Milliyetçiliği Fransız ihtilali ile birlikte, yukarıda belirtmeye çalıştığımız görevini yerine getirdiğinde görmekteydik.
Fransızca Nation(Nasyon; ulus) olarak tanımlanan şey, biz de, aslında aynı şeye işaret etmekle birlikte; kendini tamamen dinden soyutlayanlar için ulusalcılık, zahiren dine bağlı, ama onu salt bir kültürel öge olarak görme eğilimine sahipler açısından da milliyetçilik olarak tanımlana gelmişti.
Bu açmaza, yani işin milliyetçilik olarak ele alınmasına maalesef, çoğu kez Müslüman kitlelerde düşebiliyorlardı.
Düne kadar, ulusalcılık derken, akla hep parti bazında CHP. Milliyetçilik dendiğine ise MHP gelirdi.
CHP Kemalizm’den kaynaklanan Türk ulusalcılığı söylemini, Kılıçdaroğlu ile –makûs talihini yıkmak için diyelim- az da ola arka plana atmış bulunmaktadır.
Şimdi ise, Doğru Perinçek, Türk ulusalcılığı söylemi ile ipi eline almış bulunuyor. Ama bunun yanında, ulusalcılık mantalitesini bir tarafa bıraktığını göstererek, dine, İslam’a yönelik bazı “olumlu” söylemlerde bulunmayı da pek ihmal etmiyor.
O, her fırsatı değerlendirmeye çalışıyor; yeri geliyor, Hz. Muhammed(s) ile ilgili, onu öven ve onun durumumu kendi açısından izah eden ifadeler kullanıyor, vurguluyor, yeri geliyor, Müslümanların birliğinden bahsediyor; yani kısacası hemen her imkânı ve fırsatı değerlendirmeye çalışarak, kendini göz önünde tutup düşüncelerini bizlere önemsetmeye çalışıyor.
O, Fethullah Gülen’e karşı, aslında rakibini Amerikancılık yaftasıyla vurmak istediği halde, onun Kemalist yapı karşısında düpedüz “İslamcı” olarak gördüğü için bir mücadele verdi ve bunun sonucunda, Fetullahçı yargısının marifetiyle tutuklandı, ceza aldı, hapis yattı.
Daha sonra cezası bitince dışarı çıktı. Bu kez, Fetullah’a karşı, yarım kalan mücadelesini AK Parti üzerinden, ona yanaşarak; hatta “AK Parti, Erdoğan da yüzünü Kemalizm’e döndü; Erdoğan yeşil Kemalist oldu” iddialarında bulundu.
Gerçi, o süreçte AK Parti içerisinde birkaç siyasinin şahsında Kemalizm’e övgü furyası da başlamıştı. Ama Erdoğan, bu konuda bir şeyler söylemiyor; suskunluğu tercih ediyordu. Bu bir açıdan, yani sükûtun ikrar olduğunu da gösteriyordu.
Hatta Perinçek cezaevinden çıktığında Yeni Akit Gazetesi onunla bir söyleşi gerçekleştirmiş, ona Müslüman mahallede konuşma imkânı sunmaya çalışmıştı. Ama İslamcı mahalleden bir, iki itiraz gelince Yeni Akit, bu işten geri adım atmıştı.
Perinçek hiç boş durmuyordu. Adeta iktidarı, devleti, toplumu ve ülkeyi kendisinin yönettiği konusunda bir ikna işine girişmişti.
Partisi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CHS)’inde iktidarda AK Parti olmasına rağmen, MHP ile birlikte kemiyet olarak küçük, ama keyfiyet olarak büyük bir parti görüntüsü veriyor, vermeye çalışıyordu.
Demek bunlar doğruydu ki, bir iki cılız ses dışında AK Parti’den bir karşılık söz konusu olmuyordu.
Perinçek, bu arada ekran, ekran dolaşarak her konu ile ilgili kendi tezlerini işliyordu.
Şimdi de, adeta “abayı yakma” misali, milliyetçiliği ile müsemma MHP’nin başına geçebileceğini ima ediyor, niyetini –eğer işin içerisine başka bir şeyler yoksa- izhar ediyordu.
Okuyalım; “Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in "MHP'nin başına geçmek şereftir" ifadeleri üzerine MHP tarafından verilen yanıtta, "Herhangi bir ilişkimiz, beraber hareket etmemiz, çay içmemiz bile mümkün değildir" ifadelerine yer verildi.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in önceki akşam(27.2.2021) Haber Global’de CHP’li hukukçu Gamze Pamuk Ateşli’nin “Olur da Bahçeli siyaseti bırakırsa MHP’nin başına da geçersiniz, çok uygun bir pozisyonunuz var” demesi üzerine, “MHP’nin başına geçmek şereftir. MHP bugün vatansever bir parti. MHP vatansever bir konumda” sözlerine yanıt geldi.” (MHP’nin başına geçmek şereftir’ diyen Perinçek’e MHP’den cevap geldi (islamianaliz.com)
Şunu hiç unutmamak lazım; gerek Allah’ın insanlara gönderdiği “din” ve gerekse de herhangi bir düşünce adamının doktrini, ideolojisi de –kendi içerisinde yanlışı varsa dahi- bile inanlar tarafından bir değişikliğe uğrar ve tanınmaz olabilirdi.
Hatta Kur’an’la bize sapasağlam gelen “en son vahiy” hariç bu hep öyle olmuştu. Keza buna tarih ve insanlık şahit…
Şunu diyoruz, Perinçekler ulusalcılıktan, milliyetçiliğe evirilen, ya da ona gönül koydurup(!) onda karar kıldıran şey ne idi?
O, onca söyleme ve atraksiyona rağmen AK Parti’de bulamadığı yüzü MHP’de bulacağını mı sanmıştı da öyle bir ifadede bulundu?
Gerçi, onun AK Parti’ye yönelik olarak dile getirmeye çalıştığı söylemi karşısında AK Partililerin bütün bir cevabı olmamasına kıyasla MHP’den gelen açıklamalar, onun partiye yönelik söylemi sakata çıkaracak bir tonda idi.
O açıklamaya bakalım;
Konuyla ilgili olarak Hürriyet'e konuşan MHP kaynakları, Perinçek'in MHP'ye 'üye olmasının bile mümkün olmadığını' söylemiş ve şu açıklamalarda bulunmuşlardı:
“MHP’nin Doğu Perinçek’e bakışı bellidir. MHP’nin Perinçek ile aynı yerde anılması hoş bir şey değil, şiddetle karşıyız biz bu duruma. Herhangi bir ilişkimiz, beraber hareket etmemiz, çay içmemiz bile mümkün değildir. 12 Eylül’den evvel ülkücü yöneticilerin hepsini Aydınlık Gazetesi’nde hedef göstermiştir. Gazetelere tam boy ilan verip adını, okulunu, adresini yayınlamıştır. MHP’ye üye olması bile mümkün değildir, bu şekilde kabul edilemez.” (‘MHP’nin başına geçmek şereftir’ diyen Perinçek’e MHP’den cevap geldi (islamianaliz.com)
Perinçek birilerini mi deniyor, salt iktidar partisi olmadı, bari ona destek veren MHP mi olsun dedi; denemek için, ya da sonraki süreçlerde olası şeyler için üzerine aldığı görev(ler)i yerine getirmek için olabilir miydi?
Şimdiden bir şeyle söylemek için çok erken ve aynı zamanda da zor. Zira artık değil geleceği, yarın dahi şimdiden kestirmek güç.
Ama maksadı zamanla ortaya çıkacaktı zevatın.