Eurasiye Group´tan Robert D. Kaplan´ın, Fatma Nur Aktyaş tarafından tercüme edilen ve Yeni Şafak Gazetesi´nde yayyınlanan ´konu ile ilgili´ analizi...
Küresel ekonomik pazar, 5G ağlar ve siber savaşlar dünyasında coğrafya hala egemen. Hürmüz Boğazı´ndaki ikisi de iki mil genişliğe sahip iki nakliye rotası, Basra Körfezi´nin ve dünyanın kanıtlanmış petrol rezervlerinin ve üretim kapasitesinin yaklaşık yarısının anahtarını taşıyor. Boğaz´ın hemen dışında stratejik bir su yolu olan Umman Körfezi´ndeki tankerlere geniş bir kesimce İran tarafından düzenlendiği varsayılan yakın geçmişteki saldırıların, dünyanın dört bir yanındaki jeopolitik sinirleri yıpratmasının nedeni de budur.
İranlılar, coğrafyanın Körfez bölgesinde çok kıymetli olmasından dolayı küçük eylemlerin büyük etkiler yarattığını biliyor. Aynı şekilde Amerikalılar, İran´ın Suudi Arabistan´a olan düşmanlığı, Krallığın ve Amerika´nın kırılgan müttefikliğini tehdit etmesine rağmen, Körfez´in dar sularında büyük savaş gemilerinin, İran´ın bot sürülerinin saldırılarıyla karşılaşmaya yatkın olduğunu biliyorlar. Doğrusu, Orta Doğu bir meydan kriziyle karşı karşıya.
Oysa coğrafya, Körfez bölgesinde daha önemli bir hikaye anlatıyor: Şu anki gerilimler İran ve Basra Körfezi ile ilgili olmasından daha çok Çin ve Hint Okyanusu ile ilgili. Trump yönetimi farkına varsın ya da varmasın, ABD-İran arasında oluşan açmaz, çok daha büyük bir şey ile ilgili.
GWADARIN MENTEŞE ETKİSİ
Umman Körfezi, yalnızca Umman ve İran´ı değil, Umman ve Pakistan´ı da ayırıyor. Pakistan´ın güneybatı köşesinde, İran sınırına yakın bir yerde olan Gwadar´da Çin, bölgenin sonunda Çin´in karayolları, demiryolları ve boru hatları ile bağlantı kurmasını umdukları modern bir konteyner limanını tamamladı. Ve Çinliler, Gwadar´dan Hürmüz Boğazı´ndaki deniz trafiğini izleyebilir.
Başka bir deyişle, Çin zaten Orta Doğu´da. Çinliler, şimdi İran sınırına komşu bir deniz üssünün inşasını tasarlıyor. Daha da önemlisi, Umman Körfezi, Amerika´nın kaya doğalgazı devrimiyle giderek daha az ihtiyaç duyduğu petrol için yalnızca bir su yolu olmaktan daha fazlası haline geldi. Umman Körfezi, Çin´in Yol ve Kuşak Girişimi´nde, Orta Doğu, Hindistan Yarımadası ve Doğu Asya´yı birleştiren bir menteşe.
ABD, İran´la bir savaş tasarlarken, Çinliler orada ticaret yapıp, altyapı inşa ediyorlar. Gwadar, Yol ve Kuşak Girişimi´nin deniz yönünün merkezinde ancak Çin´in İran´a olan ilgisi hem kara hem de denizle ilgili. Çin´in Orta Asya´da hali hazırda inşa ettiği yollar, Çin´i İran´la biribirine bağlıyor- İran´ın demografik ve coğrafi bir örgütlenme noktası olduğu Avrasya´da rakipsiz bir kombinasyon.
İran´la Amerika´nın savaşı, ülkeyi, zaten İran´ın enerji ticaretinin neredeyse üçte birini oluşturan Çin´in ellerine daha da çekecek. Çin´in İran´la olan enerji bağları, Pekin-Washington ticaret müzakerelerinin karmaşıklıkları nedeniyle olduğu kadar Trump yönetiminin yaptırımlarının bir sonucu olarak da azaltılabilirken, Çin ve İran sonunda iş birliği yapmanın ve ABD´yi engellemenin bir yolunu bulacak.
ABD OYUNDA DEĞİL
Umman Körfezi, Hint Okyanusu boyunca enerji açısından zengin diğer noktaların da daha az ölçüde olduğu gibi Yol ve Kuşak Girişimi´nin odak noktası olmaya devam ediyor.
Amaç; petrol ve doğalgazın Çin´in kuzeyine doğrudan boru hattıyla taşınmasını sağlamak; çünkü, Malezya ve Endonezya arasında uzanan ve şu anda Çin´in ithal ettiği petrolün büyük kısmının bağlı olduğu Malakka Boğazı, Hürmüz Boğazı gibi tehlikeli olabilecek kadar dar. Bir kere daha söylemek gerekir ki her şey coğrafya ile ilgili.
Basra Körfezi bölgesini merkeze alan sadece Çin değil. Hintliler ve İranlılar, güneydoğu İran´ı enerji zengini Orta Asya ile bağlama umuduyla Umman Körfezi´ni Avrasya´nın iç kesimleriyle birleştirmek için Çin ve Pakistan´la yarışıyor. Hangi çabanın başarılı olacağı belli değil, Çin-Pakistan mı yoksa Hindistan-İran mı yoksa ikisi de mi? Her halükarda, ABD bu oyunda değil.
İran, 21. yüzyıl jeopolitiğinin tam merkezinde. Orta Asya ticaret yollarına hükmediyor ve Irak´tan Pakistan´a kadar uzanan 1500 millik sahil şeridi ile Hint Okyanusu´nun hidrokarbon bağlantı noktasında bulunuyor. İran, Çin´in planlarının anahtarı, tıpkı Çin´in planlarının Avrasya´nın kaderinin anahtarı olduğu gibi.
AVRASYA´DAN YARIM DÜNYA UZAKTA
Gerçeği söylemek gerekirse, Çin´in tüm bu coğrafya ve kültürü anlayan büyük bir stratejisi var. Buna karşılık ABD, İran´da savaşın seçenekler arasında olduğu miyop bir strateji izliyor. Trans-Pasifik Ortaklığı olarak bilinen Avrasya denizlerindeki serbest ticaret ittifakından çekilmesi, Washington´un Kuşak ve Yol Girişimi ile rekabet etme planının olmadığını gösteriyor. Amerikalılar, Basra Körfezi´ne küçük, farklı bir bölge olarak takıntılı; Çinliler ise daha büyük, daha akışkan coğrafi tabloyu görüyor.
Elbette İran, Orta Doğu´daki barışı ve özellikle Amerika´nın müttefiklerini zorluyor. Ancak İran´ın din adamları rejiminin çok fazla güç merkezi var ve dürtüsel bir askeri harekat tarafından devrilemeyecek kadar da kurumsallaştırılmış durumda. Doğrusu, İran´daki rejim değişikliği, İran Devrim Muhafızları´nın şimdiki gibi dolaylı denetimde olmasından ziyade doğrudan denetimde olmasıyla daha kötü bir duruma neden olabilir.
Çin´in, İran için Kuşak ve Yol Girişimi´nin merkezi olması vizyonu, ABD´nin değiştirmeyeceği bir şey. Çin´in konumunu zayıflatmak için daha iyi bir yaklaşım ise, İran´da ve girişimin diğer katılımcı ülkelerinde yükseltilmiş özgürlük için sesli ve ısrarlı çağrılar ile birleştirilen bir takım ekonomik baskılar, hedeflenen siber saldırılar ve devam eden müzakereler olacaktır.
Washington, Avrasya´dan yarım dünya uzakta. Büyük bir fikir olmadan, ABD, Çin ile rekabet edemeyecektir. İran´a gelince, coğrafyanın kesin bir gerçeği olarak, uzun vadeli, sürdürülebilir bir strateji için savunulan 21. yüzyıl Avrasyası için anahtar olacaktır.
* Bu yazı ilk olarak 26 Haziran 2019´da The New York Times gazetesinin internet sitesinde yayımlanmıştır.