Şeyh Said 95 yıl önce bugün (29 Haziran) idam edilmişti. Yakın tarihin en muğlak olaylarından biri Şeyh Said isyanı olarak gösterilen isyan ve sonuçları hakkında İstiklal mahkemesi tutanakları açık olmadığı için bilgiler de sınırlı kalıyor. Devlet, Cumhuriyet yönetimine dini bir ayaklanma olduğu halde, isyana milliyetçi bir ayaklanma izlemini vererek, İngilizlerin kışkırtmalarıyla patlak verdiğini öne sürüyor.
Dönemin başbakanı İsmet İnönü, isyanın İslami bir ayaklanma olduğunu ve İngilizlerle doğrudan bir bağlantısının bulunmadığını söylese de resmi tarih, Kürtçü bir ayaklanma olduğu konusunda ısrarlı. Şeyh Said’i yargılayan heyet üyelerinden Mazhar Lütfi Kansu, Şeyh Said’in, “Kürt” kelimesini hiç telaffuz etmediğini söylemesine rağmen, isyanı bir Kürt ayaklanması olarak değerlendirmişti.
Osman Nuri Koptagel (Türk ordusunun komutanı) Şeyh Said’in iddia edildiği gibi İran’a kaçma planının olmadığını Diyarbakır’ın kuşatılması üzerine Şeyh ve adamlarının fazla kan dökülmemesi için Varto’da 14-15 nisan’da teslim olduğunu belirtir.
26 Mayıs’ta Şeyh Said ve adamları Diyarbakır’a getirilerek bir ay önce kurulmuş, üyeleri milletvekillerinden oluşan İstiklal mahkemelerinde yargılanmaya başlar. Mahkemede isyancıların avukat tutmalarına izin verilmez. Türkçe bilmeyen sanıklardan bazıları savunmalarını Arapça ve Kürtçe olarak yapar, Fakat tercümanın gelmediği zamanlarda savunmalarını yapamazlar ve verilecek karara razı olmak zorunda kalırlar. Mahkemenin üyelerinden Avni Doğan, bir gencin Türkçe bilmediğini kendisini savunmadığını bu yüzden idam cezası verdiklerini daha sonra Dünya Gazetesi'ne verdiği mülakatında açıklayacaktır.
81 sanığın yargılanması bir sinema salonunda yapılır ve yaklaşık bir ay sürer. 28 Haziran’da karar açıklanır ve Şeyh Said’in de aralarında bulunduğu 47 sanığa idam cezası verilir. Karar açıklanmadan birkaç gün önce Darkapı’daki meydana idam sehpaları hazırlanır. Sanki sehpayı hazırlayanlar kaç kişinin idam edileceğini biliyorlarmış gibi 47 kişilik idam takımı almışlardır. Giresun Milletvekili Hacim Muhiddin’in isteği üzerine sehpalar estetik olsun diye aynı hizada ve asılanların birbirini görebileceği şekilde yan yana dizilir.
Şeyh Said ve diğer sanıklara, hücrelerinde iken, idam edilecekleri bir doktor eşliğinde kendilerine bildirilir. Şeyh Said idam edileceklerini duyunca namaz kılmak ister ve namaz kılması için kendisine izin verilir. Namaz kıldıktan sonra kendisine “ne hissediyorsunuz” şeklinde Akşam gazetesinin muhabirine dönerek “Asıldığıma acıma. Zira asılmam Allah ve din içindir” der.
29 Haziran günü zincirlere bağlı olarak 47 idam mahkumu sehpalara götürülür, elleri ve ayaklarından bağlanmış mahkumlardan Hanili Mustafa Bey bir ilahi söylemeye başlar, başındaki jandarma dipçiği Mustafa Bey’in omzuna vurunca mahkumlar hep bir ağızdan “Allahü Ekber” diye haykırırlar.
ŞEYH SAİD'İN SON SÖZÜ: MAHŞERDE HESAPLAŞACAĞIZ
İlk olarak isyanın elebaşlarından Fakih Hasan idam edilir. Şeyh Said ip geçirilmeden mahkeme üyelerinden Saib Bey ve Diyarbakır valisi Mürsel Bey’e dönerek “Mahşerde hesaplaşacağız” der ve ayağının altından tabure çekilerek idam edilir.
Lord Kinross, Atatürk’ü anlattığı ünlü eserinde Şeyh Said’in korkusuz bir şekilde sehpaya gittiğini ve asılırken bile başının dimdik olduğunu söyler.
Hanili Salih Bey’in mahkemede Şeyh’e bağlılıktan büyük onur duyduğunu, pişman olmadığını belirterek, isyanın başarıya ulaşmama nedenlerini anlatır. Şiirsel savunmasını ise idama giderken söylediği şu edebi beyitlerle sona erdirir:
Gerçi enzar-i ehibbadan dahi dûr olmusuz.
Rahmeti mevlaya yaklasmakla mesrur olmusuz.
Hak yolunda müflis u hane-harab olduksa da,
Bu harabiyetle biz manada ma’mur olmusuz.
Ehli hakkız, korkmayız idamdan berdardan,
Çünkü te’yidi ilahi ile mensur olmusuz.
Hakim-i Mübtil yedinden madrubin olduksa da,
Emr-i Hakla sarr-ı gara hakkını ifaya memur olmuşuz.
Kul bize zulmen mucazat etse de perva etmeyiz,
Süphemiz yoktur ki, indillahta me’cur olmuşuz.
Salih’im, ehl-i salahim. Dine can kıldım feda,
Lütfü hakla tasnegan-ı ab-i Kevser olmuşuz
İdamları izlemek için davet edilen gazetecilerden Behçet Cemal’in belirttiğine göre Şeyh ve arkadaşları asılırken Ankara’dan getirilen asker-sivil erkânın eşleri ve çocuklarıyla “Kahrolun cumhuriyet düşmanları” diye tempo tuttuklarını söyler.
ŞEYH SAİD'İN MEZARI NEREDE?
Şeyh Said ve arkadaşlarının mezarı nerede hala bilinmiyor. Hatta kişisel eşyaları dahi ailesine teslim edilmemiş. Dönemin İstiklal Mahkemesi Savcısı Ahmet Süreyya 25 Temmuz 1957’de Dünya gazetesine verdiği mülakatta vasiyetinin, kişisel eşyalarının ve bir miktar parasını kendisine teslim ettiğini, kendisinin de İçişleri Bakanlığına ilettiğini yazıyor. Fakat ne emniyet kayıtlarında ne de Jandarma’nın arşivinde Şeyh Said’in kişisel eşyalarına ait bir belgenin olmadığı, mirasçılarına yetkililer tarafından 2009’da belirtilmiş.
Şeyh Said’in mezarının nerede olduğuna dair henüz resmi bir açıklama da yapılmış değil. Şeyh Said’in torunlarından Diyadin Fırat, Şeyh Said ve arkadaşlarının idam edildikten sonra Dağkapı mevkiindeki Yenişehir sineması ve Askeri gazino arasında bir mevkide olabileceğini söylüyor. Daha sonraki yıllarda bu mevkiiye askeri lojmanların yapılmış olması mezar yerinin neresi olduğunun belirlenmesini de zorlaştırıyor.
ŞEYH SAİD İLE BİRLİKTE İDAM EDİLENLERİN TAM LİSTESİ
1. Şeyh Said (Palulu, Naksibendi Tekkesi seyhi),
2. Melekanlı Seyh Abdullah (Solhan’lı, Varto ve Mus Cephesi Kumandanı),
3. Kamil Beg (Tokliyanlı Halid Beg’in oğlu, asiret reisi, Varto cephesinde görevli),
4. Baba Beg (Kamil Beg’in kardesi),
5. Seyh Serif (Elaziz Cephesi Kumandanı, Palu/Gökdereli),
6. Fakih Hasan Fehmi (Darahini İnzibat Kumandanı ve Geri Hizmetler Amiri, Modanlı, Zıktê asiretinden),
7. Hacı Sadık (Genc/Valêrli, Genc mıntıkasında görevli),
8. Seyh ibrahim (Çanlı, Çapakçur Müftüsü),
9. Seyh Ali (Harput cephesinde görevli),
10. Seyh Celal (Harput cephesinde görevli),
11. Seyh Hasan,
12. Mehmet Beg (Diyarbekir ve Lice cephelerinde müfreze kumandanı, Garip’li İzzet Beg’in oğlu),
13. Mustafa Beg (Hani esrafından),
14. Salih Beg (Hani esrafından),
15. Şeyh Abdullah (Çanlı, Çapakçur cephesinde görevli),
16. Şeyh Ömer,
17. Şeyh Adem (Hanili),
18. Kadri Beg (Madenli, Maden inzibat Kumandanı),
19. Molla Mahmud (Piranlı, Maden cephesinde görevli),
20. Şeyh Şemseddin (Silvan Cephesi Kumandanı),
21. Şeyh İsmail (Diyarbekir/Termil köyünden),
22. Şeyh Abdüllatif (Diyarbekir/Termil köyünden),
23. Molla Emin (Melekanlı Seyh Abdullah’ın müridi, Balikanlı, Varto cephesinde görevli),
24. Ali Arab Abdi Beg (Çapakçur cephesinde görevli),
25. Mehmet Beg (Varto cephesinde görevli, Kargapazarlı Halil Beg’in oğlu),
26. Süleyman Beg (Seyh Serif’in katibi, Sinikli Jandarma Hasan Beg’ın oğlu),
27. Molla Cemil (Genc/Musyanlı, Palu ve Elaziz cephesinde görevli),
28. Süleyman Beg (Bingöl/Az Asireti Reisi Ömer Beg’in oğlu),
29. Süleyman Beg (Serif Beg’in oğlu, Kiği cephesinde görevli),
30. Tahir Beg (Fakih Hasan Fehmi’nin katibi),
31. Mahmut Beg (Hanili Mustafa Beg’in oğlu),
32. Seyh Ali (Seyh Musa’nın oğlu, Varto cephesinde görevli),
33. Hacı Halid (Balikan’lı, Varto cephesinde görevli),
34. Timur Ağa (Varto cephesinde görevli),
35. Abdüllatif Beg (Hınıslı Kamil Beg’in oğlu),
36. Mehmet Beg (Muşlu, Varto cephesinde görevli),
37. Süleyman Beg (Varto cephesinde görevli),
38. Bahri Beg (Varto cephesinde görevli),
39. Şeyh Cemil (Zorabadlı),
40. Yusuf Beg (Çapakçurlu Süleyman Beg’in oğlu, Çapakçur cephesinde görevli),
41. Ali Badan Beg (Bingöl/Yamaç Asireti’nden, Çapakçur cephesinde görevli),
42. Halid Beg (Kargapazarlı, Varto cephesinde görevli),
43. Halid Beg (Nadir Beg’in oğlu, Harput cephesinde görevli),
44. Tahir Beg (Mehmet Beg’in oğlu),
45. Tayip Ali Beg (Nahiye Müdürü),
46. Çerkes (Seyh Said’in hizmetçisi Yusuf’un oğlu),
47. Jandarma Hamid,