2007 genel seçimlerinin en çarpıcı sonuçlarından biri, bugün HDP’de temsil edilen siyasi geleneğin kalesi sayılan Diyarbakır’da AK Parti ile HDP’nin başa baş hale gelmesiydi. O vakitler % 10 barajına takılmamak için seçimlere bağımsız katılan HDP ile AK Parti arasında nefes kesen sandık yarışı yaşanmış, HDP ipi kıl payı önde göğüslemişti. Fakat artık AK Parti’nin nefesi HDP’nin ensesindeydi.
O günlere dair bir diğer önemli veri de HDP seçmenin ikinci partisi olarak AK Parti’yi işaret etmesiydi. Bölgede siyaset, zaten, iki partili bir düzen üzerinden işliyordu. Her iki partinin de kendilerine mutlak bağlı seçmenleri vardı. Lakin ara bölgede de hatırı sayılır bir seçmen kitlesi yer alıyordu. Her seçimde partilerin izledikleri siyasete bağlı olarak tercihte bulunan bu kitlenin alternatifleri bu iki parti ile sınırlıydı.
Diğer partilerin sadece hukuken var oldukları ama fiiliyatta bir tabela partisi işlevi gördükleri bir vasatta, hâkim iki partiden birinin politikalarından rahatsız olan seçmen, kapağı bir diğerine atıyordu. Dolayısıyla AK Parti’nin yakaladığı ivmeyi devam ettirmesi halinde, HDP’yi yakalaması ve hatta geçmesi işten bile değildi.
BAŞA BAŞTAN NAL TOPLAMAYA
Ancak siyasi hayat AK Parti’nin istediği yönde akmadı. Zamanla köprünün altından çok sular geçti ve AK Parti Kürt meselesinden bir uçtan karşıt uca kaydı. 2007’de HDP’ye sahayı dar eden AK Parti, iki seçim sonra, HDP’nin ardından nal toplamaya başladı. 7 Haziran 2015’te HDP % 78 alırken AK Parti % 14’te kaldı. Olağanüstü koşullar altıda gidilen 1 Kasım 2015’te HDP % 71, AK Parti % 22 aldı. 24 Haziran 2018’de ise HDP’nin oyu % 65, AK Parti’nin oyu ise % 21 oldu.
Mevcut şartlar altında yapılacak bir seçimde AK Parti’nin bu oy seviyesi daha da düşebilir. Zira son seçimlerden bu yana, hem Kürt seçmenlerin AK Parti’ye yönelmesini sağlayan bütün dinamiklerde (ekonomik refah, demokratik ve özgürlükçü söyleme, mağduriyet algısı, muhafazakâr-dindar kimlik) ciddi bir yıpranma oldu, hem de AK Parti’nin içinden aynı dünyaya hitap eden iki yeni parti sahneye çıktı. Bu itibarla AK Parti, hâlihazırdaki oyunu dahi arar bir noktaya gerileyebilir.
MHP’NİN TÖRPÜLENMESİ
Cumhur İttifakı’nın çatısının çatıldığı vakitlerde, AK Parti’nin önde gelen isimlerinden biriyle dar bir toplantıda AK Parti’nin MHP ile ortaklığının olası müspet ve menfi yönlerini tartışma imkânı buldum. MHP ile birlikteliğin hem AK Parti’ye hem de Türkiye’ye kaybettireceği kanısındaydım. AK Partili yetkili buna katılmadı ve iki argüman üzerinden MHP ile yol yürümelerini meşrulaştırmaya çalıştı:
Biri, MHP ile işbirliğinin Kürt meselesinde yapılacak işleri topluma anlatma ve kabul ettirmede çok işlevsel olacağıydı. Diğeri ise, beraber çalışmaları halinde MHP’nin yumuşayacağı ve AK Parti’ye yanaşacağı, bunun da Türkiye için son derece hayırlı neticeler üreteceğiydi.
KÜÇÜK BALIĞIN BÜYÜK BALIĞI YUTMASI
Farklı düşünüyordum. Üç itiraz ileri sürdüm: Birincisi, MHP ile birlikteliğe dayanan bir iktidarın Kürt meselesinde siyasi ve demokratik adımlar atmasının, imkânsıza yakın derecede zor olduğuydu.
İkincisi, 2002’den bu yana yaptığı ortaklıklarda AK Parti’nin ortağına rengini veremediğini, bilakis onun rengini aldığıydı. MHP’nin güçlü bir geleneğe sahip katı ideolojik bir parti olduğu hesaba katıldığında, MHP’nin AK Parti’lileşmesinden ziyade AK Parti’nin MHP’lileşmesi daha büyük bir ihtimaldi. Bu oyunda küçük balık, büyük balığı yutardı.
Ve üçüncü, MHP ile iş tutmanın AK Parti ile Kürt seçmenlerin arasını açacağı, AK Parti’nin Kürt seçmene ulaşmasını olanaksız kılacak denli büyük bariyerler dikeceğiydi.
Aradan, en azından ara tahlil yapacak kadar bir süre geçti. Zamanın kime ne getirip kimden ne götürdüğü, kimin kime benzediği, kimin gemisinin kimin limanına demir attığı ortada!
“ASLA OY VERMEM”
MetroPoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin “Kararsızlar” araştırmasında katılımcılara“asla oy vermeyecekleri parti”sorulmuş. HDP seçmenlerin % 64.1’i, bu soruya AK Parti yanıtını vermiş. Yani, HDP’lilerin üçte ikisi hiçbir koşulda AK Parti’ye oy vermeyeceğini belirtmiş.
MHP için bu oran, % 13. Bir başka ifadeyle HDP seçmenlerin ağırlıklı bir çoğunluğu, AK Parti’ye MHP’den daha fazla diş biliyor ve AK Parti’ye MHP’den daha keskin bir karşıtlık besliyor.
Görünen o ki, AK Parti’nin HDP’ye muhalefet yapayım derken bütün Kürtleri inciten bir dile savrulması, bir taraftan HDP seçmenlerindeki AK Parti karşıtlığına tavan yaptırdı, diğer taraftan kendisine oy veren Kürt seçmeni arayışlara yöneltti. Derin uçurum böyle oluştu.
Ve sanırım salt siyasi ve hukuki mühendislikle (devlet destekli Kürt partisi kurma, HDP’yi kapatma, milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırma, seçim bölgeleri ve baraj ile oynama, vs.) bu derin uçurum kapatılamaz.