Cumhuriyet Halk Partisi’nin gereksiz bir boykot kampanyası var, burada boykot edilen markalardan biri de NTV televizyonunun sahibi Doğuş Grubu’nun Türkiye dağıtıcısı olduğu Volkswagen markası.
CHP bu markaya boykot uyguluyor ama aslında bu markaya uzun yıllardır boykot uygulayan, hayatı zehir eden bir başka kurumumuz var: Devletimizin kendisi.
Geçen yıl ülkemizde 100 bine yakın Volkswagen markalı araç satıldı. Türkiye’nin uyguladığı yüksek vergiler olmasaydı bu sayı rahatça 300 binin üzerinde olabilirdi. Bu markanın bazı modellerine uygulanan vergi yüzde 300’ü buluyor.
Tabii sadece o marka değil, bütün otomobillere Türkiye olağanüstü, hatta mantık dışı denebilecek vergiler uyguluyor.
Peki neden? Basit bir nedeni var: İthalatın önüne geçebilmek, yerli sanayiyi teşvik etmek ve belki de bu yabancı markaları Türkiye’de fabrika kurmaya teşvik etmek için.
Peki bu amaçları gerçekleştirebiliyor mu? Hayır.
Türkiye, 100 yıllık modern tarihinin yarıdan fazlasını yüksek gümrük duvarlarının gerisinde geçirmiş bir ülke. Otomobil örneğini verdim, bu duvarlar kimi endüstriler için hala bir hayli yüksek.
Zamanında bu yüksek gümrük duvarlarını inşa edenler, içeride bu duvarların gerisinde bir sanayi yeşermesini ümit ediyordu. O ümitlerin hiçbiri gerçekleşmedi. Sanayi diye ortaya çıkan şey, neredeyse her biri kendi alanında tekel konumunda olan bir takım devlet şirketleriyle bir ölçüde tekstil endüstrisi oldu.
Ama ne zaman ki çaresizlikten bir paradigma değişikliğine gidildi, 24 Ocak 1980’de gümrük duvarları yavaşça indirilmeye başlandı; Türkiye’nin gerçek sanayileşmesi de öyle başladı.
Şimdi, Türkiye’nin bile 45 yıl önce terk ettiği yöntemi Amerika uyguluyor; Başkan Donald Trump ülkesinin etrafına bir hayli yüksek gümrük duvarları inşa etti.
Ümidi, bir zamanlar Türkiye’yi yönetenlerin ümidiyle aynı: Bu sayede Amerika’da fabrikalar kurulacak, giderek azalan sanayi işçisi sayısı yeniden yükselecek, bir zamanlar Amerikan orta sınıfı olan bu işçiler kaybettikleri eski refahlarını yeniden yakalayacaklar.
Gerçekleşir mi? Biz Türkiye’den biliyoruz: Hayır.
Dünyada yüksek gümrük duvarıyla sanayileşmiş, sanayisi rekabetçi ürünler üretmiş bir ülke yok.
Bakın bir zamanlar Doğu ve Batı Almanya diye iki ayrı ülke vardı. İki tarafta da Almanlar yaşıyordu, iki ülkede de Alman eğitim sistemi geçerliydi.
Ama taraflardan biri ortaya Mercedes, Volkswagen, Opel, Audi, BMW gibi dünyanın en kaliteli araçlarını üretirken öteki taraf yapa yapa alay konusu olan Trabant denen otomobili yapabilmişti.
Neden peki? Basit sebep şu: Batının Mercedes’i, BMW’su, Volkswagen’i bütün dünyada rekabet etmek için üretiliyordu. Oysa Doğunun Trabant’ı sadece Doğu Almanya’da satılıyordu.
Ortada rekabet olmayınca ürünü geliştirmek, daha iyi yapmak da gerekmiyordu; nasıl olsa bunu alacaklardı, çünkü başka marka yoktu.
Apple’ın CEO’su Tim Cook’un çok meşhur bir söyleşisi var, iPhone’ları neden Çin’de yaptıklarına dair. Çin’de bu telefonları yapan işçiler bildiğiniz mavi yakalı işçiler değiller, hepsi mühendis. Bu mühendislerden Amerika’da yok ama Çin’de var.
Şimdi ABD Çin’e yüzde 104 gümrük vergisi uygulayacak. Bunun anlamı, 1000 dolarlık iPhone’un fiyatının 2040 dolara çıkması olacak.
Peki ama yüzde 104’lük vergiyi kim ödeyecek, Çin’deki şirket mi? Hayır, kendi ürününü Çin’de üretip ABD’ye ithal eden Apple ödeyecek. Tabii Apple da vergiyi müşterisine yansıtacak. Sonuçta Amerikalı tüketiciler ödeyecek.
Ne olacak, aynen bizdeki Volkswagen otomobiller gibi, iPhone bu pahalılıktan ötürü potansiyeli kadar satamayacak, Apple daha az kârlı bir şirkete dönüşecek, Amerikan tüketicisi daha kötü telefonlara mahkum kalacak, ülkenin rekabet gücü ciddi aşınacak.
Diyebilirsiniz ki, “Öyleyse Apple da gelsin Amerika’da yapsın üretimi.” Evet ama iki tane büyük soru var. Birincisi yapabilir mi? İkincisi, diyelim ki yaptı, maliyeti aynı olur mu? İki sorunun da cevabı olumsuz.
Her şart altında bedeli Amerikan tüketicisi ödeyecek.
Peki devam edelim, diyelim ki Apple Çin’deki üretimini tamamen kapattı veya Çin’de en azından Amerika için üretmemeye başladı, yani üretimini azalttı. Çin’deki fabrika, dolayısıyla Çin bundan zarar görmez mi?
Evet, elbette görür. Ama şunu unutmayın: Apple için de, Çin’deki fabrika için de dünyanın geri kalanı olduğu yerde duruyor, sadece Amerika resimden çıktı. Çin’deki fabrika ciddi sarsılır ama yıkılmaz. Apple da ciddi sarsılır ama yıkılmaz. Olan Amerikan tüketicisine olur.
Bakın Amerika geçmişte Huawei’yi yasakladı da ne oldu? Huawei bugün geçmiştenkinden çok daha büyük ve güçlü bir şirket. Android işletim sistemini kullanması yasaklandı, onlar da kendi işletim sistemlerini geliştirdiler ve bu halleriyle dünyaya karşı çok daha büyük bir tehdidi ortaya koyuyorlar.
Bir de şunu unutmayın: Dünyanın Amerikan pazarına girmeye ihtiyacı olduğu kadar Amerika’nın da dünya pazarlarına girmeye ihtiyacı var. Ülkelerin Amerikan ürünlerine vergi uygulayacak olması, üretimini sadece Amerika’da yapan şirketlerin ABD dışı satışlarını azaltacaktır. Bu da ABD’de işsizlik demektir.
Daha vahimi var aslında. Trump’ın ülkesine gümrük duvarları inşa etmesinin bir başka sonucu, Amerika’nın dünyanın geri kalanı tarafından güvenilmez görülmeye başlaması olacak. Öyle ya, geçmişte bütün dünyayı serbest ticarete, gümrük duvarlarının olmadığı ticarete teşvik eden ülke ABD’ydi, şimdi bir günde bundan vazgeçince kendi güvenilirliğine darbe vurdu.
Bu güvensizliğin sonucu, Daron Acemoğlu’nun söylediği gibi Amerikan finansal varlıklarına, Hazine bonosuna ve diğer varlıklara güvenin aşınması sonucunu doğurur ve ABD’ye dünyanın geri kalanından daha az para akmaya başlarsa, yani doların rezerv para olma özelliği aşınırsa esas sıkıntı başlayacak.
Amerika bugün dış ticaret açığından ve dolayısıyla cari açıktan şikayetçi ama dünyanın her yerinden akan para sayesinde bu açığı hissetmiyor bile. İşte doların rezerv para özelliğinin azalması birden Amerika’yı bu açığı sahiden hissetmek zorunda bırakabilir. Hazine borçlanmasına daha fazla faiz ödemek zorunda olan bir ülkeye dönüşmek Amerika’ya esas felaketi yaşatır. Birden bire karşımıza Arjantin’den beter bir ülke çıkabilir.
Trump ülkesinin bütçe açığını düşürmek için hiçbir şey yapmadı, tersine vergi indirimine giderek bu açığı büyüttü. Yarın Hazine borçlarını ödemek için ABD vergileri yükseltmek zorunda kalırsa olan yine Amerikan halkına olacak.
Biz Türkiye’de ‘nas’ faciasını yaşamış bir ülkenin çocukları olarak Amerika’da yaşananları biraz şaşkınlık, biraz tebessüm ve bolca dehşet içinde izliyoruz.