Sözcü TV'de Nevşin Mengü ile Özel Haber'in konuğu olan Davutoğlu, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, önümüzdeki genel seçimlerde ittifaka yaklaşımlarına ilişkin konuşurken "Biz cumhurbaşkanlığı ve seçimlere iddialı olarak gireceğiz. Partimizle istişare edeceğiz, bireysel bir mesele değil. Ama biz kendi gücümüzle gideceğiz. Eklemlenmeyiz hiçbir yere. Beni bilirler, ben kimsenin vagonu olmam" ifadesini kullandı.
Çoklu baro sistemi planlamalarını da eleştiren Davutoğlu, "Çoklu baro sistemini doğru bulmam. Ama şu da doğru değil; bir grup, bir taraf, bir ekol yeri aldığında, kontrolü bir daha ele geçirdiğinde orada demokratik bir yapı ortaya çıkmıyor" şeklinde konuştu.
Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
"Eş genel başkan yardımcılarımızla birlikte oradaydık. İletişim başkanımız Neslihan hanım. Aile ve Sosyal Politikalar başkanımız oradaydı. Bir heyet halinde oradaydılar.
"Bu mesele noktası olarak, kendisiyle değerlendirilebilecek ve Türkiye'nin geçtiği süreçle değerlendirebilecek bir olay. Bu fikre katılırsınız ya da katılmazsınız.
"Bunu sınırlandırılması, toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına aykırı. Nereden bakarsanız bakın yanlış bir uygulama.
"Türkiye'nin epeydir geçtiği sürecin parçası. Türkiye'nin yanlış bir güvenlik anlayışına, kamu düzeni güvenliği yerine devlet erkinin güvenliği gibi yanlış uygulamalar var. Barolarla ilgili düzenleme de bunlardan biri.
"Her sivil toplum içinde tartışma olur ama burada bir müdahaleye dönüşmemesi lazım. Türkiye'de hukuku kontrol etme ve hukukla ilgili kurulları kontrol etme var.
"ÇOKLU BARO SİSTEMİNİ DOĞRU BULMAM"
"İşte FETÖ yapılanmasında da vardı bu. Bir kere yöntem yanlış, bir kere barolarla ilgili düzenleme yapılacaksa, avukatların kendi tarafından tartışmaları lazım ve masaya oturmaları lazım.
"Çoklu baro sistemini doğru bulmam. Ama şu da doğru değil; bir grup, bir taraf, bir ekol yeri aldığında, kontrolü bir daha ele geçirdiğinde orada demokratik bir yapı ortaya çıkmıyor.
"Seçimlere HSYK'da FETÖ'nün yapılanmasının nedeni blok listesi yapılmış olması. Anayasa, HSYK'yı engellediği için bir grup HSYK'yı ele geçirdi.
"Anayasal düzenleme, tek tek seçilmesi üzerinedir. Baro, HSYK gibi değil ama, blok liste değil çarşaf liste uygulanırsa çoğulcu bir yapı olur.
"Blok listede, 50+1 alan hepsini kapatıyor, geri kalanlar da başka yollara başvuruyor. Çoklu baro sistemi istiyor.
"ÇOĞULCU BİR YAPI LAZIM"
"Toplantı ve gösteri yürüyüşü Anayasal haktır, görüşlerini beyan ederler. Barolarla ilgili bir düzenleme yapılacaksa, istişare ile yapılmalı. Ve kesinlikle çoklu baro sistemi yanlıştır.
"Avukatların haklarını kim temsil edecek? Bir dizi problem alanı var. Çoklu değil, çoğulcu bir yapı lazım. Yönetim kurulu kişileri seçsin, çok yetkin farklı görüşten birisi de içine girer. Bu yönteme geçmenin temel kanaatindeyim. Tek tek isimler üzerinden seçilse, isimler üzerinden bir seçilme olsa iyi olur.
"TEMEL SEBEP KUTUPLAŞMADIR"
"Bir kere son dönemde kutuplaşma var. Gelecek Partisini ortaya çıkaran şartlar, yeni parti olarak ortaya çıkmamıza temel sebep Türkiye'deki kutuplaşmadır.
"İki cephe içinde, doğrunun yanlışın ne olduğunu bilmeden insanlar kutuplaşıyor. Bu bir kültür meselesi. Maalesef kurumsal akıl konusunda yeterli birikime sahip değiliz.
"Bu da karşı düşüneni dışarıda bırakıyor. Bu bugüne has bir şey değil. 28 Şubat'ta, 12 Eylül'de derin yaralara sebep verilmeyebilinirdi, 15 Temmuz sonrasında da öyle.
Nevşin Mengü: Kutuplaşma var dediniz, iki kutup var diye hitap ediyorsunuz. Ve siz buna karşısınız. Bu kutupların bir parçası olmak istemezsiniz o halde, Millet İttifakı yerine tek başına mı hareket edeceksiniz?
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi iklimi bozdu. Muhalefette de ittifak yapma durumu var, ama toplumsal tepki nedeniyle geri planda kalıyor.
"Mesele bazlı uzlaşılır, baro konusunda bizim tutumumuz net. İktidarın tasarısına karşıyız. Ama Libya konusunda ya da başka konusunda aynı düşünebiliriz.
"Yasasından tutun, infaz yasasına kadar son dönemde yaptığımız açıklamalarda, bankalardan atamalara kadar. Diğeri ise süreç bazlıdır
"Burada diğer partilerle birlikte olursunuz, kalıcı bir ittifak değildir bu. Parti ayrımından daha çok ilkesel bir şekilde ele almak gerekir. Doğrudur, yanlıştır deyince size bir yanda olmuş olursunuz. Seçimler yaklaşınca ittifaklar mevcut olarak kalmıyor.
"HUKUKU ŞAHSİLEŞTİRMEK DOĞRU DEĞİL"
Nevşin Mengü: Mümtazer Türköne serbest bırakılmalıdır dedi Devlet Bahçeli. Ne dersiniz?
"Hukuku şahsileştirmek doğru değildir. Hiçkimsenin düşüncesi nedeniyle cezaevinde olmasını istemem ama bunun yanında son dönemde hapse giren Barış Terkoğlu gibi isimler için de aynı tutumun sergilenmesi gerekiyor. İşte aynı şey, bize yakında serbest bırakılsın, bize uzaksa vatan hainidir deniliyor.
Nevşin Mengü: Metastaz kitabında diyor ki, Başbakanken sizin menzil tarikatı lideriyle görüşmeniz. Ne konuştunuz, ne söz verdiniz, sizin zamanında kaç kişi işe alındı?
"Değil tarikat, kendi ailemden biri gelse gözüm liyakatten başka bir şey görmez. Bırakın menzili, devlet görevini yürütürken çocuğumu görmem, akraba görmem. Tarikat ya da sivil grup, bunların hiçbirinin devlette topluca aidiyet unsuru olarak girmesine karşı çıktım. Bir topluluğun ya da sivil kesimin desteklendiği yönünde bir şey bulamazlar. Ne menzilciler ne başka birisini korumam. Görüştüm mü, görüştüm. Terörle yoğun mücadele yürütürken, Bitlis'e giderken tüm kişilerle görüştüm.
"Herkesin hukuki meselelerini çözerken bile o yörenin kanaat önderlerine giderler, böyle bir kültür var. Terörle mücadelede halkın desteği için görüştüm, bugün de olsa görüşürüm.
"Ve kanaat önderi olarak, bu mücadeleyle ilgili o dönemde Şanlıurfa'da bütün baro başkanlarını ve Kürt seküler önderleri topladım. Bitlis'te dini kanaat önderlerini topladım. Ve bunlar PKK'nın etki alanını kıracak şekilde faaliyet yapıyor. O dönem bu çerçevede görüşme yaptım. Hayatım boyu, devlet kaynağına girmemiş hiçbir görüşmem yoktur.
"Çıktığımda yaptığım ilk iş, kayga geçirmek için şunu not al derim. Beşar Esad ile olan görüşmenin kısmı, bir sürü itiraflar denildi, şunu demişim filan demişim, söylentiler çıktı. Hiçbirini ciddiye almadan, büyükelçiyi çağırarak şunları konuştuk, şunları söyledik diye kayda aldırdım. Kamuoyunun önünde yaptığım görüşme bunlar, gizli saklı bir görüşme yapmadım.
"MEŞRUİYET KAZANIRSA GÖRÜŞÜLEBİLİR"
Nevşin Mengü: Siz bugün Beşar Esad ile görüşür müsünüz? Askeri Suriye'den çeker misiniz?
"Suriye konusunda bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Benim ilk görüşüm insanidir sonra Türkiye'nin çıkarınadır. Milyonlarca insanı evinden barkından eden biriyle diyalog halinde olması mümkün değildir.
"Suriye halkı Esad'la barışır, halkın kendisi bir meşruiyet kazanırsa olabilir. Ama tescil edilmiş, rejim tarafından kullanılmış kimyasal silahlar var. Kendi halkına kimyasal silahla katletmiş birisinden bahsediyoruz. Şunu her zaman söyledim, bütün taraflarla temas halinde barışçıl bir çözüm bulunmalıdır. Barışçıl bir çözüm olursa, Esad kalırsa bilemem.
"Türkiye'nin olumsuz da olumlu da zaruri. Türkiye istekle gitmedi oraya, daha hiçbir, biz Esad'la görüşürken daha İdlib'deki bazı sınır kapıları muhalefetin eline geçmişti. Suriye ordusu katliama başlayınca, çoğunluk olan gruplar koparak kendi şehirlerini korumaya gittiler. Maalesef bu yapısı dolayısıyla Suriye Ordusu, kendi meşruiyetini kaybetti. Bu bir tercih değil, böyle bir şey olmak zorundaydı.
Nevşin Mengü: Davutoğlu döneminde birçok kişi alındı ve çoğu FETÖ'cü çıktı diye bir soru var, ne diyorsunuz?
"Neden ihtiyaç hasıl oldu? Dışişleri Bakanlığına başladığımda, Afrika açılımıyla 27 büyükelçilik açtık. FETÖ'nün okullarının olduğu yerde Türkiye'yi temsil ettiği görülüyordu, biz büyükelçilik açınca FETÖ orada etkisini kaybetti.
"Bir kere benim dönemimde, dışarıdan alımlar yapılmadı. Dinler Tarihi profesörü Vatikan'a atandı sadece. Hepsi KPSS sınavıyla gelerek alındı. Benim bakmam mümkün değil. Objektif bir süreçten geldiler.
"Emniyette, o zamanki İçişleri Bakanlığı'nın ifadesi, herkesin FETÖ'yle anıldığı dönemde, benim bakanlık görevi yaptığım dönemde Dışişleri'nden 3-5 kişi FETÖ'yle alındı.
"Şunu da söyleyeyim, bakan oldum 1 Mayıs 2009'da. Ömer Dinçer'den bir koruma ekibi istedim. Biz bir şey yaptık mı, 7 Şubat 2012, Fidan FETÖ tarafından ifade vermeye çağırıldığında en net tavrı ben ve Erdoğan aldı.
"Peki benim odam niye dinlendi? FETÖ devletin içinde, o zamanki müsteşarı çağırdım, bu ekibin bütün etkisini kıracaksınız dedim ve Sinirlioğlu da bunu duydu. O yüzden iki kişinin odası dinlendi, biri Erdoğan diğeri ben.
"Biliyorlardı ki, benim zihnimi esir alacak seküler ya da dini grup olamaz. Devlet söz konusu olduğunda değil FETÖ, o bu ben kendi kardeşimi, çocuğumu bile görmem.
"İHALELER ÜZERİNDEN KAMUYA BAĞIŞ YAPILMASINI DOĞRU BULMAM"
Nevşin Mengü: Bir röportajınızda dediniz, ihalelerde olmayacak şeyler oldu, müdahale edecektik, parti içinde darbe oldu. O dönemde ne oldu?
"Nedir ihalelerde gördüğüm? Dışişleri bakanıyım, dünyayı geziyorsunuz. Ama fark ettim ki zamanla, ihale kurumunun yetkisinde olanlar aşındırılmış, iki istisnalar artırılmış.
"Bu istisnaların arttığın gördüm. Bunlar artınca rekabet olmadan, davetiye usulü ihaleler veriliyor. Bunlar yaygınlaşmış. Sonra acil olarak ihale şartları geçilmiş. Zikrettiğim şey sistemin içindeki yanlışlıklar. Bir süre sonra bakıyorsunuz, aynı şirketler farklı sektörlerde yarışa girip kazanıyorlar. Bu bizatihi hastalığın semptomu.
"İhale bitiyor, iş başlıyor, daha sonra tekrar ihaleler açılıyor, başka sebeplerle. İhalenin tespit edilen fiyatla, gerçekleşen fiyat açısından farklılıklar oluşuyor. Şeffaflık yasasıyla, şeffaf olmayan hiçbir süreci başlatmamak.
"İhaleleri tam rekabete açık hale getirmek ve davetiye ihaleleri ortadan kaldırmak. İktidarın rekabeti kızıştırması lazım, bunun yerine dört şirkete davetiye usulüyle çağırdığınız zaman "Siz buraya okul, hastane yapın” deyince bu kar değildir.
"İhaleler üzerinden kamuya bağış yapılmasıyla okul, hastane yapılmasını zinhar doğru bulmam. Bunlar devletin işidir. Biz 1 Kasım'da iktidara geldik ve şeffaflık paketini açıkladık, birçok ilgili konuyu, imar, rant yasasını, ihale yasasına yeni düzenleme yapacağımız açıkladık.
"4 yıl da önümüzde seçimsiz dönem var. Ne oldu, bu çıkar çevrelerinin isyanı oldu. Parti içindeki darbenin gerçek bir zemini var mı, yok.
"İmza toplanmasını gerektiren bir durum yok, bir imza toplanır gelir reddedersiniz süreç böyle işler. Reform yapmak isteyenlerin önünde üç, beş, on engel oluyor. Şu anda AK Parti'nin içinde bir vesayet var, Doğu Perinçek örneğin.
"ANA MECRADA BİZE SALDIRMAK SERBEST AMA BİZİM SAVUNMAMAIZ İMKANSIZ"
Nevşin Mengü: Perinçek neden bu ittifakın içinde ve neden büyük bir unsuru?
"Türkiye'de bizi kimse ana mecrada bize saldırmak serbest ama bizim savunmamız imkansız. Çok iyi anlıyorum, anladığım mesele şu, Bahçeli'de koalisyon ortağı değil mi? AK Parti'nin yönetimini belirlediği aşikar. Peki diğerlerinin ne suçu var? Onları kim isteyecen? Var mı protokol, yok. Bahçeli bir bakanın arkasında duruyor, kalıyor.
"Arkasında durmuyor, gidiyor. Sayın Bahçeli mi bu devleti yönetiyor yoksa Perinçek mi? Geçen hafta polis bir operasyon yaptı, suç unsurları arasında Kur'an-ı Kerim tesfirleri var.
"Bu zihniyet Perinçek'in bir yansıması. Burada vesayet var, şöyle bir vesayet. Eskiden FETÖ'nün uyguladığı taktik buydu, aynı taktiği uygulanıyor şu anda. Seçimi Erdoğan, Davutoğlu kazansın önemli değil ama ülkeyi biz yönetelim.
"Kendileri seçime girse yüzde 2-3 alamayacak grup, FETÖ'ye iyi niyetle baktılar. Son olarak Erdoğan'ı kullandılar. Onlar kazansın seçimi, biz yönetelim dediler. Şimdi Perinçek ve Bahçeli diyor bunu. Ve yaptığı her açıklamalarla AK Parti'nin rotasını çiziyorlar.
"SEÇİMLERE İDDİALI OLARAK GİRECEĞİZ"
Nevşin Mengü: Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız?
"Biz cumhurbaşkanlığı ve seçimlere iddialı olarak gireceğiz. Partimizle istişare edeceğiz, bireysel bir mesele değil. Ama biz kendi gücümüzle gideceğiz. Eklemlenmeyiz hiçbir yere. Beni bilirler, ben kimsenin vagonu olmam.
"Ne Erdoğan'ın ne CHP'nin. Kendi doğrularımızı savunuruz. Bir yere vagon olmaya değil, Türkiye'yi lokomotif yapmaya geliyoruz. Çizdiğimiz modelin alternatifini koyan oldu mu?
"Yine bir manifesto yayınlayacağız. İhalelere ilişkin mesela. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını davetiye usulüyle birkaç şirkete peşkeş çekilmesine izin vermeyeceğiz.
Nevşin Mengü: Anketler sizi yüzde 2'ler civarında, Babacan'ın partisini de yüzde 2'ler civarında konuşuyor.
"Normal şartlarda insanların kanaat verme özgürlükleri olduğu zaman anketler kıymetlidir. Ama otosansür uygulanıyorsa, iklim müsait değilse anket doğruyu göstermez.
"Bu anketçilerin saptırdığı anlamında söylemiyorum. Pandemi döneminde nasıl anket yapıldığını sordum. Böyle bir durumda bizim için kaldı ki yüzde 2 filan değil, çok daha yüksek anketler bize geliyor.
"56 İLDE BİNİ AŞKIN MAHELE VE KÖYDE ÖRGÜTLENDİK"
Nevşin Mengü: Ana akım televizyonlara, programlara çıkamıyorsunuz. Nasıl bir baskı var?
"Gelecek Partisi il başkanı olması muhtemel kişilerin yanına gidiliyor, kızın oğlun şurada çalışıyor bak deniliyor. Biz 3 ayı evlerden geçiren insanlarla 56 ilde örgütlendik, bini aşkın mahalle ve köyde örgütlendik.
"Şimdi bu şunu gösteriyor, toplumda bir ivme var. Siyasetin içinde ola ola gördüğüm tepkiler, durumu belirliyor. Çok daha fazla bir tepki var. Hiç kimsenin tereddütü olmasın, birinci parti olmaya geliyoruz.
"LiİBYA POLİTİKASI BENİM BAŞKANLIĞIM DÖNEMİNDE BAŞLATILDI"
Nevşin Mengü: Libya politikasında Türkiye'nin yaptığı hamleyi doğru buluyor musunuz?
"Bu politika benim bakanlığım döneminde başlatılmış bir politikadır. O zaman çok eleştirilmişti. Ben bakan olarak Bingazi'ye gittim, Ramazan'dı yardım gönderdik. O zamandan itibaren biz bir hat çekerek, Türkiye'nin Libya ile bir anlaşma yapılmasının istedik.
"2012'de biz Mısır'la da anlaşma imzalamıştık. Doğu Akdeniz'de iki ana ülke var, birisi Mısır'dır diğeri Türkiye'dir. Biz Mısır'da demokrasiyi savunurken, Türkiye'nin çıkarlarını savunuyorduk.
"Nitekim 2012'de şehit edilen Mursi iktidardayken Türkiye ile Mısır arasında Doğu Akdeniz'de harita çıkarmıştık ve kendi hakkını alacaktı, İsrail ve Mısır'da. İki büyük ülke olarak Mısır'la bu noktaya getirmiştik.
"Eleştirenler Mavi Vatan projesini sabote etti. Mısır, Yunan eksenine kaydı ve hareket etmeye başladı. Bizim vizyonumuz olsaydı Türkiye, Mısır ve Libya, Doğu Akdeniz, Yunanistan ile ilişkilerimiz iyi olacaktı.
"Ne zaman Doğu Akdeniz'de bir güç kazanmak istesek ilk önce İsrail, sonra Yunanistan, sonra Avrupa Birliği ve Amerika. Benim yarım bıraktığım ve üzüldüğüm bir proje vardı.
"Hem Esad ile hem de Mübarek'le konuşmuştuk. Türkiye Suriye Mısır üçlüsü , Mavi Vatan böyle kurulacaktır. Arap Baharı'nın Arap kışına dönmesi, Türkiye'nin etki alanının kırılmasıdır.
"Mısır darbesi, Libya'yı da Hafter ile o kozu almak istiyorlardı. Hükümetin bu nedenle politikası doğrudur. Trablus'ta Serrac hükümetiyle, ta o zamanda ilişkileri kurmuştuk. Kişisel olarak herkes oradaydı.
"Mustafa Abdücelil benim evimde konuk olmuştur, 2011'de bütün vaktimi buna harcadım. Sonra yardım yaptık. Bütün bunları eleştirenler şimdi geriye doğru baksınlar.
"RUSYA İLE DİYALOĞA DÖNÜLMELİ"
"Mısır ile Türkiye arasında Doğu Akdeniz'de ekonomik anlaşmalar yapılmış olacaktı. Arap Baharı'nın diktatörlüğe evrilmesinde Türkiye'nin oluşturduğu barışçıl etkiyi kırmak içindir. Bu perspektiften bakıldığında Libya politikası doğrudur.
"Rusya ile diyaloga dönülmeli. Kesinlikle Mısır halkını kaybedecek bir davranışta olmamalıyız. Ama rasyonel bir şekilde düşünürsek Mısır ile de konuşmalıyız. Önce Mübarek ile sonra Mursi ile konuşurken, Doğu Akdeniz'de özellikle Avrupa Birliği'nin oraya girmesinden konuştuk.
"Türkiye bütün Akdeniz'in en uzun kıyısı bize ait. O zaman Mısırlılara şunu söyledik, sayın Mursi bunu çok iyi anladı. Avrupa Birliği haritası Türkiye'nin ve Mısır'ın çıkarlarını kötü etkiliyor.
"Avrupa Birliği ile görüşmeliyiz ve Antalya'yı hapseden bir bölgeye giremez. Kıbrıs Türklerinin hakları yok sayılamaz. Sonra Mısır ile de konuşarak Doğu Akdeniz'de, haritalar üzerinden konuşulsa Türkiye'nin çıkarları önemlidir.
"O zaman Sisi, Savunma Bakanlığıydı. Ben saatlerce bunları anlattım. Türkiye Mısır anlaşırsa, çıkarlar maksimize oluyor.
"Kavalalı Mehmet Ali Paşa'dan sonra Türkiye ile Mısır, 2012'de buluşmuştu. Mübarek ile bunları konuşmuştum. Darbeden bir sene önce ikna etmeye çalıştım. Türkiye, Suriye ve Mısır bölgesel işbirliği konuşalım dedim.
"Bu üçlüyü kursaydık ne Suriye'de bunlar olurdu ne de Mısır'da darbe. Mursi'nin İhvan'dan olması değildir mesele, Türkiye'nin çıkarlarıdır.
"Şu ihalede, şu şirketlere verin diye bir ifadem varsa hesabını veririm"
Nevşin Mengü: Yolsuzluklardan Erdoğan'ın haberi var mıydı? Erdoğan göz mü yumdu?
"Bizim başbakanlığımızda bir sorun olduysa ve ben nasıl sorumluysam aynı şekilde. Herkes hesap vermeli. Şu ihalede, şu şirketlere verin diye bir ifadem varsa hesabını veririm.
"Davetiye usulü, acil temin usulü. Bu yeni bir şey değil. Boğaziçi'ne tek tercihle girmiştim, ekonomi okuyacağım diye. Mesele ekonomi politik. İlişkiler ülkenin çıkarları yerine şahsi çıkarlara dönüştüğünde, ülkenin kaynakları gidiyor.
"Hiçbir al gülüm, ver gülüm olmayacak. Ben kuralları tanımlarım, ondan sonra şirketlerin hepsi benim nazarımda eşittir. Türkiye'nin problemi ekonomi politik bir problemdir.
"Ben ayrıldıktan sonra, bakan düzeyinde, müsteşar düzeyinde, müdür düzeyinde görev yapanlar, diğer şirketlerin başına geçti. Burada bir ekonomi politik mesele var, çözülmesi gereken. Bir de hukuksal bir problem vardır, bugün barolarda gördüğümüz gibi. Hukuku kendi zeminini oluşturacak şekilde oturtmamız lazım."
Kaynak: karar.com