Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, vefatından kısa süre önce çıktığı, Balkan ülkeleri ziyaret programının ikinci durağı olan Makedonya’nın başkenti Üsküp’teyiz…
Tarih 17 Şubat 1993…
İki ülke heyetlerinin, cumhurbaşkanları nezaretinde yürüttükleri ortak toplantı sonrasında, iki cumhurbaşkanı -Turgut Özal ile Kiro Gligorov- yan yana, büyük salona doğru yürüyorlar…
Özal, herhalde gözlerimdeki endişeyi sezdiği için olacak, beni yanına çağırıyor…
Gazete ile yaptığım telefon görüşmesinde az önce öğrendiğim taze haberi görevlilerden önce ben iletiyorum: Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis’in içinde bulunduğu uçağın Ankara üzerinde düştüğü haberini…
Gözleri buğulanıyor Cumhurbaşkanı Özal’ın…
Eşref Bitlis sıradan bir komutan değildi. Faili meçhul cinayetler döneminde adı sıkça işitilen JİTEM yapılanmasına ve karanlık operasyonlara karşı çıktığını ve kazadan kısa süre önce Özal’a sunduğu bir arizada, “Sayın Cumhurbaşkanım, zatıaliniz bu olaya müdahil olmalısınız, aksi takdirde bölgede sonu alınamayacak ciddi risk ve tehditlerle karşı karşıya kalabiliriz” tavsiyesiyle ‘Kürt sorunu’na çözüm aradığını yıllar sonra öğrenecekti kamuoyu.
Bitlis’in ekibi içinde yer alan Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğg. Bahtiyar Aydın 22 Ekim 1993’te, Albay Rıdvan Özden de 12 Ağustos 1995’te kuşkulu olaylarda hayatlarını kaybedeceklerdi.
Turgut Özal’ın kendisi de, Balkanlar’ın ardından çıktığı Orta Asya ülkeleri ziyaretinden döndükten iki gün sonra -17 Nisan 1993 tarihinde- hayata veda edecekti.
Her uçak veya helikopter kazası sonrasında zihnime üşüşen olaylardan ilki Eşref Bitlis olayıdır.
Pazar günü, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile Dışişleri Bakanı Hossein Amirabdollahian’ın da içinde bulunduğu helikopterin, hedefine varmadan kaybolduğu haberi ajanslara düşünce, yine o olayı hatırladım.
Reisi 2021 yılından beri ülkesinin cumhurbaşkanıydı ve dini lider Ali Hamaney’den sonra onun yerini doldurabilecek adaylar arasında anılan ilk isimdi.
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu da, yerel seçim öncesi çıktığı kampanya turunda, bindiği helikopterin düşmesi sonucu, 25 Mart 2009 tarihinde, hayatını kaybetti.
Helikopterinin düştüğü yerin tespiti bile günler sürmüştü.
Suikast mıydı bu kazalar?
Maalesef, üzerlerine gidilse ve hayatını kaybedenlerin suikasta uğramış olabileceğinden duyulan kuşkunun giderilmesi için çabalar gösterilse bile, herkesi tatmin edecek biçimde bütünüyle kapatılamıyor dosyalar…
Ancak bildiğim, önemli görevlerde bulunanlar, sisli ortamlarda her ihtimale karşı, kendilerince tedbir alma ihtiyacı hissediyorlar. Org. Hilmi Özkök, Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde, bir süre, makamına evinden sefertası ile yemek götürmüştü.
Seleflerinden Org. Doğan Güreş’e, Org. Muhittin Fisunoğlu ve Org. İsmail Hakkı Karadayı ile 26. Zırhlı Birlikler Tugayı’nı ziyarete gittiğinde, siyanürlü kahve ikram edildiği, Adli Tıp Kurumu raporuyla kanıtlanmıştı (Aralık 1991).
Kuşkumu uyandırmış olan bir başka olay da Pakistan’da yaşanmıştı: Cumhurbaşkanı Ziya-ül Hak’ın, 17 Ağustos 1988 günü, bir uçak kazasında hayatını kaybettiği olay…
Ziya-ül Hak Pakistan’ın da nükleer silaha sahip olması arzusundaydı ve bu yolda gizli yürütülen çalışmaların arkasındaki isimdi. Doğal olarak, bir İslam ülkesinin nükleer güç haline dönüşmesini istemeyenlerin de hedefindeydi.
Zorda kalmadıkça uçakla seyahat etmiyordu Ziya ül-Hak. O gün uçağa, ABD’nin Musevi asıllı Pakistan büyükelçisi Arnold Lewis Raphel’in de kendisine refakat edeceğini bilmenin gönül rahatlığıyla bindiğini düşünürüm.
Büyükelçi Raphel de kazada öldü.
AA muhabiri Mehmet Öztürk’ün 2020 yılında kendisiyle yaptığı mülakatta, Ziya ül-Hak’ın oğlu İjazulhaq, babasını uzak yerdeki önemsiz bir etkinliğe katılmaya, aşırı ısrarlarıyla, Ulusal Güvenlik Danışmanı Gen. Mahmood Ali Durrani’nin zorladığını söylüyor.
Gen. Durrani daha önce ülkesinin ABD başkentindeki askeri ateşesiymiş…
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de uçak veya helikopter kazalarıyla hayatlarını kaybeden önemli şahsiyetler listesinde yerini almış oldu.