Her şey Viyana Havaalanı’nda çalışan bir temizlik işçisinin malzemelerini sakladığı tuvalet içerisindeki odada silah bulunmasıyla başladı. Ardından meydana gelen gelişmeler, Almanya’yı, ülkenin siyasi kadrosunu, hepsinden önce de Şansölye Angela Merkel’i ne tür bir tehditle karşı karşıya olduklarını derinden düşündürecek bir tablo ortaya çıkardı.
Tabloda Alman ordusu içerisinde örgütlenmiş, ülkenin anayasası ve yasalarıyla yasaklanmış bir düşüncenin ete kemiğe bürünmüş görüntüsü var.
“Nasıl bir düşünce, o düşüncenin sahiplerinin ordu içerisinde örgütlenmesinin amacı ne?” sorularına cevap vermeden önce, Viyana havaalanında saklanmış silahın tesadüfen bulunması sonrasında yaşananları paylaşayım.
Viyana polisi, İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılmış, üreticisinin 1944 sonrasında kepenk indirdiği bilinen 7.65 çapındaki Unique 17 silahının bulunması üzerine, onu temizlik malzemeleri deposunda saklayan kişiyi yakalamak amacıylay tedbirini almış. Silahın Fransa’nın Nazi işgali sırasında Alman subayları tarafından kullanılan cinsten olduğu biliniyormuş.
Kurulan elektronik tuzak işe yaramış. İki hafta sonra silahı yüz numaraya saklayan ortaya çıkmış. Adam tuvalet içerisindeki malzeme odasına girip silahı eline aldığında yakalanmış.
Adam kendisinin iki hafta önce yıllık subaylar balosouna katılmak üzere Viyana’ya gelmiş bir Alman subayı olduğunu açıklamış. Tesadüfen eline geçmiş olan silahı ülkesine dönmek üzere geldiği havaalanında güvenlik hattından geçiremeyeceği için tuvalete sakladığını, şimdi polise teslim etmek üzere almaya geldiğini söylemiş…
Polis kimliğine bakmış, silaha ve sırt çantası içerisindeki USB belleğe el koyup kendisini serbest bırakmış. Aldıkları parmak izlerini kimliğini teyit için Alman polisine göndermiş…
İki kimlikli Alman
Reklam
Sürpriz, sürpriz…
Parmak izi, tutuklanan adamın bir değil iki kimlikli olduğunu açığa vurmuş.
Biri, Alman ordusunun elit birliğinin mensubu olarak Fransa/Strasbourg’daki Fransız-Alman ortak tugayında görevli bir Alman subayına aitmiş…
Diğeri ise…
Olayı en ince ayrıntısıyla işleyen New York Times gazetesinin haberi şöyle başlıyor:
“Eşofman giymiş kara sakallı biri karakola girdi; cepleri boştu ve üzerinde eski bir cep telefonuyla biraz da yabancı bozuk para vardı. Kırık bir İngilizceyle kendisini Suriyeli bir göçmen olarak tanıttı. Kıtanın yarısını yaya kat ettiğini, bu yüzden kimlik belgelerinin kaybolduğunu söyledi. Görevliler fotoğrafını çekip parmak izlerini aldılar ve hakkında dosya açtılar. İsminin David Benjamin olduğu kayda geçti.”
Adamın karakolda çekilmiş ‘göçmen’ fotoğrafı..
Viyana’da tuvalete gizlediği silahı alırken yakalanan kişinin ikinci kimliği kendisini karakolda David Benjamin olarak tanıtmış Suriyeli göçmene aitti.
Gerçek olan kimliği ilkiydi adamın. Alman ordusuna mensup bir subaydı. Göçmen görüntüsüne bürünebilmek için yüzünü ve ellerini annesinin makyaj malzemelerini kullanarak karartmış, uzamış sakalını ise ayakkabı boyasıyla siyahlaştırmıştı.
Esas adı Franco A. olan adam, karakolda verdiği ifadesinde, Halep’te yerleşik Fransız asıllı Hıristiyan bir ailenin çocuğu olduğunu, savaştan kaçarak sığınmak üzere Almanya’ya geldiğini söylemişti. Beş yıl Fransa’da iki ülke arasında oluşturulmuş ordu saflarında görev yaptığı, bu arada yine Fransa’da yüksek lisans eğitimi aldığı için mükemmel Fransızca konuşabiliyordu. Buna karşılık Arapça bilmiyordu ve bu durum daha ilk günden ortaya çıktığı halde bu garabete kimse aldırmamıştı.
Alman istihbaratının, ordularına mensup bir subayın neden kendisini ‘göçmen’ olarak tanıtma ihtiyacı duyduğunu, üzerine kayıtlı olmayan eski bir silahla ne yapmak istediğini anlamakta zorlandığı anlaşılıyor. Viyana polisinin el koyduğu USB bellekten elde edilen ilişkiler ağı, adamın ülkedeki aşırı sağcı gruplarla yakın ilişkisi bulunduğunu, benzer ilişkileri Fransa ve Avusturya’daki sağcı örgütlerle de kurduğunu gösterdiği halde…
Haberden Franco A.’nın Alman ordusunun en elit birliği olan ve mensupları keskin nişancılık eğitimi almış KSK’nın mensubu olduğunu öğreniyoruz. KSK içerisinde var olduğu anlaşılan garip ilişkiler ağı bu olaydan önce de başka örneklerle ortaya çıkınca birliğin lağv edildiğini de…
Hitler’i öven, Alman politikacıların göçmenlere kol kanat germekle ülke anayasasını çiğnediklerini savunan görüşlerine rağmen, Franco A. kendisinin masum olduğunu ileri sürmekteymiş…
Ne yapmayı planlıyordu ‘göçmen’ kimliğiyle Franco?
Bu konuda kafalar karışık.
Oysa benzer olaylara daha önce tanıklık edilen başka ülkelerin deneyimlerine göz atsalar, mesela Türkiye’nin 1980 sonrasında yaşadıklarını bilseler teşhis koymakta zorlanmazlardı.
Almanlar “Herhalde kendilerine düşman bildikleri kişilere suikast düzenleyecekti” diye düşünüp ülkelerinde göçmenlere arka çıkan Musevi Cemaati’nin öndegelen mensuplarından bir kadının hedef olduğuna inanıyor.
İnandırıcı gelse de bunun için göçmen kimliğine bürünme zahmetine katlanmasına ne gerek vardı adamın?
‘Göçmen’ kimliğiyle yapılacak bir eylem daha büyük ses getirecek bir Alman hedefe karşı planlanmış olmalı.
Ancak kendisine tedavülden kalkmış bir silah bulabilmiş bir göçmenin eylemi…
[Bizzat kendisinin değil, aralarında dolaştığı Suriye göçmenlerinden ayartabileceği birinin tetikçi olarak kullanılma ihtimalini daha fazla önemsiyorum.]
Hedef Merkel miydi acaba?
Franco A. tutuklu değil, davası bu yıl görülecek. Ceza alana kadar -tabii ceza verilirse- tutuksuz yargılanacak.
İlginç bir dava olacağına, duruşmalarının ilgi çekeceğine hiç kuşku yok.
[Almanya’da da ‘derin devlet’ diye adlandırılabilecek yapılanmalara roman diliyle dikkat çeken yazarlar var. Bunlardan en meşhuru Wolfgang Schorlau’nun sekiz kitabının beşi İletişim Yayınları tarafından Türkçe’ye de kazandırıldı: Mavi Liste, Münih Komplosu, Koruyan El, Kavuran Soğuk ve Büyük Plan. Bunlardan ‘Koruyan El’ adını taşıyanı, kurbanları Türkler olan ve Alman basınının ‘dönerci cinayetleri’ genel başlığı altında küçümsediği, ülke istihbarat örgütünün yönlendirdiği bir aşırı sağcı örgütün eylemlerinin perde gerisini anlatır. ‘Mavi Liste’ romanı ise Netflix’ten ulaşılabilen ‘Detlev Rohwedder Suikasti‘ belgeselinde anlatılan karanlık bir derin devlet operasyonuyla ilgilidir.]
Franco A. evinin bodrumunda..