Siyasetten kolay emekli olunmuyor. Bizden de geçmiş örnekler var, ama günümüzde bu sözü doğrulayan en önemli kişilik Malezya başbakanı Mahathir Mohammed. Ülkesinde 1981-2003 yılları arasında başbakanlık yapmış ve köşesine çekilmişti; geçen yıl büyük bir yolsuzluk krizi ardından yeniden siyasi arenaya döndü ve başbakanlığı bir kez daha üstlendi.
Mahathir Muhammed bugün tam 94 yaşında (1925 doğumlu); ?Dalya? demesine yalnızca altı yılı var?
Dün ülkemize geldi bizden kendisine yönelik davet üzerine Malezya başbakanı; bir üniversite kendisine fahri doktor unvanı verdi ve Külliye´de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğanile ikili ve heyetler halinde çoklu toplantılara katıldı. Her vesileyle de görüşlerini paylaştı.
Ekranda hiç de yaşını göstermiyordu. Dahası, konuşmalarından zihninin de olabildiğince berrak olduğu anlaşılıyordu.
Kendisini dinlerken bir cümlesi özellikle dikkatimi çekti. Türkiye´nin karşı karşıya kaldığı dahili sorunlarla baş edebilecek bir ülke olduğunu söyledi ve ?Bizde de sizin şimdi yaşadıklarınıza benzer dönemler ve komünistlerin darbe girişimleri oldu; biz onlarla yalnızca askeri yöntemlerle mücadele etmedik, o yanlış işlere karışan insanları kazanmak için de çaba sarf ettik? anlamına gelen cümlelerle sözlerine devam etti.
O cümlelerini belleğimde kaldığı kadarıyla değil de onun ağzından çıktığı gibi verebilmek için konuşmasının tam metnini bugünkü gazetelerde aradım, ama ne çare. O kadar uzun yoldan gelmiş ve en üst düzeyde kabul görmüş bir kıdemli devlet adamının görüşleri bizim gazetelerde nedense kendisine yer bulamadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, birlikte çıktıkları basın toplantısında Malezya ile Türkiye´nin D-8 örgütünde üye olduklarını hatırlattı. D-8 Necmettin Erbakan?ın başbakanlığı döneminde (1996-1997) başlattığı kalabalık nüfusa sahip sekiz Müslüman ülkeyi aynı hedefte buluşturmayı amaçlayan bir örgüt.
Mahathir Muhammed?in ağzından işittiğim ?Bizde de benzer olaylar yaşandı? cümlesinin peşine düştüm ve ilginç bilgilerle karşılaştım.
Ülkeye komünist bir yönetim gelmesi için silahlı mücadele veren bir örgütün (MCP) eylemleri yüzünden Malaylar 1948-1989 yılları arasında sürekli bir olağanüstü hal durumu yaşamış. Başlangıç yıllarında ülke İngiliz işgali altında; Ingilizler komünist örgütün lideri Chin Peng?i ?1 numaralı halk düşmanı´ olarak ilan etmekte gecikmemiş. 1955 yılına kadar süren Çin destekli silahlı mücadelenin sonunda Malezya´nın yöneticileri barış için müzakereler başlatmaya karar vermiş; ancak terör örgütünün dayattığı şartlar kabul görmeyince masa dağılmış.
Örgüt çok sayıda insanın hayatına mal olan kanlı eylemlerine devam etmiş.
Müzakereler sırasında güçlü bir lider olarak halkını arkasında toplayabildiği için, ülkenin ilk başbakanı Tunku Abdurrahman, İngilizler´den istiklali almayı da başarmış. Malezya devleti o sayede doğmuş.
Mahathir?in ilk başbakanlığı döneminde Çin´le kurulan iyi ilişkiler sayesinde Pekin´in verdiği destek örgütün arkasından çekilince müzakereler yeniden başlamış. 1989 yılında terör örgütü lideri Chin Peng ile Malezya hükümetinin temsilcileri arasında Tayland´ta yeniden başlayan müzakereler sonunda, örgüt, silah bırakmayı kabul etmiş. İmzalanan anlaşmayla, Malay asıllı örgüt üyelerinin Malezya´ya dönmesine ve ülkeye dönen örgüt üyelerinin siyasi haklarına sahip olarak toplum içerisine katılmasına izin verilmiş.
[Bu bilgileri Chin Peng ile ilgili Wikipedia maddesinden derledim.]
Öyle anlaşılıyor ki, uzun yıllar olağanüstü hal altında yaşanmış Malezya´da, yönetim, bir yandan yabancı bir ideolojiyi silah zoruyla ülkeye hakim kılmaya çalışan terör örgütüyle askeri tedbirlerle mücadele ederken, bir yandan da terörü sona erdireceği umulan farklı yöntemleri de denemiş?
Hem de bir kez değil, tam iki kez. İkincide sonuç da alınmış.
Mahathir Muhammed Külliye´deki ikili ve çoklu görüşmelerden sonra ekran karşısına geçerek ?Bizde de sizin şimdi yaşadıklarınıza benzer dönemler ve komünistlerin darbe girişimleri oldu; biz onlarla yalnızca askeri yöntemlerle mücadele etmedik, o yanlış işlere karışan insanları kazanmak için de çaba sarf ettik? anlamına gelen sözler söylediğine göre, içeride de o sözlerini muhatabına/muhataplarına açmış olabilir mi?
Kendi ülkesinin deneyimini ayrıntılı olarak aktarmış mıdır dersiniz?
Uzak bir ülkenin bayağı yaşlı başbakanını Ankara´ya davet ederken acaba onun bu konudaki görüşlerinden yararlanmak istenmiş olabilir mi?
Cezaevlerini dolduran tutuklu ve hükümlülere dönük bir düzenleme ve yeni bir açılım söz konusu olabilir mi?
Turgut Özal da kendisiyle aynı frekansta olduğunu düşündüğü Mahathir Muhammed?e özel bir ilgi gösterir, zaman zaman kendisiyle görüşürdü. Son görüşmeleri 1992 sonbaharında Ankara´da olmuştu. Gölbaşı´ndaki bir devlet tesisinde havuz başı ziyafetinde ağırlamıştı Malezyalı konuğunu Özal ve kendisini bizlerle de tanıştırmıştı.
Külliye´deki basın toplantısını izlerken gözlerim gazeteci aradı; basın toplantısı kalabalığının ilk dört-beş sırası protokola ayrılmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan?ın ?Yalnızca bir Türk gazeteciye soru hakkı var? dediğinde kalkan tek el 24TV muhabirine aitti. Genç muhabir birkaç konuyu içeren bir soru sordu; hiçbiri Malezya ile ilgili değildi.