Bugün seçme günü.
Rabbim, vatanımız ve milletimiz adına hayırlı olanın en güzelini nasip etsin inşallah; vatanın bütünlüğünü bozacak, istiklalimize gölge düşürecek, düşmanlarımızı sevindirecek bir sonuçtan milletimizi muhafaza buyursun.
Eskilerine göre daha dar bir zamanda, siyasiler söyleyeceklerini söylediler, bizler de bunlara tanık olduk.
Tanıklığımız aynı zamanda siyasiler hakkında bilgilenmemizin ve haklarında bir kanaat oluşturmamızın nedeni olarak, seçme tercihimizle seçim sandığında oya dönüşecek bugün.
Dolayısıyla propaganda yasağı olmasa da, zaten bu saatten sonra hala kanaat belirtmenin bir gereği yok.
Ancak, Türkiye´nin geleceğinin belirleneceği bir seçim olması bakımından, adayları, partileri dışarıda tutarak konunun ahlaki yönü üzerinde durabiliriz.
Bakış açımızı ahlak olarak seçtiğimizde önce çıkacak olan ilk terim, hamiyet olacaktır.
Çağbayır Sözlüğü´ndeki karşılığıyla hamiyet, bir insanın yurdunu, milletini ve ailesini koruma duygusu ve çabası demektir.
Son beş yılda Gezi eşkıya kalkışması, 17/25 Aralık seçim ayarlı ve yüzlerce 15 Temmuz´da yüzlerce şehidin kanına mal olan başarısız darbe girişimlerini yaşadık. Üçü de vatanın bütünlüğüne kasteden, doğruda doğruya Türkiye´nin istiklalini ve istikrarını hedef alan meşum olaylardı.
Belirttiğim gibi, konunun parti, yönetici kısmını bir kenara bırakıp, bu ülkenin insanı olarak, o meşum olaylarda kimlerin ihanet, kimlerin hamiyet düzeyinde durduklarını yeniden düşünelim ve ardından kendimizin bu düzeylerden hangisine layık olup olmadığımızı belirleyelim.
Hamiyet düzeyinde bulunmada karar kılmanın ahlaken güzel görülmesi genel bir tercih olduğuna göre, bizim ahlaki seviyemiz de böylece ortaya çıkmış olsun. Haliyle bu düşünüş, belirleme ve tercihin gündelik siyasetle bir ilgisi yoktur; bunlar doğrudan ahlakla ilgilidir ve son tahlilde doğruda karar kılmak da bir vicdan meselesidir.
Öte yandan, ne Gezi eşkıyaları ne de dünyadaki Türkiye karşıtı tüm şer güçlerin temsilcisi olarak son iki olayın faili FETÖ, malum emellerinden asla vazgeçmemişlerdir.
Bugün koyun postuna bürünmüş, elleri ve dişleri kanlı kurtlar olarak pusuda bekleyen bu failler, seçim çalışmalarının yapıldığı ortamda özgürlükçülük, tercihe saygı vb. yumuşaklık gösterileriyle milletin zihnini bulandırma gayreti içindedirler. İşte bu noktada da, bunlara karşı yine hamiyete dayanmak ve bu seçimin Türkiye´nin geleceğini seçme seçimi olduğunu sürekli akılda tutmak gerekir.
Konunun diğer bir boyutu da, körle yatan şaşı kalkar söyleyişini haklı çıkaran davranışların sahiplerine karşı uyanık ve bilinçli olmaktır.
Dün filanca liderle yan yana fotoğraf çektirebilmek için yırtınanların, bugün başka bir liderle aynı şeyi yapmak için yanıp tutuşmaları bu manada önemli bir ölçüdür.
Yemek yedikleri sofrayı pisleme karakterine sahip olan bu tiplerin, muhalif olmalarından bir fayda gelmeyeceği gibi, taraftar olmalarından da kimseye bir fayda gelmez.
Solucanlar gibi kendileri için uygun nem ortamını ararcasına, her devirde kendilerine kapılanacak kapı arayan bu tipler, toplumsal birer kazurattır ve bulundukları her yerden kazınmaları ahlaki bir zorunluluktur.
Biz biliriz ve inanırız ki kişi sevdiği ile beraberdir ve kimi seviyorsa onunla haşr olacaktır. Sevgiyi ve sevdiğini gözetmek de başlı başına ahlaki bir konudur.
Bu nedenle, kişinin, bir eylemi neticesinde sevdiğini mi sevindireceğini ya da üzeceğini düşünmesi elzem sayılmıştır. Yine hamiyetle birleştirerek söyleyecek olursak, bugün yapacağımız seçme eyleminde, sevinçte ve üzüntüde örneğin bir Gezi eşkıyasıyla eşitlenip eşitlenmeyeceğimizi düşünmek, ahlakın verdiği bir imkandır.
Son olarak, İbrahim Karagül´ün dünkü yazısında yer alan, ?Korkmadık, endişe etmedik, tereddüt göstermedik, sendelemedik, dizlerimizin bağı çözülmedi, sesimiz titremedi. Daha güçlü sözler söyledik, daha büyük meydan okuduk, daha bir kenetlendik, daha büyük iddialara sarıldık, zihinlerimizi diri, yumruklarımızı sıkı tuttuk? deyişine yine söz konusu bağlamda vurgu yaparak, insan olmanın, Türkiye düşmanlarına karşı direnmenin ve mücadele etmenin de yine ahlaka ve edebe dahil olduğunu belirterek, ap-ak bir yüzle gidelim sandıklara ve ap-ak bir kararla seçelim seçeceklerimizi hayırlısıyla.
Çünkü seçeceğimiz, geleceğimizdir.