Irak´taki Halepçe´de 27 yıl önce kimyasal silahla öldürülenler törenlerle anılıyor.
Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak, 1980´li yılların ortalarında, bir yandan İran´la savaşırken, diğer yandan da Kürt isyancılarla mücadele ediyordu. Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi ile Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği, Saddam Hüseyin yönetimine karşıydılar. İki rakip örgütün ?Kürdistani Cephe´ adı altında birleşmesi ve Süleymaniye çevresini kontrol altına almaya başlaması Saddam Hüseyin´i kızdırdı.
?Kimyasal Ali´ işbaşında
Önce kuzeni Hasan Ali Mecid´i (Kimyasal saldırıları operasyonları yönettiği için Kimyasal Ali olarak tanındı) Baas Partisi´nin Kuzey Bürosu (Kürtlerin yaşadığı bölge) Genel Sekreteri olarak atadı. 27 Mart 1987´de de Mecid´e kuzeydeki tüm devlet birimlerini yönetme yetkisi verdi. Yani kendisiyle eşdeğer yetkilerle donattı. Saddam Hüseyin ve Mecid, ´Kürt sorunundan sonsuza kadar kurtulmak´ için ´Enfal´ ismini verdiği ülke tarihinin en kanlı operasyonuna girişti. Kara harekatları, havadan bombalamalar, yerleşim yerlerinin sistematik bir şekilde yıkılması, toplu zorunlu göçler, idam mangaları ve kimyasal saldırılar Enfal operasyonunun başlıca yöntemleriydi.
Kimyasal bombalar ilk olarak Balisan Vadisi´nde kullanıldı. Bu saldırıda kaç kişinin öldüğü hâlâ tam bilinmiyor. Balisan´ı, Şanexşê köyü takip etti. Rejim güçleri burada toplanan Talabani´ye bağlı güçlere ve ailelerine saldırdı. 28 kişi öldü, 300 kişi yaralandı. Kimyasal saldırıların üçüncü ve en büyüğü ise Halepçe´ye yapıldı.
Halepçe Katliamı
Irak Kürdistanı´nın İran sınırına çok yakın kasabası Halepçe´de yaklaşık 76 bin kişi yaşıyordu. Hemen yukarısında, İran sınırına oldukça yakın Hurmal kasabası vardı. Her iki yerleşim merkezi de Irak için stratejik öneme sahipti.
İran-Irak savaşı tüm şiddetiyle sürerken, 1988´in 15 Mart´ında İran ordusu ?Zafer-7´ adıyla, Irak´ın içlerine doğru bir taarruz başlattı. Celal Talabani´ye bağlı güçler de, İran askerleriyle birlikte hareket ediyordu. İran ordusu ve Talabani´nin peşmergeleri Halepçe´yi geçerek, gece botlarla Derbendikan Gölü´nün güneyine çıktı ve Süleymaniye karayolunu tuttular.
Tüm iletişim hatları kesilmiş ve bölgenin Irak´la bağı kopmuştu. Bu bölgede dört bin Irak askeri de vardı. İran ordusunun bu kadar yaklaşması ve bölgenin Kürtlerin denetimine girmesi Baas rejiminde panik yarattı. Saddam Hüseyin İran Ordusu´nun ilerlemesini durdurmak için Mecid´e bir kez daha kimyasal saldırı emri verdi.
Mecid´in komuta ettiği Irak birlikleri 16 Mart´ta Enfal´in en acımasız saldırısı için düğmeye bastı. Önce hava bombardımanı, ardından topçu atışı başladı. Ancak Halepçe sakinleri çok korkmadı. Saldırıyı, yıllardır süren savaş nedeniyle, artık yaşamlarının bir parçası olarak algıladı. Evlerine ve sığınaklara girdiler. Ancak Irak Ordusunun taktiğinden haberdar değillerdi.
Irak ordusu önce bölgeyi konvansiyonel silahlarla bombalayarak camların kırılmasını sağladı. Bununla ikinci harekatın önünü açtı. Sonra da kimyasal bombalar devreye girdi. Camlar kırıldığı için içeri kaçanlar da zehirli gazlardan kurtulmadı.
İkinci bombardıman başladığında ortaya kesif bir koku yayıldı. Hayatta kalanların çoğunun ?elma kokusu? dediği kokuya kimse anlam veremedi. Verecek zaman da kalmadı zaten. Kokuyu genizlerinde hisedenler birer birer ölmeye başladı. Hem insanlar, hem hayvanlar?
Bombardımanda hardal, sarin ve VX gibi gazlar içeren bombalar kullanılmıştı. Gazı soluyanların derisi yanmaya başladı, solunum sistemleri çöktü. Kimisi evinin kapısının eşiğinde, kimisi bahçesinde, kimisi duvar dibinde, kimisi ise ?kurtulurum´ umuduyla kaçtığı dağ yolundu ölüme yakalandı.
17 Mart´a kadar aralıklarla süren saldırılarda ölenlerin sayısı hâlâ bile net değil. Bir çok kesiminin kabul ettiği ortak sonuç, çoğu kadın ve çocuk en az 5 bin kişinin öldüğü, 14 bin 765 kişinin yaralandığı. Ancak savaştan sonra kasabaya giden yabancı gözlemciler, sayının çok daha fazla olduğu görüşünde.
"Me gotî Hîtlerî miriy, carê şîn na bitin.
Me nizanî dê kurê wî Bexda mezin bitin..."
(Biz Hitler öldü, bir daha doğmaz diyorduk,
Oğlunun Bağdat´ta büyüdüğünü bilmiyorduk.)
Eyaz Yusif bu sözlerle anlatmıştı Halepçe Katliamını. Elma kokusuyla gelmişti ölüm. Bir karabasan, bir ahir zamandı Halepçe´yi bir anda teslim alan
Kaynak: ıslahhaber