İslami eğitim almama rağmen ülkemizde dini farklı anlayıp yaşayan bir kesim olan Alevilerin varlığından hayli geç haberdar olduğumu itiraf etmek isterim.
Hayatımın üçte birlik ilk bölümünü İzmir’de geçirmemin bunda etkisi olduğunu sanırım.
Zaten bu sebeple cephesine kırmızı boyayla “Defol Alevi” yazılıp yanına bir de çarpı işareti konulan evin İzmir’de oluşu beni olağanüstü rahatsız etti.
“Defol Alevi” yazısıyla uyarılan vatandaşın ne yapması bekleniyor olabilir? O mahalleden mi, o ilden mi, yoksa ülkeden mi gitmesi isteniyor? Orada Alevi kimliğine sahip birinin olması o yazıyı yazanı niçin rahatsız ediyor? Rahatsız oluyorsa doğru olan davranış rahatsızlık duyanın kendisinin oradan gitmesi değil midir?
Uyarının yanına konan çarpı işareti olmasa yukarıdaki soruları daha rahat sorabilirdim. Çarpı işareti ise yazıyı yazanın daha farklı bir çözüm peşinde olduğunu gösteriyor.
Bereket evi o yazıyla kirletilmiş Alevi vatandaş “Aslolan insanlık” diyecek kadar gönlü geniş biri çıktı. Acaba böylesine bir tepki yazıyı yazanı utandırmış mıdır?
Doğuşta kazanılan aidiyet ve kimlikler
İnsanlar kimliklerinin bir bölümünü doğuşla birlikte ediniyorlar. Doğduğumuz yer, ülkemiz, dini ve milli aidiyetlerimiz üzerinde hiçbirimizin tasarruf hakkı olamıyor. Bir başka ülkeye göç etsek, mesleğimizi değişik diyarlarda icra etsek bile, bulunduğumuz yerlerde hep doğuştan edindiğimiz kimliklerimizle biliniyoruz.
Genel olarak Türküz, Müslümanız, Türkiyeliyiz.
Daha özel olarak bazılarımız Kürt veya başka bir etnik gruptan, bazılarımız Alevi de olabiliyoruz.
Yine doğuştan…
Şimdiye kadar Sünni iken Alevi veya Alevi iken Sünni olmuş birileriyle hiç karşılaşmadım. Vardır mutlaka, fakat daha çok Sünni veya Alevi olarak doğduğu halde dini kimliği zayıf kalmış ya da hiç oluşmamış olanlarımız var.
Bizler böyle bir kitleyiz.
Sünni birinin kendini veya içinde yer aldığı kitleyi Alevilerden ya da Alevi birinin kendisini veya içinde yer aldığı kitleyi Sünnilerden daha fazla beğeniyor olmasını anlayışla karşılarım; tabii birinin ‘ötekini’ daha aşağı görmemesi şartıyla.
Aleviler sayıca daha az oldukları ve kentleşmeleri daha geç gerçekleştiği için özellikle büyük şehirlerde varlıklarını dışa vurmakta da geciktiler. Cemevlerinin kalabalık yerleşim merkezlerinde açılmaya başlaması geçen yüzyılın ilk yarısında görüldü. Alevi kimliği ile ülkenin diğer bölümünün tanışması da cemevlerinin görünür hale gelmesiyle başlamış sayılabilir.
Tanıştık da ne oldu?
Reklam
Nur topu gibi bir Alevi sorunumuz oldu.
Yirminci yüzyıl insanların kimliklerinin önemsendiği ve herkesin doğuştan edindiği kimliklerine sahip çıktığı bir yüzyıl oldu. Daha önceleri değişik sebeplerle dışa vurulmayan kimlikler daha aleni hal almaya ve yaşanmaya başlandı.
Geçen yüzyılın son çeyreği ise, farklı kimliklerin yaşandıkları topraklarda tanınma mücadelesiyle geçti. Pek çok ülke, isteneni çok gecikmeden sağlamayla tanınma mücadelesininin önüne geçme akılcılığını gösterebildi.
Müslümanlar sözgelimi, kalabalık olarak yaşadıkları bazı ülkelerde, kendilerine özel statü tanınmasını sağlayabildiler.
Ülkemiz, pek çok başka konuda olduğu gibi, farklılıkların tanınması konusunda da tutuk davrandı, öyle davranmayı da sürdürüyor. ‘Tekçi’ görüntüyü sürdürme bizde önemseniyor. Birlik ve beraberliğin farklılıklarla birlikte de yaşanabileceğini düşünmek istemeyen etkili ve yetkili çevreler var. Onların baskın çıkmasıyla bugüne kadar gecikildi.
Cemevlerinin ‘ibadethane’ olarak tanınması konusu bile bu yüzden hala tartışmalı.
Tartışıyoruz, ancak tartıştığımız konunun muhatabı olan insanlar biraz kalabalıklaştıkları her muhitte cemevleri açmayı da sürdürüyorlar.
Biz tartışıyoruz, ancak hayatın gerçekleri bizleri aşıyor.
Farklılığı tanımak tanıyanı da güçlendirir
İnsanların üzerinde hiçbir etkileri bulunmayan doğuştan kazandıkları kimliklerin tartışmasız kabul edildiği ve buna uygun statülerin tanındığı bir ülke olmak bazılarımıza zor geliyor. Kalabalık olarak hangi kimliklere ve özelliklere sahipsek, daha az sayıda olanlarımıza farklı statüler tanırsak, kendi kimliklerimizin daha az önemli hale düşeceğini mi sanıyoruz?
Neden öyle sanıyoruz ki?
Farklı olanlarımızın o farklılıklarıyla özgürce yaşamaya devam etmelerinin kendi kimliklerimizi daha da güçlendireceğini nasıl oluyor da göremiyoruz?
O yanlış sanılar ve görme bozukluluklarımız yüzünden biri/leri bir başkasının kapısına “Defol Alevi” yazıp yanına bir de çarpı işareti koyabiliyor.
AK Parti bir ara konuyu ciddiye alıp bir ‘Alevi süreci’ başlatmıştı, ama süreç sonuca ulaştırılamadı.
Yeni bir parti oluşturmak için kolları sıvayan Ali Babacan bu konuyu da ‘çözülmesi gereken acil sorunlar’ arasına almış görünüyor.
Kim bu ve benzeri sorunları çözecekse ülkeye en büyük hizmeti yapmış olacak.