Ermenistan’da geçen hafta düzenlenen parlamento seçimlerinin sonuçları açıklandı. Dağlık Karabağ’da yaşanan savaşta Azerbaycan’a karşı mağlup olan, işgal ettiği toprakların yüzde 70’inden çekilmek zorunda kalan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan gelen baskılara dayanamamış ve bilindiği gibi erken seçim kararı almıştı. Hatta Paşinyan, muhtıra, darbe karışımı bir müdahale de görmüştü. Yani bu süre zarfında yaşanan her şey Paşinyan’ın aleyhine gelişmişti. Bir tarafta Rusya ile ters düşen, diasporanın güçlü olduğu Amerika Birleşik Devletleri ( ABD) ve Fransa’dan beklediği desteği alamayan Paşinyan sonuçta Rusya’nın kurduğu barış masasına oturmak zorunda da kalmıştı. Dolayısı ile bütün bunlardan dolayı seçimlerden hezimetle çıkması bekleniyordu.
2018’de yapılan seçimlerde “Benim Adımım” ittifakı ile oyların yüzde 70,4’ünü alan Paşinyan, geçen hafta ise yüzde 53,91 oy aldı. Yaklaşık yüzde 16’lık kayıp var gibi görünse de Paşinyan önceki seçime bir ittifak ile girmişti ama bu seçimde Sivil Sözleşme Partisi olarak yalnız girdi. Yani ortada büyük bir kayıptan bahsetmek mümkün değil. Zaten bu sonuçlarla birlikte Paşinyan yeni hükümeti tek başına kuracak.
Bu seçimden çıkan mesajlara bakmadan önce hem 2018, hem de 2021 seçimlerinin katılım oranlarının yaklaşık yüzde 48-50 civarında olmasının nedenleri üzerinde de durmak gerekir. Bu oranlar aslında Ermeni halkının umutsuzluğunun açık bir göstergesidir. Demek ki yarıdan fazla halk sorunlarının çözümünü siyasette görmüyor. Aslında bu durum yılların getirmiş olduğu psikolojik tepkinin birikimi ve gelecek kaygısının oluşturduğu bir sonuçtur.
Diğer taraftan savaşta mağlup olmuş, “Ermeni halkının onurunun kırılmasının sebebi” bir kişinin sandıktan tekrar başbakan olarak çıkmasının nedenleri de tartışılmalıdır. Bu sonuçları gördüğümde ilk değerlendirmem, “Ermeni halkı Karabağ yükünden kurtulmanın sevincini yaşıyor” oldu. Otuz yıla yaklaşan işgalde Ermeni halkı ne zaman ekonomik yoksunluklardan, sıkıntılardan bahsetse siyasiler, Marie Antoinette’nin, “Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler” dediği gibi, “Karnınız aç ama Karabağ bizim” propagandası yapıyorlardı. Yani Ermeniler geçen süre zarfında Dağlık Karabağ’daki işgalin hep yükünü taşıdılar. İçi boş zafer söylemleri de onları ikna etmeye yetmedi. Topraklarının yüzde 85’i Türkiye ve Azerbaycan tarafından çevirili olan Ermenistan’ın ekonomik problemleri iyice ayyuka çıktı. O yüzden Ermeniler savaş mağlubu bir başbakanı yeniden seçti. Çünkü Paşinyan’ın her şeye rağmen Batı ile ilişkilerine güvendi. Rusya’nın ülke üzerindeki hegemonyasına itirazını tekrarladı. Ukrayna ve Gürcistan’ın Batı kampına yaklaşmasının gerekçelerinde olduğu gibi ekonomik ve siyasi geleceğini Batı kampıyla aynı safta gören bir mantıkla hareket etti. Bütün bunlardan Paşinyan’ın galibiyeti ile birlikte Ermenistan tarihi bütün tezlerinden vazgeçti gibi bir şey de demek istemiyorum. Ancak meşhur sözde olduğu gibi zor oyunu bozdu. Ermenistan halkı ekonomiyi önceledi. Dağlık Karabağ’ın hem içerde hem de dışarıda hareket alanını daralttığını net olarak gördü.
Şimdi soru şu; bu sonuçlarla birlikte bölgede yeni bir döneme geçilebilir mi? Çeşitli boyutlarda temeli olmayan rüyaları ile hem etnik, hem de siyasi kimlik oluşturma inadından vazgeçmese de Ermenistan, Türkiye ve Azerbaycan ile iletişim kanallarını açabilir. Bu durum başta Ermenistan olmak üzere bölge ülkeleri için bir kazanım olur. AGİT-Minsk üçlüsü ABD, Rusya ve Fransa’nın bu zamana kadar ipe un sermiş olmalarına takılmadan adım atmak, topu onların elinden almak için en azından konuşabilmek gerekir. Dağlık Karabağ’daki işgal gibi, sorunları ortak zeminde değerlendirmenin önündeki engel de büyük oranda kaldırıldığına göre, Ermeni halkının verdiği bu mesajı doğru okumak ve sıkılı yumrukları gevşetmek doğru olan yaklaşım olacaktır. Paşinyan bu sonuçlara rağmen tansiyonu düşürmezse, kendisine verilen mesajı hiçe saymış demektir. Yapılan açıklamalara bakıldığında Türkiye’nin de Azerbaycan’ın da böyle bir sürece zihinsel hazırlık yaptıkları görülüyor. Şimdi en başta Ermenistan olmak üzere herkes taşın altına ellerini koymalı ve sorunların çözümü için cesur adımlar atmalıdır.