Stelyo Berberakis BBC Türkçe'de "Erdoğan'ın 'adalar' çıkışı Yunanistan'da nasıl yankı buldu?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı:
İzmir Seferihisar'da gerçekleştirilen Efes-2022 Tatbikatı'nın Seçkin Gözlemci Günü faaliyetlerini izleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan'a yönelik sert sözleri, Atina'da endişeyle karşılandı ve büyük yankı uyandırdı. Yunan radyo ve televizyon kanallarında, Erdoğan'ın Yunan adalarıyla ilgili konuşurken "Şaka yapmıyorum, ciddi söylüyorum" ifadeleri, "gerginliği tırmandıran bir söylem" şeklinde yorumlanarak ön plana çıkartıldı.
Erdoğan konuşmasında, "Yunanistan'ı gayri askeri statüdeki adaları silahlandırmaktan vazgeçmeye, uluslararası anlaşmalara uygun davranmaya davet ediyoruz" dedi.
"Yunanistan'ı bir asır önce olduğu gibi pişmanlıkla sonuçlanacak hamlelerden uzak durmaya, aklını başına almaya davet ediyoruz. Kendine gel. Türkiye adaların silahlandırılması konusunda uluslararası anlaşmaların kendine tanıdığı hakları kullanmaktan geri durmayacaktır" diye konuşan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Miçotakis herhalde adalara turistik çıkarma yapıyor. Bununla bir yere varmak mümkün değil...Türkiye kimsenin hakkını, hukukunu çiğnemez ama kendi hakkını hukukunu da kimseye çiğnetmez."
'Görüş ayrılıklarımız tehditlerle giderilemez'
Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Erdoğan'ın sözleriyle ilgili olarak, "Aramızdaki görüş ayrılıkları tehditlerle giderilemez" dedi.
Hükümet sözcüsü Yannis Ekonomou ise "Tehdit söylemlerini serinkanlılık ve kararlılık ile yanıtlıyoruz" ifadesini kullandı.
"Yunanistan'ın Suriye olmadığına" dikkat çeken Savunma Bakanı Nikos Panagiotopoulos ise ülkesinin egemenlik haklarını sonuna kadar koruyacağını söyledi. Panagiotopoulos, "Buna yeltenecek olanlar pişman olacak" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen ay Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'i, "Benim için artık Miçotakis diye birisi yok" sözleriyle eleştirmesi sonrası Ankara-Atina hattında ilişkiler gerginleşmişti.
Ege adalarının silahlandırılması konusunun sürekli gündeme getirilmesi ve Erdoğan'ın "Adalar silahlardan arındırılamazsa Türkiye'nin uluslararası anlaşmaların tanıdığı yetkilerini kullanmaktan geri durmayacağı" yönündeki sözleri ise Yunan hükümet çevrelerinde "Türkiye'nin herhangi bir Yunan adasına çıkma olasılığının pandoranın kutusunun açılması anlamına geleceği ve bunun bir çılgınlık olacağı" şeklinde değerlendiriliyor.
Yunanistan'da siyaset yorumcularının çoğu, "Türkiye'de yaklaşan seçimlerle bağlantılı olarak ekonomik krizin, yükselen enflasyonun ve hayat pahalılığının Türk halkına unutturulmak istendiği" görüşünde.
Ege'deki Türk kıyılarına sadece 1,5 kilometre ötede, en yakın Yunan adası olan ve Türk turistlerin yoğun şekilde ziyaret ettiği Samos (Sisam) adası karşısındaki Seferihisar'da gerçekleştirilen EFES 2022 tatbikatının "bir adaya askeri çıkarma" senaryosuna dayalı olması, Yunan basınında "Yunanistan'a gözdağı verildiği" şeklinde yorumlanıyor.
Ege Adaları'nın statüsü ve silahlandırılma gerekçeleri
Ege'deki Yunan adalarının Yunanistan'a devredilirken statülerini belirleyen 1923 Lozan ve 1947 Paris antlaşmalarıyla adaların silahlandırılmamaları şart koşulmuştu.
Lozan görüşmelerinde bu şartı koşan ilk Türkiye olmuştu. Talebe gerekçe olarak da savaştan yeni çıkmış Türkiye'nin Yunan ordusunun bozgunuyla sonuçlanan "1919-1922 Anadolu seferinin tekrarlanması olasılığının önlenmesi" gösterilmiş ve Yunanistan bu şartı kabul etmişti.
1947 Paris Antlaşması ise İkinci Dünya Savaşı'ndan galip çıkan ülkeler arasında imzalandı. Türkiye anlaşmaya taraf ülkelerden değil.
Bu antlaşma ile savaşta yenik düşen dönemin faşist İtalyası'nın işgali altında bulunan adalar, savaş galibi ülkeler arasında yer alan Yunanistan'a yeniden devredildi.
Bu kez dönemin Sovyetler Birliği, Yunan adalarının "silahsızlandırılması, adalarda askeri üs kurulmaması" şartını getirdi. Moskova, "Sovyet savaş gemilerinin Ege'deki sefer güvenliği için bunun gerekli olduğunu" savundu.
Ege'deki Yunan adalarının silahsızlandırılma şartları Yunanistan tarafından kabul edildi. Kıbrıs'ta 1963 ve 1964'te çıkan çatışmalara kadar Atina sadık kaldı.
Türkiye'nin 20 Temmuz 1974'te başladığı ve "Kıbrıs Barış Harekâtı" olarak duyurduğu askeri operasyon sonrası, "olası bir Türk-Yunan savaşından" endişe duyan dönemin Atina'da yönetimdeki, Albaylar Cuntası, Türkiye kıyılarına yakın tüm adalara asker yığmaya başladı.
Yunanistan adaları, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 51. maddesinin öngördüğü "meşru müdafaa" prensibi uyarınca, "Türkiye'den gelebilecek olası bir tehdide" karşı silahlandırdığını ilan etti. Atina ayrıca Türkiye'nin oluşturduğu NATO komutası dışındaki Ege ordusunun, adalara yakın kıyılarda çıkarma filosu bulundurduğuna dikkat çekti.
Türkiye ve Yunanistan son dönemde kendi tezleriyle ilgili olarak BM'ye mektuplar gönderdi.
Yunanistan'da uzmanlar, Ege Adaları'yla ilgili sert söylemlerin "sahaya yansımasından" endişe duyuyor. Uzmanlar ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Adalar silahlardan arındırılmazsa Türkiye'nin uluslararası anlaşmaların tanıdığı yetkilerini kullanmaktan geri durmayacağı" yolundaki sözlerinin de "hangi uluslararası anlaşmalara dayandığına" açıklık getirilmesini istiyor.
Kaynak: ekrangazetesi.com