Demirtaş, HDP MYK’sının eylem çağrısı yaptığı sırada toplantıda değil Başbakan’la telefondaydı. Mahkemede söyledi.
Sırrı Süreyya Önder’le Pervin Buldan, o MYK’nın üyesi bile değildi. Olayları durdurmak için iktidarla yakın temas çalışıyorlardı.
Altan Tan, o çağrıyla ilgili sıcağı sıcağına partisini eleştirmişti.
Ayhan Bilgen’in o MYK’ya katıldığı da eylem çağrısının orada karara bağlandığı da mahkemede kanıtlanamadı.
Nereden biliyoruz?
Çünkü Kobani olayları 6 yıl önceydi. Soruşturma eski. AYM, 8 buçuk ay haksız tutuklandığı için Bilgen’e 20 bin lira tazminat ödenmesine hükmetti. Demirtaş, aynı dosyadan daha önce tahliye aldı vesair...
Yasin Börü’nün katilleri mi! Davası 2017’de sonuçlandı. 16 fail beşer müebbet, 6’sı ise 110’ar yıl ceza yedi. Mahkeme, Demirtaş’ın dosyasıyla birleştirmeyi reddetti.
Zaten, HDP’yi sorumlu tutan suçlamalar, olaylardan bir yıl sonra, masa dağılıp çözüm ortaklığı bozulunca ciddileşmeye başladı.
Kaldı ki, üstünden üç seçim geçmiş. 2018’de Meclis’e giren 7 HDP’linin de bu dosyadan milletvekilliği düşürülecek. Seçilmelerinde sakınca görülmemişti.
Ve seçilmişleri atanmışların oyuncağı yapar, milli irade üstünde yargı vesayeti oluşur diye yıllarca tersini savunan AK Parti eliyle dokunulmazlıkları kaldırılacak.
Aleni haksızlık olarak görüneceği biline biline neden?
Belki tam da bu soruyu sordurtmak ve çıldırtmak için.
Damarına basılan HDP, galeyana gelip militanlaştı diyelim.
Tabandaki infialin baskısı altında CHP, tepkisiz kalmamaya uğraşırken dili sivrildi, radikalleşti...
Provokatörler sokağı kaşıdı, hatta taşırdı...
Çoğunluğun gözü korkacak. Düzen ve güvenlik isteyecek, otoriteyi tutacaklar.
İYİ, Gelecek, Deva ve Saadet partileri, CHP ve HDP ile yan yana duramayacak. Ayrışmak, mesafe koymak zorunda kalacaklar.
Millet Ittifakı’na çomak sokulmuş, dağıtılmış olacak.
Kim ister?
Terörle mücadele değil. Onun başarısı, örgüt sempatizanlarını demokratik siyasete özendirip legal zemine çekmeye bağlıydı. Dağa itmeyi hiç istemez.
Bırakın HDP’yi, elden gelse CHP’yi bile militanlığa zorlamanın, terörle mücadeleye faydası yok. Ama dağdakilere var. Hiçbir şey, muhalefetin yanlarına itilmesi kadar sevindiremez onları.
“Yargı, muhalefetle mücadeleye alet ediliyor. Terörle mücadele, siyaseten istismar ediliyor” eleştirileri yapıldı.
Yine de, yeterince sert değil diye muhalefeti sıkıştıranlar bir de buradan baksın. Kimlerin ekmeğine yağ sürüyorlar?
Sertleşme ayrıca kime yarar? Operasyonculara istediğini vermez mi? Amaç da bu değil mi? Muhalefeti terörist gibi göstermeye can atanlara mı kazandırır, muhalefete mi?
Cevabı, iktidar gazetesinin şu spotunda:
“Kobani olaylarını azmettiren HDP’lilere yönelik soruşturma CHP, Gelecek Partisi, Deva Partisi ve Saadet Partisi’ni rahatsız etti. Marjinal sol örgütler sokağa inme çağrısı yaptı...”
Muhalefeti marjinalleştirmeye dönük bir tahrik, bir kışkırtma sezmiyor musunuz? Havada ağır bir provokasyon kokusu var. Burnunuza gelmiyor mu sizin de?
Yine Rusya’ya kazandırmayalım da!
YPG konusunda ABD ile ters düşmek, Rusya’dan iyiydi. En azından lafın tamamı söylenebiliyordu, yarısı yutkunulmuyordu.
Obama’yla sürtüşmek de Trump’tan iyiydi. Obama’ya, ağız dolusu ‘eyy’ çekilebiliyordu hiç değilse.
YPG’nin kontrolü zorla ABD’ye kaybettirildi, Rusya ve Esad’a kazandırıldı. Onun hakimiyetinden bunlarınkine geçirildi. Muhatap değişti, terörle mücadele açısından daha mı iyi oldu?
Azerbaycan, işgale uğrayan taraf. Dağlık Karabağ davasında haklı. Türkiye, tabii ki yanında olacak.
Yalnız Moskova nerede duruyor? Ermenistan hesabı doğru analiz edildi mi?
Erivan’ın burnu sürtülsün, ABD ve Fransa’dan umudu kesilsin, Minsk Grubu’na güveni kalmasın, bana sığınmaya zorlansın diye bekliyor olabilir mi?
Umarım, Erivan’ı Rusya’ya kazandırıp Dağlık Karabağ’da muhatap değiştirmekle sonuçlanmaz.