Milli Gazete´den Dursub Ali Bulut´un "Mili zafer milli gün" başlıklı haber metin...
"Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası kazanılan zafer sonucunda elde edilen Ada toprakları ayrıca İsrail´in 5 bin yıllık Arz-ı Mevud (Vaat Edilmiş Topraklar) hayalini de sekteye uğratmış oldu. Çünkü Kıbrıs adası İsrail´in hayali olan Arz-ı Mevud topraklarının içinde yer alıyor.
Kıbrıs Barış Harekâtı´nın 45. Yıl dönümü... Kıbrıs Adası´ndaki Müslümanlara yapılan zulmü ortadan kaldırmak için Erbakan Hocanın verdiği tarihi harekât emriyle 20 Temmuz 1974 tarihinde ordumuz başarılı bir harekâtla Kıbrıs Türklerini zulümden kurtarıp, Ada´da tekrardan huzur ve barışı tesis etti. Kıbrıs zaferiyle necip milletimiz 200 yıl aradan sonra tekrardan toprak kazanmış oldu.
ERBAKAN HOCA´NIN TARİHî HAREKÂT EMRİ
Ada´da yıllarca Müslüman kanı döken Rumlara birçok kez müdahale edilmek istenmiş fakat dönemin hükümetleri muvaffak olamamıştı. Tarih 1974´ü gösterdiğinde garantör ülke olan Türkiye adına İngiltere´ye Kıbrıs konusunu görüşmek için dönemin başbakanı Bülent Ecevit gitti. Başbakanlığa vekâlet eden Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Milli Güvenlik Kurulu´nu acil gündem koduyla toplayarak dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar´a gemilerin yola çıkması için o tarihi harekât emrini verdi.
Kıbrıs, Türkiye için stratejik bir ada olmasının yanında Peygamber Efendimizin (S.A.V.) Halası Ümmü Haram´ın (R.A.) (Hala Sultan) kabrinin bulunması hasebiyle manevi olarak da önemli bir ada. Adayı ilk olarak Hz. Osman (R.A.) fethetti. Daha sonra 13?16. yüzyıllarda korsanlık yöntemiyle Venedikliler ve Cenevizliler denizcilikte ileri gittiklerinden Kıbrıs´a hâkim oldular. Osmanlı İmparatorluğu, Venedikliler ve Cenevizlilerin ada halkına yaptığı zulmü sessiz kalmadı. Lala Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, 40 bin şehit vermek pahasına da olsa 1570´te Kıbrıs´ı fethetti. 1878 yılına kadar adaya huzur ve barış hâkim oldu. Kıbrıs adası 1878 yılındaki Berlin Antlaşması´na kadar doğrudan Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetildi. Berlin Antlaşması ile İngiltere´nin adada asker bulundurması ve adayı yönetmesi kabul edildi. Böylece ada Osmanlı toprağı olarak kalacak ancak yönetimi İngiltere tarafından yapılacaktı. Osmanlı Devleti´nin İngiltere ve müttefiklerine karşı 1914 yılında Almanya´nın yanında savaşa girmesi üzerine İngiltere 5 Kasım 1914´te adayı ilhak ettiğini açıkladı.
1. Dünya Savaşı sonunda yapılan Lozan Antlaşması ile de Türkiye, Kıbrıs Adası´nın İngiltere´ye ait olduğunu kabul etti. Böylece Kıbrıs konusu 1950´li yıllara kadar Türkiye´nin iç ve dış siyasetinde yer almadı. Sömürgeci İngiltere, Osmanlı´nın dağılması sonrası ilhak ettiği Kıbrıs topraklarını yıllarca elinde tuttu. Rumların sürekli Enosis (Yunanistan´a katılma) planları çerçevesinde İngiliz askerleri egemenliği altındaki adada binlerce Müslüman Kıbrıs Türk´ü Rumlarca hunharca katledildi. 1960 yılında garanti devletlerinin garantörlüğünde kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti´nin ömrü de kısa süreli oldu. Çünkü Enosis iddiasında bulunan Rumlar yaptıkları saldırılarla sürekli Müslüman kanı dökmeye devam etti.
ENOSİS
Enosis, Megali İdea hedefi çerçevesinde Kıbrıs´ın Yunanistan´a bağlanmasını, ilhak edilmesini ifade etmektedir. Kelime anlamı ile ?ilhak ? demek olan Enosis (yani adanın Yunanistan´a bağlanması) ilk Megali İdea haritasının çizildiği 1791 yılından beri gündemde olan bir konudur. Bir anlamda Kıbrıs sorununun da bu tarihten itibaren var olduğu söylenebilir. Yunanistan´ın Kıbrıs´ı talep etmesi ise 30 Aralık 1918 yılında gerçekleşti. 18 Ekim 1828 tarihinde İngiltere, Rusya ve Fransa´ya bir nota veren Yunanistan, resmen ilk kez Enosis fikrini ortaya atmış ve adanın kendisine bağlanmasını istemiştir. Rumların Enosis hayali hâlâ varlığını sürdürmektedir.
İLK MÜDAHELE GİRİŞİMİ VE ABD´NİN TEPKİSİ
Türkiye, Londra ve Zürih antlaşmaları ile adaya müdahale edebilirdi. Bu çerçevede 1964 yılında İsmet İnönü hükümeti TBMM´den Kıbrıs´a müdahale yetkisi aldı. Hükümetin aldığı müdahale yetkisi ve 7 Haziran´da adaya müdahale edeceğini açıklaması Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri´ni karşı karşıya getirdi. ABD Devlet Başkanı Johnson 5 Haziran´da Başbakan İsmet İnönü´ye içeriği kaba ve sert olan bir mektup gönderdi. Tarihe Johnson Mektubu olarak geçen ünlü mektupta Türkiye´nin adaya yapacağı müdahalenin iki NATO ülkesini (Türkiye ve Yunanistan) savaş durumuna sokacağı, bunun kabul edilemez olduğu, Sovyetler Birliği´nin Türkiye´ye karşı yapacağı olası bir müdahalede NATO´nun Türkiye´nin yanında olmaya bileceği ve ABD´nin 1947 antlaşması çerçevesinde Türkiye´ye verdiği askeri malzemelerin bu müdahalede kullanılamayacağı sert cümlelerle ifade edildi. Türkiye´nin en çok güvendiği müttefiki Amerika´dan aldığı diplomatik teamüllerin dışında yazılmış bu mektup Türkiye´de hayal kırıklığına sebep oldu. Bu mektup Türkiye´nin uluslararası arenada ne kadar yalnız olduğunu da açıkça göstermişti. Amerika açık bir şekilde Türkiye´yi tehdit ediyordu. Mektuptan sonra Başbakan İsmet İnönü Kıbrıs´a müdahale fikrinden vazgeçmek zorunda kaldı.
Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası kazanılan zafer sonucunda elde edilen Ada toprakları ayrıca İsrail´in 5 bin yıllık Arz-ı Mevud (Vaat Edilmiş Topraklar) hayaline de sekteye uğratmış oldu. Çünkü Kıbrıs adası İsrail´in hayali olan Arz-ı Mevud topraklarının içinde yer alıyor.
ADANIN ÖNEMİ
Kıbrıs, Türkiye açısından gerek güvenlik, gerekse tarihî yönden çok büyük önem arz eden bir adadır. Kıbrıs Türklerinin güvenliği milletlerarası anlaşmalarla teminat altına alınsa da Batılı devletlerin başını çektiği ittifak Ada´daki kazanılmış hakları ortadan kaldırmak için son yıllarda hamle üzerine hamle yapıyor. Kıbrıs, Türkiye´nin kara sınırı bulunmayan Akdeniz (güney) bölgesinin, dolayısıyla ülkenin güvenliği açısından çok önemlidir. Bu bölge ileride vuku bulacak bir savaş esnasında kara harekâtına maruz kalma ihtimali pek zayıf olan bir bölgedir. Fakat bölgenin Kıbrıs´ta mevcut düşman bir devlet tarafından gelecekte füze ve hava saldırısı ile çıkartma ve indirme eylemine (yani kara harekâtına) uğraması, Türkiye´nin orada da savaşı kabul etmesi ve mevcut cephelere bir yenisinin eklenmesi neticesini doğuracak ve Türkiye ister istemez bir kısım kuvvetini buraya bağlayacaktır. Bu bakımdan Türkiye´nin tek güvenli bölgesi olan Akdeniz bölgesini Rum saldırılarına maruz bırakacak imkân ve ihtimallere izin vermesi mümkün değildir. Bugün gelinen noktada Doğu Akdeniz´de bulunan zengin yeraltı kaynakları da göz önüne alındığında Kıbrıs´ın ve Doğu Akdeniz önemini bir kez daha ortaya çıkıyor. Türkiye, kendi ve Kıbrıs Türklerini bölgedeki haklarını her yönden korumak ve kollamak mecburiyetindedir.
ERBAKAN HOCA´NIN TARİHİ HAREKÂT EMRİ
Tarih 1974´ü gösterdiğinde iş başında bulunan Milli Görüş zihniyeti adada Kıbrıs Türklerine yapılan zulme daha fazla sessiz kalmadı. Garantör ülke olan Türkiye adına İngiltere´ye Kıbrıs konusunu görüşmek için dönemin Başbakan´ı Bülent Ecevit gitti. Ecevit´in uçağı daha Etimesgut Askeri Havaalanı´ndan yeni kalkmışken Başbakan Vekili Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Milli Güvenlik Kurulu´nu acil gündem koduyla topladı. MGK devam ederken yapılan bütün itirazlara rağmen Erbakan Hoca, dönemin Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar´a gemilerin yola çıkması için o tarihi emri verdi. Dönemin CHP Genel Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit´in Batılı devletler ne der endişesine rağmen koalisyon ortağı MSP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Milli Görüş Lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan´ın kararlı tavrı sonrası akan kan durduruldu.