Anayasa Mahkemesi, HDP’nin kapatılması istemiyle hazırlanan iddianameyi kabul etti. 844 sayfalık iddianameye esas alınan maddi deliller arasında 2013-2015 yılları arasındaki “Çözüm Süreci”ndeki görüşme notları da yer aldı.
HDP’nin kapatılması için hazırlanan ikinci iddianamenin başlangıcında Anayasa Mahkemesi’nin iade kararı eleştirildi, “Anayasa Mahkemesi'nin “iddianamenin iadesi” kararına katılmamakla birlikte, dosyanın sürüncemede kalmaması için, önceki iddianamemizde yer verilen ancak suç tarihleri parti üyeliğinden önceki döneme ait bir kısım partili hakkında siyasi yasaklılık talep edilmemiş, yine “iade gerekçesi yapılmamakla” beraber eksiklik olarak belirtilen hususlar da ikmal edilerek, iş bu iddianame yeniden tanzim edilmiştir” denildi.
MADDİ DELİLLER ARASINDA ÇÖZÜM SÜRECİ DE YER ALDI
HDP’nin PKK/KCK’nin amaçları doğrultusunda yürütülen faaliyetlerin odağı olduğu savunulan iddianamede “PKK’nin gerçekleştirdiği 11 kongre (1978-2013), 7 konferans (1981-2003), 10 genel kurul (2003-2016) kararına ilişkin dokümanlar, 09/11/2012 tarihinde Ağrı ilinde silahlı çatışmada etkisiz hale getirilen örgüt mensuplarından ele geçirilen ve Doğubayazıt Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2012/2066 D. İş nolu kararları doğrultusunda el konulan 2000-2011 yılları arasındaki avukat görüşme notları ve çeşitli soruşturmalardan elde edilen 2013 ila 2015 yılları arası görüşme notları iddianamenin hazırlanmasına esas alınan maddi deliller arasındadır” denildi. Bu 2012-2015 yılları arasındaki çözüm süreciyle ilgili görüşmelerin de iddianameye esas alındığını gösteriyor.
SUÇLAMALARDA İLK SIRADA DEMİRTAŞ VAR
İddianamede, “partiyi terör eylemlerinin odağı haline getiren eylem ve faaliyetler” bölümünde parti yöneticisi ve üyelerle ilgili suçlamalara yer verildi. İlk sırada cezaevinde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş yer aldı.
ÇÖZÜM SÜRECİNDEKİ KANDİL FOTOĞRAFI İDDİANAMEDE
Demirtaş’ın hakkında açılan soruşturmalara, aldığı cezalara yer verilen bölümde bazı tanık beyanları, telefon dinlemeleri de yer aldı. DTK toplantılarının "Yasadışı toplantı" olarak listelendiği iddianamede 2016 yılındaki Nevruz kutlamasında Demirtaş’ın yaptığı konuşma da PKK propagandası olarak nitelendirildi. İddianamede çözüm süreci kapsamında Mart 2013 tarihinde yapılan Kandil görüşmesine de yer verildi. “2013 yılında şüphelinin örgüt yöneticileri ile çekilmiş fotoğrafı” başlıklı bölümde “Şikayetçi A.T.D’in 11 Mart 2013 tarihli İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazmış olduğu dilekçesinde, 08/03/2013 tarihinde Sözcü gazetesinde yayınlanan, milletvekillerinin Kuzey Irak'taki örgüt mensupları ile çekilmiş resimleri nedeniyle suç ihbarında bulunduğu, yapılan inceleme sonucunda suç isnadında bulunulan yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı şüphelinin cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemleri meşru gören silahlı terör örgütü liderlerinden Sabri Ok, Murat Karayılan ile kadın terörist Sülbüs Peri ile birlikte Abdullah Öcalan'ın resminin ve terör örgütünün sözde bayrakları olan ERNK ile Konfedaralizim bayraklarının önünde fotoğraf çekerek terör örgütünün destekçileri olduğunu belli edecek şekilde hareket etmek suretiyle terör örgütünün propagandasını yapmak suçunu işlediği belirtilmiştir” denildi.
İddianamede, “Demirtaş’ın, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ile evrensel hukuk kuralları gereği silahlı terör örgütü kabul edilen PKK/KCK kapsamında, “silahlı terör örgütünün propagandasını yapma” suçundan mahkumiyetine karar verildiği, yine “silahlı terör örgütünü yönetme/üye olma, terör örgütü propagandası yapma, suçu ve suçluyu övme, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme, halkı kanunlara uymamaya tahrik etme, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme bunların hareketlerine katılma, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama, suç işlemeye alenen tahrik etme, halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırtma, kamu görevlisi olarak terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme, Devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma” suçlarından yargılamalarının bulunduğu, partide üst düzeye görev alan Selahattin Demirtaş’ın Anayasa’nın 68. maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı eylemlerinin niteliği ve yoğunluğu dikkate alındığında, davalı siyasi partinin Anayasa’nın 69. maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen fiillerin odağı haline gelmesinde sorumluluk taşıdığı anlaşılmıştır” değerlendirmesi yapıldı.