Bayramlar sevinçtir, huzurdur, paylaşmaktır. Bayramlar, Müslümanların gönüllerini birbirine açtığı, kardeşliğin ve vahdetin yeniden inşa edildiği zamanlardır. Peki, biz hangi bayramı kutluyoruz? Hangi sevinçle, hangi huzurla bayram sabahına uyanacağız?
Ramazan, nefsi terbiye ayıdır. Açlığı, yokluğu, sabrı, şükrü ve teslimiyeti öğretir. Bedenin aç bırakıldığı, ruhun doyurulduğu, iradenin çelikleştirildiği bir zaman dilimidir. Oruç, sadece mideyi değil, dili, eli, gözü, kalbi ve zihni de haramdan uzak tutarak insanı tezkiye eden bir ibadettir. Ve Ramazan Bayramı, bu büyük arınışın, kulluğun ve teslimiyetin zafer günüdür.
Dur! Zafer mi dedim? Ama Hangi zafer?
Bugün İslam coğrafyası kan ağlıyor. Ramazan’da ellerimizi semaya kaldırıp dualar ettik. Geceleri Kadir Gecesi gibi kıymetli bildik, Kadir gecesini ihya ettik secdelerimizi uzattık, Filistin için, Doğu Türkistan için, Arakan için, Suriye, Yemen, Keşmir için dualar gönderdik. Ve şimdi bayram geldi… Dualarımıza ne oldu? Hangi zulüm bitti? Hangi mazlumun yarası sarıldı? Hangi yetimin gözyaşı silindi?
Bayram mı? Ağıt mı?
Bugün bayram diyorlar. Ama biz hangi ruh haliyle bayram yapacağız? Kudüs’te Mescid-i Aksa’ya postallarıyla giren zalimler bayram yaparken, biz hangi yüzle sevineceğiz? Bombalar altında can veren Gazze’deki çocuklar ölürken, hangi coşkuyla bayram namazına duracağız? Anneler, kollarında evlatlarının cansız bedenleriyle feryat ederken, biz hangi sevinçle bayramlaşacağız? Hangi yüzle çocuklarımızı kollarımıza alacağız.
Bayram dedikleri kurumuş gözyaşlarımızdır. Hüznümüzdür derdimizdir. Ağzımızdan gelen kanın kızılcık şerbeti içtik görüntüsüdür.
Ramazan, nefsi terbiye etmek içindi ama biz nefsimize hâlâ yenik düştük. Biz, ümmetin yetim kaldığı bir çağda, lüks sofralarda sahurlar yapıp, açlıktan kıvranan kardeşlerimizi unutan bir topluma dönüştük. Allah’ın bizden istediği oruç, sadece aç kalmak mıydı? Ya da bayram, sadece yeni elbiseler giymek, tatlılar yemek, hediyeler vermek mi?
Bayram kıyamdır. Eğer gerçekten bir bayram yaşamak istiyorsak, onu hakkıyla idrak etmek istiyorsak, bayramı bir kıyama çevirmeliyiz. Çünkü ümmetin düştüğü bu derin uykudan uyanması, bayram sevincine giden yegâne yoldur. Eğer bayram, zulme sessiz kalınan bir gün olacaksa, o gün bayram değil, hüsrandır! Eğer bayram, Filistin’in direnişini unutacağımız bir gün olacaksa, o gün bayram değil, ihanettir! Eğer bayram, sadece kendi dar çevremizde yaşadığımız bir mutluluk olacaksa, o gün bayram değil, vicdansızlıktır! Eğer bayram Müslüman kardeşliğini sağlamayacaksa, vefa unutulacak ve bir büyüğü arayıp sorma yerine mesajlarla geçiştirilecekse bu bayram değil bayağılıktır! Şuursuzluktur.
Bayram, diriliştir!
Ey Müslüman! Bayram sabahına uyandığında sadece sevinç değil, sorumluluk da hisset! Bu bayramı bir şahlanışa, bir tefekküre, bir dirilişe çevir! Allah’ın, ümmetin yetimlerini, öksüzlerini, açlarını, mahzunlarını bize emanet ettiğini unutma!
Kudüs özgür olmadan, Gazze’de çocuklar güvende olmadan, Doğu Türkistan’da Müslümanlar ibadetlerini serbestçe yapamadan, Yemen’de, Suriye’de, Arakan’da, Keşmir’de, Kürdistan'da ve dünyanın dört bir yanında zulüm bitmeden, bizim bayramımız bayram değildir!
Öyle bir bayram olsun ki!
Bayramınız bayram olsun.
Öyle bir bayram olsun ki, Allah’ın huzuruna çıkıp "Rabbim, ümmetin için elimden geleni yaptım!" diyebilelim.
Öyle bir bayram olsun ki, mazlumlar "Ümmet beni unuttu." demesin.
Öyle bir bayram olsun ki, Tevhid bayrağımız göklerde dalgalansın. Namusumuz gibi kutsal ve yüce...
Öyle bir bayram olsun ki, zalimlerin korkulu rüyası, mazlumların umudu olalım.
Öyle bir bayram olsun beklenen muştu biz olalım.
"Size ne oluyor da, 'Ey Rabbimiz! Halkı zalim olan bu şehirden bizi çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize tarafından bir yardımcı yolla' diyen zayıf bırakılmış erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?" (Nisâ, 4/75)
Öyle bir bayram olsun ki, sevinç gözyaşları dökülsün, kan değil!
Alvarlı Lütfi Efendinin diliyle;
"Hüzn ü keder def' ola
Dilde hicâb ref' ola
Cümle günâh af ola
Bayrâm o bayrâm ola..
Tevhîd ede zevk ile
Hakk’ı seve şevk ile
Tasdîk inerse dile
Bayrâm o bayrâm ola..."
Bayram gelmiş neyime… Kan damlar yüreğime… Ama belki bir gün, bayram gerçekten bayram olunca, o zaman ben de bayram yaparım!
Ramazanda Kuran-ı hayatına indirmiş bayramı hak etmiş bir bekleyişle gözüm yollarda böyle bir bayram bekliyorum.
Buda ancak bayramı kıyama çevirmekle bayramların gerçek bayram olmasıyla mümkündür.
Haydi, bayramı kıyama çevirmeye!
Selam ve Dua ile...
Engin GÜLTEKİN
Eğitimci-Yazar-Sosyolog