Bugün, (an itibariyle) takvimin yaprakları 13.Ocak 2022.
Günlerden Perşembe.
İçimden Ocak Medya Okurlarıma bir yazı yazmak geldi.
Ve ilk yazdığım yazıya baktım. Tarih: 26.Haziran.2020
Bugünü -sanırım- bilinçli seçmişim.
Nedenine gelince; 26 Haziran tarihi benim evlilik yıldönümüm.
Tabi tarih MS: 1976. Yer Batman.
Peki, demek ki 26. Haziran.2022’de Ocak Medya’da yazmam tam iki yılını dolduracak.
Evet, o zaman, kepimi önüme koymasam da, dönüp yazdıklarıma bir bakmam gerekir. İki yıl iyi zaman.
Yazdıklarımı bir daha okudum.
Peki bu zaman zarfında ne gibi olumlu olumsuz tepki aldım? Dersem; İnanın varlığım ve yokluğumun terazi kefelerinde bir hareket göremedim.
Benim birincil kazancım: Sinan Eskicioğlu gibi bir Türk dostu tanımanın dışında bir şey yazamıyorum.
O zaman şu soruyu da sormam gerekir bence.
‘’İyi de Xoca, yaşam bir nefestir,’’ diyordun.
Hatta ‘’Al ver, al ver./Ama alavere dala vere yapma’’yı da ekliyordun.
Madem hayat bir nefestir. Madem alacaksın ve vereceksin. Böyle yaparak güçleneceksin, diyorsan Ocak Medya’da bulunmanın ne anlamı var? Bulunmasan ne eksilecek?
Bilmiyorum!
Kesin bir karar veremiyorum.
Ancak şuna kesin eminim ve bu benim temel prensibim: 10 kişiden bir tek kişi bile beni okuyorsa; ben yazacağım ve yazmaya devam edeceğim!
Çünkü beni öneren Hasan Mesut Önder’i mahcup etmem ve Sinan gibi bir dost için orada olacağım. Benden böyle. Ama varlığım birilerini ve Ocak Medya’yı zorlarsa da rahatlıkla her an ve her saat söyleyebilirler ve ben eski fabrika ayarıma çekilirim. Kesinlikle gücenmem de.
Çünkü ben ‘’Laf olsun, torba dolsun’’ insanlardan değilim. Varlığım bazen güçtür, bazen de çok riskli bir külfettir. Ben bile bazen Şükrü Gülmüş adını yüklenmekten yorulduğum anlarım vardır.
X
Yukardaki gerçeklerin ışığında şunu da belirme gereği duyuyorum.
Doğrusu bugüne kadar Ocak Medya’da yazdığım yazılar, birer ısınma, rahatlama ve küçük Ocak Medya teknesini fazla zorlamayacak ve esas ilişkin konular değildi. ‘’Eh işte orda bir Şükrü Gülmüş var olsun. Bulunsun. Çünkü bu isim bile bir şeydir.
Neden çünkü?
Çok berbat bir abluka altındayım.
Bunun farkındayım.
Ben dünyanın henüz adını koyamadığı ve tam çözemediği bir Dünya Ölçekli bir unsurun karşıtı olarak ortaya çıktım. Eğer ben Hitler zamanında on böyle bir çıkış yapsaydım belki beş kez Nobel Adayı olur ve alırdım da. Lakin işin içinde ÖCALAN olunca tüm şansım sıfırlandı.
Ve ben bugüne kadar karşılaştığım zorlukların sadece çok küçük bir bölümünü yazdım ve yazabildim.
O nedenle bana ‘’Merhaba’’ demek, ‘’Selam vermek’’, ‘’yer vermek’’ bile benim için büyük katkıdır. Bunu çok iyi biliyor ve Sinan Dostumu bu nedenle takdir ediyorum.
Şükrü’den şükranlarımı sundum ve sunmaya da devam ediyorum.
Madem bu 2022’nin Ocak ayındayız ve mademki Ocak Medya’dayız. O zaman bu yıl ben Ocak Medya’ya BASIN ARŞİVİMİ açacağım.
Adını da BAB-I ÂLÎ’Yİ BASIN koyacağım.
Çünkü ben 1991’in Nisan ayından 1994’lerin başına kadar
Yeni ÜLKE, Özgür GÜNDEM, Zagros YAYINCILIK sorumluluklarında bulundum. Haftalık Yeni ÜLKE, Özgür GÜNDEM VE Zagros’un arşivleri bende.
Bende ciltli olan arşivler onlarda bile yok.
Aslında bu yazı dizim aynı zamanda PKK Basınının da bir fotoğrafı olacak. Kürd Basını zaten yok denecek derecede; ne PKK Basını ile Kürd Basını, ne de PKK ve Öcalan’la Kuzey Kürdlerini tarif etmek ve anlamak mümkün.
Özellikle de artık PKK ve Öcalan etiketli hiçbir ‘’Eski’’ unvanını kabul etmiyorum.
Ben Öcalan ve PKK öncesi hem Kürttüm, hem devrimci, hem yazar ve hem gazeteciydim.
Öcalan PKK’si benden çok şey aldı ama hiçbir şey vermedi. Hele de Öcalan’ın ‘’Türkiye ve Kürdistan Basın Yayın Sorumlusu’’ şişirilmiş unvanını asla kullanmadım.
Bana yolladığı iki müdahaleyi durdurdum.
Lakin Diyarbakır Zindanından aldığım ağır Hepatit-B/D (Siroz) beni tuşa getirdi.
Sağlık olsun, diyelim.
Ölümü de gelecek öldürmeleri de durdum ve halen yaşıyorum.
O zaman Hayat bir emrin var mı? diyelim.
Selam ve devamla.
13. Ocak 2022
Almanya-Essen