Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Şahin Alpay’ın Hikayesi Burada Bitmez

H. Agah Kalender, turkishpost.net’da “Şahin Alpay’ın Hikayesi Burada Bitmez” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz.

 Şahin Alpay’ın Hikayesi Burada Bitmez

Şahin Alpay ‘Hikayesinin sonunu…’ fazla bekletmedi. Anıların ikinci kitabı bayram öncesi çıktı. Okurlarına bir bayram şekeri oldu. Şeker tadında ‘akıcı ve lezzetli’ bir üslubu var Alpay’ın. Ben bu kitabı daha bir ‘heyecan ve merakla’ bekledim. Doğrusu beklediğime de değdi. Elimden bırakamadım, su gibi aktı gitti, baktım sonuna gelivermişim.

‘Ahh keşke bitmeseydi’ diye iç geçirdim. Öteden beri anı veya hatıra kitaplarını okumaya bayılırım. Olayları tarihi anılardan okumak ve öğrenmenin daha kalıcı olduğunu gördüm. Soğuk bir tarih anlatımı zaman içinde zihinden silinip gider fakat hatıralar daha derin izler bırakır. Duygulara hitap eder, daha insanidir. Anı okumanızı hararetle öneririm.

Şahin Alpay’ın sıradan bir isim olmadığı bilmem söylememe gerek var mı? Fırtınalı bir hayatın kahramanı… Bu kadar kısa ömre bu kadar büyük ve anlamlı yaşamın sığmasını hayretle karşılamamak mümkün mü? Değil elbette. Yakın siyasi tarihin ‘tanığı’ değil bizzat ‘aktörlerinden’ biri. Tarihi yapanlardan dense yeri… Biliyorum o kadar da değil. Haydi, ‘aktör’ demeyelim ama kesinlikle ‘figürlerden’ biri.

Sol siyaseti bütün fraksiyonlarıyla anlamak istiyorsanız Şahin Alpay’a kulak vermeniz gerekir. Doğu Perinçek bilmecesini Şahin Alpay’dan daha iyi çözecek birini bulamazsınız. Filistin kamplarına kadar uzanan sol hareketin kodlarını Şahin Alpay’ı dinlemeden öğrenemezsiniz. Teorinin yanında ‘pratiğin’ de adamı Şahin Alpay. Kitaplarda yazılanları bizzat yaşayanlardan yani. ‘Slogan veya salon solcusu’ değil. Sahada boy gösteren biri. Ve bedelini de acılarla, sürgünlerle ödeyen…

H. Agah Kalender yazdı I Şahin Alpay’ın hikayesi burada bitmez

HAPİSHANE GERÇEĞİ 

Anılarının ikinci bölümünde ‘sol’ değil, ‘muhafazakar kesim’ var. Üniversite hocalığı, Zaman yazarlığı ve hapishane günleri… 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşananlar Türkiye’nin en çalkantılını günleri olarak tarihe geçmeye aday. Şahin Alpay yine tarihin tam göbeğinde…Bir ‘tanıktan’ ziyade tarihin figürlerinden biri… Sonra da ‘tarihin sanığı’… Solculuk günlerinde kaçtığı ‘hapishane’ gerçeğiyle ömrünün son demlerinde tanışması kaderin bir cilvesi olsa gerek.

Eğer bu ülkede ‘fikir ve düşünce’ namına bir şeyler üretiyorsanız veya bir siyasi duruşunuz ve derdiniz varsa ‘hapishaneye’ yakın duruyorsunuz demektir. Türkiye’nin siyasi tarihi hapishanelerde yazıldı. En iyi edebiyat ve sanat ürünlerine ‘hapishaneler’ ev sahipliği yaptı. Nazım en güzel şiirlerini içeride yazdı. Sabahattin Ali hakeza… Necip Fazıl da öyle. Recep Tayyip Erdoğan hapishaneden çıktı. Geleceğin siyasi aktörü olmaya aday Ekrem İmamoğlu da bugün dört duvar arasında Ankara’ya yol açmakla meşgul…

Şahin Alpay, ‘AKP iktidarına bakışım değişti’ diyor. Neden mi? Çünkü ‘Rejim giderek iktidarın seçimle belirlendiği ancak temel hak ve özgürlüklerin giderek daha kısıtlandığı bir ‘çoğunluk diktatörlüğüne’ benzedi’. Doğru bir tespit değil mi? Herkesin gözü önünde olmadı mı bular? AK Parti 2010’dan sonra yeni yola girmedi mi? AB hedefinden kopmadı mı? Çağdaş dünyadan uzaklaşmadı mı? Batıya giden rotayı değiştirmedi mi? Öyle de olsa ‘susmak mı?’ gerekirdi? Şahin Alpay bir siyaset adamı değil… Bir siyaset kavgasına da giren biri değil. Sadece düşünce ve fikirlerini söyleyen, yazan biri… Bu da onun en doğal hakkı. Akıl ve vicdan sahibi olmasının gereği…

PEŞ PEŞE KARA HABERLER… 

Söyledi ve yazdı da ne oldu? Neler olmadı ki… ‘2015 sonbaharında 14 yıldır görev yaptığım Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki işime son verildi…’. ‘Nasıl olur?’ gibi masum ve saf bir soru sormuyorsunuzdur umarım. Burası Türkiye… Siyasi iktidar eleştirisi ve özel bir üniversiteden uzaklaştırma ilk bakışta ‘garip ve tuhaf’ görünse de, AK Parti Türkiye’sinin olağan ve rutin bir gelişmesi…

Şahin Alpay’ın çilesi üniversitedeki işini kaybetmekle bitseydi, şanslı sayılırdı. Çorap söküğü gibi arkası geldi; ‘Mart 2016’da köşe yazdığım Zaman gazetesi yönetimine kayyım atandı…’. Kayyım dediğin ‘hükümet komiseri’ gibi bir şey… Tamamen siyasi… Kayyımın yönettiği bir yayın organında iktidar muhalifinin barınması, fikir ve düşüncelerini yazabilmesi mümkün mü? Ya iktidara ‘eklemleneceksin’ ya da ‘çıkışını’ alacaksın. Şahin Alpay gibi asil ve onurlu yazarlar kendisi ayrıldı. Kayyıma ‘kapıyı gösterme’ zevkini yaşatmadı. Hocalığından sonra yazarlığı da gitti.

‘Yazarlık gitmez…’ elbette, fikir ve düşünce dile gelecek mecralar bulur. Tabii normal şartlarda… Fakat ülke kısa sürede olağanüstü şartlara teslim oldu. Kar, fırtına, tipi, dolu… Güneşli ve güzel günler geride kaldı. Mevsim yazdı lakin, yaşananlara bakınca sanki tarihin kışındaydı Türkiye, bir zemheriydi. Bir anda göz gözü görmedi. İktidar çevreleri dışında hemen herkes bir fırtınayı tutuldu; ‘15 Temmuz 2016’da Zaman gazetesini çıkarmakta olan Fethullah Gülen cemaatinin sorumlu tutulduğu, fakat henüz sorumluluğu hakkında tam bir aydınlığa kavuşulmamış olan bir askeri darbe girişimi yaşandı…’

‘Sorumluluğu hakkında tam bir aydınlığa kavuşulmamış…’ tespitini yapmak da cesaret işi. Şahin Alpay’ın namuslu bir aydın olduğunu bu cümle bile göstermeye yeter. Resmi söylemin dışına çıkarak bir şeyler söyleyebilmek her babayiğidin harcı değil çünkü. Genel kabulün dışında konuşmak, itiraz etmek, soru sormak bile başınızın ağrımasına yeter. Hala ülke bu iklimden çıkabilmiş değil. Türkiye bugüne kadar çok darbe ve müdahale gördü. Fakat 15 Temmuz sonuçları itibarıyla en ağır olanlarından. Ki hala hükmünü yürütüyor.

Her olağanüstü dönemde ‘akıl ve vicdan’ sahipleri mutlaka bedel öder. Bedelin karşılığı da hapishanedir; ‘Herhangi bir dinsel cemaatle herhangi bir fikri ya da örgütsel ilişkim söz konusu olmadığı, darbe girişiminden bir gün önce yayınlanan köşe yazımda hemen bütün yazarlık hayatım boyunca yaptığım gibi askeri darbe girişimlerine karşı olduğumu belirttiğim halde 27 Temmuz 2016’da göz altına alındım, 31 Temmuz’da tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildim’.

H. Agah Kalender yazdı I Şahin Alpay’ın hikayesi burada bitmez

ZAMAN’DA GEÇEN 14 YIL… 

Şahin Alpay ‘Hikayesinin Sonunda’ Zaman’da geçen 14 yılı ve hapishane günlerini anlatıyor. Din konusunda farklı görüş ve duruşu olan Alpay’ın muhafazakar bir gazetede, mütedeyyin okura nasıl seslenebildiğini öğrenmek isterseniz bu kitabı okumalısınız. Şu cümleyi not ettim; ‘Zaman’da yazılarıma çok ender olarak müdahale edildi. Bu bakımdan belki gazetenin ‘en fazla müsaadeye mazhar yazarı’ bendim’. ‘İslam özgürlük ve demokrasi ile bağdaşır mı? konusunu Hilmi Yavuz’la tartışır Alpay. Sonuçta kim haklı çıkar? Cevabını kitapta bulabilirsiniz. ‘Yaşayarak öğrendik…’ derseniz de haksız sayılmazsınız.

Şahin Alpay ‘hapishaneye girmeyebilir miydi?’ Daha önce olduğu gibi kaçak yollardan yurt dışına çıkabilir miydi? İsteseydi yapardı. Tecrübesi var bir kere… Ayrıca İsveç Başkonsolosu bizzat görüşerek ‘Durumunuz kaygı verici görünüyor. İsveç’e gitmek istersen orada sana destek oluruz. İstersen buraya konsolosluğa da sığınabilirsin…’ teklifiyle karşılaşmış. Cevabı mı; ‘Hayır, her iki durumda da ailemi rehin alacaklardır… Tutuklansam da uzun süre tutulacağımı sanmıyorum…’. Bodrum’dan arayan Nazlı Ilıcak da benzer şeyler söylemiş; ‘Üzülme Şahincim… Türkiye çabuk değişir…’.

Kaderin Alpay’ı haklı çıkardığını söylemek zor. Türkiye belki de tarihinin en uzun süreli olağanüstü dönemini yaşadı. Hiçbir askeri darbe veya müdahale dönemi bu kadar uzun süre hüküm sürmedi. Alevi harladı, sonra küllendi ve söndü gitti. 15 Temmuz sönmeyen bir ateş gibi sürekli odun atıldı ve harareti sıcak tutuldu. Ne Türkiye’de ne de dünyada örneği yok. Olağanüstü şartların sürekli ‘pik…’ noktasında tutulduğu bir dönem. Hangi bünye bu kadar yüksek tansiyonu bu kadar uzun süre kaldırabilir? Türkiye kaldırdı mı? Evet, sürdürdü ama ödenenen ve daha ödenecek bedeller de çok ağır…

600 GÜNLÜK ESARET… 

Şahin Alpay ‘kısa sürede çıkarım’ dediği hapishane 20 ay kaldı, tam 600 koca gün… Dile kolay. Hayatı boyunca karşı durduğu ‘darbecilikle’ suçlandı, silahlı terör örgütü üyeliğinden hüküm giydi. Yargılama yıllarca sürdü. AİHM lehinde karar verdi. İlk hükmü Yargıtay bozdu. Mahpusluk döneminin ‘güncesini’ tuttu. Gün gün yazdı. Hem kendi hikayesini hem de ülkesinin. Ali Bulaç’la aynı odayı paylaştı. Günlüğüne ‘Bulaç imrendiriyor… Allah ve ahiret inancı ona güç veriyor…’ notunu düştü. Silivri’de 9. bölümde yattı. Dindarlığın ne olduğunu hapiste öğrendi.

Silivri günlüklerinde mahpusluğun psikolojisi de var, hayatın acımasız gerçekleri de… Bir yazarın tarihe tanıklığı da… Şahin Alpay’ın yazdıkları çok kıymetli, tarih hükmünü verirken bunlardan çok yararlanacak. Alpay’ın tarihin doğru tarafında durduğunu söylemeliyim. Manevi kazancının, ödenen bedelden daha değerli olduğunu düşünüyorum. Hayır, hikayenin sonu böyle bitmez. Yaşı belki biraz ileri fakat zihni berrak, fiziki sağlığı yerinde… Yazmaya devam etmeli… Şahin Alpay bu ülkede ‘söyleyecek sözü’ olanların başında geliyor.

Kaleminin namusunu korumuş ve konuşacak, yazacak kaç kişi kaldı ki…

 

Kaynak: farklı Bakış



Anahtar Kelimeler: Şahin Alpay’ Hikayesi Burada Bitmez

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER