeze doğru yürümek zorunda kaldınız mı?

Savaştan, yıkımdan, ölümden kaçarken biricik çocuklarınızı arkanızda bırakarak vahşi insanların insafına terketme mecburiyetinde kaldınız mı hiç?

Siz hiç, kendi ülkenizin göğünde dönüp duran kargalara benzettiniz mi işgalcileri? Leş gibi çökmüşlerdi toprağınıza. Evlerinizin üstünde, çocuklarınızın oyun bahçelerinde, sofralarınızın ortasında. Nereye baksanız, gözlerini dikmiş bekliyorlardı.

Ve siz, hayatta kalmak için tek bir çare gördünüz: kaçmak.

Bir sabah ya da bir gece vakti, el yordamıyla topladınız ne varsa. Belki bir fotoğraf, belki bir dua kitabı, belki sadece umut. Kaçak bir teknenin içine tıkıldınız. Yanınızda bilmediğiniz insanlar, ortak bir korkunun kardeşleri. Hepinizin gözünde aynı dua: “Yeter ki karşı kıyıya varalım.”

Ama deniz… Deniz ne vatan tanır, ne misafir. Fırtına bastırdı. Dalgalar, umutlarınızı teknenin içinden söküp aldı. Bazılarınız hayatta kalabildi. Çoğunuz… balıklara yem oldunuz. Ve kimsenin duymadığı çığlıklarınızı hiç düşündünüz mü?

Şimdi konfor alanındasınız…

Hiçbir şey olmamış gibi hayatınıza devam ediyor, gülerek eğleniyorsunuz.

Baba evinde ana kucağındasınız.

Yiyip içiyor, gülüyor, eğleniyor, planlar yapıyorsunuz.

Hayal kuruyor, mülkiyetin gölgesinde serbestçe dolaşıyor ve özgür olduğunuzu sanıyorsunuz.

Ev sahibisiniz, iş sahibisiniz, eş sahibisiniz, çocuk sahibisiniz…

Güzel mi güzel, son model arabalarınız var. Tarlalarınız, bağlarınız, bahçeleriniz var.

Ve zannediyorsunuz ki bu sahiplikler ölümsüz bir zırhtır.

Zaman zaman şımarıyor, hakikati unutuyorsunuz.

Vicdanınızı sessize alıyor, kibri rehber ediniyorsunuz.

Sonsuza dek yaşayacakmışsınız gibi ihtirasla sarıldığınız dünyada, başkalarının enkazı üzerine kendinize bir saray kuruyorsunuz adeta.

Masumun ahını umursamıyorsunuz.

Kul hakkını çiğniyor, adaleti eğip büküyorsunuz.

Ve adalet can çekişiyor.

Ama insanlık...

İnsanoğlu unutur.

Güç elindeyken kendini Tanrı sanır; düşerken bir çocuğun duasına muhtaç kalacağını bilmez.

Bugün “öteki” dediğine, “Gazzeli” dediğine yarın kendisinin dönüşeceğini aklının ucundan bile geçirmez.

Mülteci kamplarını haberlerde izlerken, bombalanan, yerini yurdunu terk eden annesiz, babasız çocukları görürken kendi çocuklarının da bir gün çamura,kana bulanabileceğini düşünmez. 

Evine, toprağına, çocuklarına hasret kalacağını aklının ucundan bile geçirmez.

Zihinler körleşmiş, kalpler taş kesilmiş…

Ama ölüm dillerde bir kelime, kalplerde unutulmuş bir gerçektir artık.

Zannediyoruz ki ölüm hep başkalarına ait bir sondur. Hep başkaları ölecek zannederiz.

Bilinçaltında biriken karanlık, fırsat bulduğunda patlıyor.

Zehir kusuyoruz.

Ahlaki eğitim yok, vicdani terbiyeden bihaberiz.

Gözüne kestirdiğine zulmetmek, sıradan bir refleks haline gelmiş.

Sokaklara çıkmazlar örüyoruz.

Ve çağ, bilimde, ahlakta ilerlerken;

Biz hâlâ park yeri kavgasında, şerit ihlalinde, kim daha yüksek bağıracak yarışında ömür tüketiyoruz.

Uyuşturucu bir kültüre dönüşmüş.

Çocuklar bayramlara oyuncak silahlarla oynayarak giriyor.

Dizilerde şiddet, kan,ölüm eksik olmuyor.

Sokaklarda kabadayılıktan geçilmiyor…

Katliam bir tuş kadar yakın, merhamet ise birkaç kuşak geride kalmış.

Vicdanlar körleşmiş.

Çocuklar ateşe atılıyor.

Savaş, bir anda başlıyor.

Bir çocuk az önce balon uçururken, birkaç dakika sonra bomba sesine uyanıyor.

Annesini, babasını, evini, oyuncağını… hepsini bir anda kaybediyor.

Ve sen burada, güvenli bir yaşam içinde “Bu benim başıma gelmez” diyorsun.

Ama bil ki, tarihin terazisi şaşmaz.

Mazlumun ahı yerde kalmaz.

Ve devran bir gün mutlaka döner dolaşır gelir bizi de bulur.

Ey insan!

Öze dön,

Özüne dön,

Kendine gel,

Şımarmaktan, kibirden, hoyratlıktan, haydutluktan vazgeç.

Vicdanını uyandır.

Düşün:

Bir çocuğun gözyaşı ile kurulan bir düzen, gerçekten sana huzur getirebilir mi?

Bir yetimin ahını taşıyan kazanç, seni doyurabilir mi?

Kendimizi kaybettik.

O yüzden dünyayı kaybediyoruz.

Kurtuluş, hakikatte;

Hakikat ise vicdanlarda;

Vicdan, en çok da unutulmuş o ilahi soruda gizlidir:

“Nereye gidiyorsunuz?”

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR