Bu gizli hamleye hazırlık olarak, dünyanın halihazırda en militarize bölgelerinden biri olan Keşmir Vadisi´ne havadan 35 bin asker indirildi. Hükümetin yaptığı açıklamanın ardından bölgeye 8 bin paramiliter birlik daha sevk edildi.
Cammu Keşmir halkının telefon veya internete erişimi yok. Aynı zamanda parti liderlerinin yanı sıra insan hakları aktivistlerinin ve sendikacıların tamamı tutuklandı. Son üç gündür (6-9 Ağustos kast ediliyor çn) Keşmir´de gazeteler basılmıyor.
İktidardaki Bharatiya Janata Partisi ve kitle örgütü Rashtriya Swayamsevak Sangh uzun zamandan beri 370. Madde´nin Keşmir´i Hindistan´a bağlayan Katılım Belgesi üzerinde etkisiz olduğunu ve Hindistan´ın ilk başbakanı Cevahirlal Nehru tarafından yapılan acemice bir hatanın sonucu olduğunu ileri sürdü. Bu iddialar kolayca çürütülebilir.
Ağustos 1947´de ?prenslik halindeki bu devletler? bağımsız kalmak ya da yeni bağımsız olan ülkelerden herhangi birine -Hindistan ya da Pakistan- katılmak arasında seçim yapabiliyordu. Çoğunluğun Müslüman olduğu Cammu Keşmir´in (C&K) Hindu hükümdarı başta bağımsız kalmayı seçmişti. Ancak C&K, Ekim 1947´de Pakistan kuvvetleri ve aşiret militanları tarafından tehdit edildince Hari Singh, Hindistan´a Katılım Belgesi´ni imzaladı.
Bu yasal pakt Hindistan parlamentosuna C&K üzerinde yalnızca savunma, dış ilişkiler ve haberleşme konularında yasama yetkisi veriyordu. Belgenin C&K´yi Hindistan anayasasına bağlamadığı açıkça belirtilmişti. C&K´yi Hindistan anayasasına bağlayan nihai yapıştırıcı, eyalete hatırı sayılır bir özerklik vaat eden 370. Madde idi. Hindistan Yüksek Mahkemesi 2016´da dahi Madde 370´nin her bakımdan kalıcı bir hüküm olduğunu belirtiyordu.
Özetle bugün, Cammu Keşmir´i Hint anayasasına bağlayan bu yapıştırıcı, halkın veya Cammu Keşmir´in seçilmiş temsilcilerin rızası gibi herhangi bir demokratik istişare gösterisinde bulunulmaksızın çözüldü.
BJP ve RSS, 370. Madde´nin Keşmir´e halkın rahatsızlıklarının kaynağı olan şımartılmış bir ?özel statü? sağladığını uzun süredir iddia ediyordu. Gerçek şu ki, Hindistan´ın federalizmi temel alan anayasasında, pek çok başka eyalet de onlara ?özel statü? veren yasalara sahip. C&K meselesinde 370. Madde, anayasa hukuku hocası A. G. Noorani´nin sözleriyle, ?siyasi dolandırıcılık ve anayasanın suistimal edilmesiyle yalnızca bir kılıfa indirgendi.? Noorani, sözlerini ?Hindistan anayasasının 370. Maddesi ve Keşmir´in anayasal "özel statü"süne itirazı bulunanlar (...) özel muamelerin siyasal olarak ölçülüp dağıtıldığını hatırlamak zorunda. Başka hangi devlet bu tür bir değersizleştirme ve aşağılamaya maruz bırakıldı? diye sorarak sonlandırdı.
Keşmir halkı için, 1953´ten bu yana geçen onlarca yıl en korkunç insan hakkı ihlallerinin eşlik ettiği uzun bir ardışık ihanetler destanı oluşturuyor. Hindistan´ın her uluslararası forumda Keşmir mevzusuyla ilgili anlatısını oluşturan, "özerklik" ve "özel statü" sıfatlarıyla kurduğu demokratik kılıf, küstahça yırtılıp atıldı. Ortada yalnızca bariz ve açık bir şekilde dayatılan iradesi kaldı.
Bu hareketi itaatsiz ve hoşnutsuz Keşmirliler üzerinde bir "zafer" olarak kutlayanların durup düşünmesi gerekiyor. Bu hamle, Hindistan´ın laik, demokratik, federal anayasasını çöpe atıp, ülkeyi azınlıkların ikinci sınıf vatandaş olduğu, İsrail´in azınlıklara muamelesini örnek alan bir Hindu milletine çevirme yolundaki ilk adım. Şu an Keşmir´de açıkça sergilenen totaliterlik yakında tüm Hindistan´da hissedilecek.
(*)Kavita Krishnan, Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Politbüro üyesidir.