Dilimizde “Yenilen pehlivan güreşe doymaz” özdeyişiyle anlatılan hali, yaşadıklarımız ve çevremizde gözlemlediklerimiz sayesinde hepimiz biliriz.
Peki ya yenileceğini anlayan partiler ne yapar bizde?
Dün bu soruya yeni bir cevap verildi; eskiden de bildiğimiz bir cevap: Seçim sistemiyle oynar bizde yenileneceğini anlayan partiler…
Sonuç değişir mi peki?
Hayır. Yenilmesi mukadder olan parti/ler kendi elleriyle değiştirdikleri sistemin azizliğine uğrayıp yenilir ve siyaset sahnesinden çekilene kadar varlıklarını sürdürür gibi görünürler…
Hangi partilerin bu kategoriye girdiğini görebilmek için, çok partili sisteme geçildiği ilk yıldan bugüne seçim sisteminde kaç değişikliğin hangi partilerin iktidarı döneminde gerçekleştirildiğine bakmak yeterlidir. Hemen her iktidar sandıkta yenileceğini anlayınca kuralları değiştirme ve az oy alsa da yerinde kalabilme yoluna başvurmuştur bizim ülkemizde.
Demokratik bir ülke olduğumuz anayasamızda yazılıdır, ancak demokratik ülkelerin büyük çoğunluğunda, bırakın seçim kurallarını zırt pırt değiştirmeyi, 20-30 yıl sonra seçimin hangi tarihte yapılacağı bile bugünden bellidir.
Kurallarla oynanmaz demokrasilerde…
Bizde durum bunun tam tersidir ve her seferinde kurallarla oynanarak mutlu sonuca ulaşılabileceği sanılır.
Yanılgı.
Eh, birkaç seçim öncesine kadar her iki seçmenden birinin oyunu alabilmeyi başarmış partilerin, kaçan seçmenleri geriye getirme umutları kaybolunca, iktidar elden gitmesin diye yapabileceği başka ne olabilir ki?
Eskiden aynı yola başvuran partiler, hem kamuoyundan hem de yakın çevrelerinden utandıkları için, biraz da kural değişimini sağlayacak yasaların ya ‘yönetimde istikrar’ veya ‘temsilde adalet’ ilkelerinden birine aykırılığından hareketle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edileceği endişesiyle, bu işi sessiz sedasız gerçekleştirmeye çabalarlardı.
AK Parti ile MHP, hazırladıkları kural değişiklikleri içeren yasa teklifi metnini, TBMM’ye sunmadan önce, iki önemli politikacı aracılığıyla kamuoyuyla paylaştı.
Paylaşılan metin daha gerekçesinden başlayarak mevcut iktidarın gücünü yitirdiği endişesiyle yasa değişikliğine başvurduğunu hissettiriyor.
Yasa teklifi açıkça milletvekili seçimi kurallarını iktidarın işine yarayacağı beklentisiyle değiştirmeyi amaçlıyor. Cumhurbaşkanlığı için yapılacak seçimde adayları başarısız olsa bile, istemedikleri halde seçilecek yeni cumhurbaşkanını kendi milletvekillerinin çoğunluğu teşkil ettiği TBMM ile çalışmaya zorlama amacı metinden hemen sırıtıyor.
Değer mi?
Bana göre değmez.
Ayrıca halk bir kere değişime karar verdiyse, onun iradesi önünde, hiçbir güç veya o gücün sahneye koyacağı ali cengiz oyunları duramaz.
En çarpıcı örneğini, son yerel seçimde, ülkemizin en büyük kenti İstanbul’da sandığın belirlediği başkanı seçilmemiş kılmak için başvurulan seçimin yenilenmesi girişiminde yaşamıştık. İlk seçimde 13 bin gibi az bir farkla sonuç alınmışken, yenilenen seçimde aradaki fark 800 binin üzerine çıkmıştı.
Teklif metninin anayasaya aykırılığı pek belli, bu sebeple Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi beklenir; ancak ayniyle ilk seçimde uygulanması durumunda bile, kurallarla oynayarak sonuç almaya çalışanların hayal kırıklığına uğramaları daha muhtemel.
Yalnız ilk seçimde değil, takip eden sonraki seçimlerde de…
Metnin aykırılığı onu savunmak üzere kameraların karşısına çıkan iki politikacının yüzlerine de yansımaktaydı.
Hayli utangaç tavırlarını gizlemeleri mümkün olmuyordu.
Seçim barajının yüzde 10’dan yüzde 7’ye indirilmesinin göz boyamayı hedeflediği açık.
[Ara sıra internette fazlasıyla var olan videolarından dünyaca ünlü illüzyonistlerin el çabukluğu marifetlerini izlediğim için olabilir; onların dikkatleri dağıtmak için başvurdukları yöntemlere fazlasıyla vâkıfım. Güncel olaylarda da aynı yöntemlerle karşımıza çıkıldığında, gözlerimin önüne derhal, ünlü sihirbazların marifetleri geliyor.]
Esas sorun, iktidar cephesini oluşturan partilerin ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ sonrasında kendileri için öngördükleri ‘ittifak’ oluşturma yönteminin, aynı yöntemi muhalefetin de benimseyerek kendi ittifakını oluşturmasıyla aleyhlerine sonuç verir hale gelmesinden kaynaklanıyor.
Bir türlü dağıtılamayan‘Millet İttifakı’nın işlevsiz kalması hedefleniyor yeni yasayla.
Muhalif ittifak içerisinde yer alan partilerin oylarının karşı ittifakın büyük ortağının TBMM’deki milletvekili sayısını artırmaya yaraması arzu ediliyor.
Haksızlık?
Ne yani, başarısızlığı gözlerden saklanamayanların haklılık-haksızlık ayrımı yapacaklarını mı düşünüyordunuz?
Yeni yasa teklifi 13 maddeden oluşuyor; her madde “Haksızlık, haksızlık, haksızlık” diye bağırıyor…
Kırkpınar’da yapılan güreşlerde, pehlivanlar, deriden yapılmış kıspetlerini giydikten sonra baştan ayağa yağlanır, birbirlerinin karşısına öyle çıkarlar. Türk usulü kapışmanın adının ‘yağlı güreş’ olması bundandır.
Siyasetimiz de benzer bir mantığa sahip; yağlı güreş mantığına…
Yağlı güreşlerde, pehlivanlar meydana çıkmadan önce ‘cazgır’ veya ‘salavatçı’ denilen bir kişi eline megafonu alır ve “Pehlivan, pehlivan” diye başlayan, güreşecek olanları tanımlamaya yarayan bir tiradı tekrarlar.
Her güreşte pehlivanlardan biri yenilir.
Benzerlik ortada.
Zaten “Yenilen pehlivan güreşe doymaz” vecizesiyle anlatılan düşünce, o sebeple, kolayca bizdeki siyasete de uygulanabiliyor.