Tekbir Cuması İsrail’i Durduramaz. Çünkü düğme en baştan yanlış iliklenmiş. Bunca yıldır getirilen tekbirler ne bizim ahlaki seviyemizi yükseltebilmiş ne de toplumsal anlamda ilerlememize katkı sağlamıştır. Bir vird-i zeban gibi tekrarlayıp durduğumuz bu tekbirler, ne yazık ki bir bilinç dönüşümüne yol açmamıştır.
Gazze için "Tekbir Cuması" düzenlemek neyi değiştirebilir? Zaten her gün tekbir getiriyoruz. Peki bu kadar çok tekrarın toplumsal, siyasal ve insani düzlemde ne gibi bir karşılığı oldu?
Örnek verelim: Beş vakit namazın tüm sünnetleri ve vitirle birlikte bir günde toplam 115 defa tekbir getirilir. Bu, yılda 41.975, yetmiş yılda ise 2.938.250 tekbir demektir. Düşünün, ömrü boyunca milyonlarca kez "Allahu Ekber" diyen bir toplumun, adalet, ilim, kalkınma ve merhamet gibi değerlerde bir arpa boyu yol alamamış olması düşündürücü değil midir?
Eğer tekbir mazlumların derdine derman olmuyorsa, o zaman bir zikirden öteye geçememiş, bir anlam ifade edememiştir.
Oysa tekbir, sadece dilde değil; zihinde, vicdanda ve eylemde yankı bulmalıdır. Tekbir; ilimde, bilimde, teknolojide, ahlaklı ve adaletli ilerleme demektir. Tekbir; Allah’ı birleme, O'nun yüceliğini yaşatmadır. Mazlumu ayağa kaldırmak, işte asıl tekbirdir.
Tekbir adalettir, caydırıcılıktır, sulh ve selamettir, mücadeledir.
Tekbir; alın teridir, eğitimdir, kalkınmadır, temiz siyasettir, adil paylaşımdır.
Ancak bu anlamda yaşanır ve hissedilirse, tekbir gerçekten Allahu Ekber olur — sadece dilde değil, hayatta da karşılığı olmalı.Ama bazı barbarların ki gibi değil.
Tekbir Cuması İsrail’i durduramaz, olsa olsa ancak bizi durdurur.