25.10.2018 Perşembe
Gelişmelerin izini sürmek, olayları birbirinden ayıklamak, tahlil etmek, nihayet gelişmeleri analize tabi tutmak için vakit kalmıyor... Yüzeysel geçiştiriliyor her şey... Anlamadan anlamış gibi yapıyoruz, bir müddet sonra milletçe anlamış gibi yaptığımız meselelerin altında kalıyoruz.
Siyaset, diplomasi, iş dünyası, herkes gündemin peşinden koşuyor, ama bir türlü yetişemiyor. Biz gazeteciler de aslında farklı değiliz. Biz de mühendislik şaheseri ?haber akışı?nda akıntıya kapılıyoruz. ?Gündemin oyuncağı? olmak çoğu gazetecinin de işine geliyor aslında. Ekrana çıkacak, laf ebeliği yapacak; hem cukkalanacak hem de şöhretle ?ego?su kamçılanacak. Ne kadar çok gündem o kadar ekran. Nasılsa söylenenler, yazılanlar doğru mu yanlış mı, hakikat mi yalan mı kimse sormuyor, tartmıyor. Hele iktidarın işine gelecek şekilde görüyor, yorumluyor, yazıyor ve çiziyorsan zaten bir elin balda, bir elin yağda... Senden iyisi, senden yerlisi, senden daha fazla uçanı-kaçanı, senden âlâsı yok. Bütün payeleri, iltifatları topla yeter ki; bir politikacı, bir akademisyen, bir gazeteci olarak gündemin oyuncağı olmuşsun olmamışsın kimin umurunda.
YAŞADIĞIMIZ BUHRANIN ADI; GÜNDEM ZEHİRLENMESİ...
Bir konuya eğileyim de, ince eleyip sık dokuyayım diyecek vakit. Yanlışı-doğruyu, gerçeği-yalanı birbirinden ayıklayayım derken, o konu çoktan geçmiş ve yerini bir başka gündeme bırakmış oluyor. Gündem konularından birisini sindirmeden, kaşıkla bir başka gündem ağzımıza tıkılıveriyor. Bir menüyü sindiremeden başka bir menüye geçiyoruz. Acıkmaya bile fırsat yok; yedikçe yiyoruz. Güneş doğup da batmadan/güneş batıp da doğmadan değişmiş oluyor bize gösterilenler, bize okutulanlar. Bir zamanlar buna ?aktüel yanılgı? denirdi, bugün yaşadığımız, ?yanılgı?nın da ötesindedir. Yaşadığımız buhranın adı; gündem zehirlenmesidir. Yanılgıda irade vardır, ama zehirlenme bir saldırıdır.
BİLEN, GÖREN, ANLAYAN VAR MI!
McKinsey meselesini tam olarak anlayan var mı? McKinsey skandalına dair kafalardaki sorular giderildi mi? Mesela McKinsey ile varılan anlaşma gerçekten feshedildi mi? Yoksa McKinsey, Türkiye için çalışacak ama ?sadece fikirlerinden mi? faydalanmayacağız? McKinsey ile anlaşma metni nerede, gören var mı? Niçin bu anlaşmanın detayları devlet sırrı gibi saklanıyor? McKinsey anlaşması feshedildiyse eğer, bu anlaşmanın feshi için bir tazminat maddesi yok muydu? Türkiye, bu Amerikan şirketine tazminat verdi mi?
Kriz meselemiz ne oldu sahi? Dolara, iPhone´a savaştan neden vazgeçtik, bilen var mı? Şu Amerika birdenbire nasıl da dost oluverdi, şu Trump nasıl da yine sevimli hale geldi, anlayan var mı? Sahi, Amerikan bayrağı sallayan İsmet İnönü gündemimize ne oldu? Ülkede neredeyse herkes Amerikancı olduktan sonra, bu Amerikancılık tartışmasına anlam verebilen var mı?
BESMELE YOKSA, ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK YOKSA GERİSİ TEFERRUATTIR!..
Toprak ayağımızın altından kayıp gidiyor? Dolar ve diğer para birimleri Türk Liramızın üzerinden silindir gibi geçmiş, biz ?Andımız? tartışmasıyla birbirimize efeleniyoruz? Okula ha ?Yaşasın Türk´üz? demiş ve girmişsin, ha ?Yaşasın Kürt´üz? demiş ve girmişsin. Okulda ?besmele? yoksa, eğitimde müfredat hâlâ Batılılaşmayı işaret ediyorsa, çocuklarımız AB´ci büyüyorsa, deizm ve uyuşturucu bağımlılığı çocuklarımızı liselerde, ortaokullarda zehirliyorsa, hangi andı okursan oku, hangi andı içersen iç? Mesele okulun kapısındaki halimiz değil. Mesele, okulun içindeki halimiz de değil... Mesele okullardan çıktığımız halimizdir!?. Buyurun kavga, gürültü, tartışma, Batılılaşma? Hepimiz bu okullardan çıktık, öyle değil mi? 15 Temmuz darbesi İncirlik üssünden yönetilir sesimiz çıkmaz, ülkemizde tam 28 vilayetimizde Amerikan ve NATO varlığı vardır, haberdar bile değiliz. Ülke borca esir olmuş, etrafımızda ülkeler, şehirler yerle bir olmuş ne Türk olanımız, ne Kürt olanımız rahatsız. Türk´üm ya da Kürt´üm demek bu ülkeyi kurtaracaksa, hep beraber pencereleri açıp bağıralım? Millet olarak bizi kurtaracak olan şey, maddi ve manevi kalkınmadır! Besmele yoksa, barış, özgürlük ve bağımsızlık yoksa gerisi teferruattır. Kayıkçı kavgası kime yarıyor, bilen var mı?
24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce başlayan bir af tartışması var ki; ?kor?laşmış gündemimiz. AK Partililer ve MHP´liler 5 aydır balkondan balkona affı konuşuyor bitmiyor, hâlâ konuşmaya devam ediyor. Madem MHP´nin bu affına karşıydınız da, niçin beş aydır saklıyordunuz karşı olduğunuzu diye de kimse çıkıp Cumhurbaşkanı Erdoğan´a sormuyor. Beş aydır biz bu gündeme neden mahkûm edildik, idrak eden var mı? Af umudu yeşertilen hapishanelerdeki mahkûmlara da, onların dışarıdaki yakınlarına da; adalet duygusunun çiğnenmekte olduğunu hisseden mağdurlara da yazık değil mi?
PAPAZ BRUNSON-McKINSEY? İÇ EDİLEN GÜNDEMLER?
Papaz/Pastör Brunson gündemine ne demeli!?. Haindi, ajandı, teröristti, ?bu fakir görevde olduğu müddetçe? onu kimse alamazdı ya hani? Vereceklerdi papazı, alacaklardı papazlarını hani! Ne çok yalan yedirmişler gündem yerine meğer bu millete! Brunson gündemi de iç edilmedi mi, tıpkı McKinsey gündemi gibi; kimse bir şey anlamadan, idrak edemeden!?.
Yurtdışı tahvil ihracı diye millete yutturulan dış borçlanma operasyonları gündem bile olmuyor hatta. ?Tahvil ihracı? deyince de korkarım millet zannedecek mal satıyoruz Amerika´ya, Japonya´ya, Avrupa ülkelerine. İhraç ediyoruz ya hani, iyi bir şey gibi takdim ediliyor? Takdim ne kelime ?borçlandık? diye iktidarımız neredeyse zafer ilan edecek? Üstelik eskiye göre faiz oranı daha yüksek borçlanmalar..
?SAYGI? HANGİ RENKLE OLURSA OLSUN ÇİZİLEREK ELDE EDİLEN BİR ŞEY DEĞİLDİR?
AK Parti Sözcüsü´nün ?Bahçeli´nin kullandığı ifadeler siyasi nezaket, nezahet ve yüklenen sorumluluğa uygun bir yaklaşım olmamıştır? deyip, ?kırmızı çizgi?lerini ilan etmesi de ayrı bir parantez açtı gündemin paradokslarında. Ne demişti Parti Sözcüsü: ?Cumhurbaşkanımıza gösterilmesi gereken saygı AK Parti´nin kırmızı çizgisidir.?
Bana garip geldi bu kırmızı çizgi. Ne güzel, ?saygı? isteniyor, diyebilirsiniz, ama ?saygı? hangi renkle olursa olsun çizerek elde edilen bir şey değildir. Dahası ?saygı?, herkes için gerekli olan şeydir. Adalet herkese lazım olduğu gibi, saygı da herkese lazımdır. Senden olmayana da saygı, ?saygı? mefhumunun özüdür.
Zira, siyasette nezaketin yerini saygısızlığa, kabalığa, hakarete, itibarsızlaştırma iftiralarına, hatta hedef göstermeye bırakırsanız, yarın siyaset yapacak zemini de bulamayabiliriz. Toplumu kutuplaştırarak, insanları birbirinden uzaklaştırarak, milleti ayrıştırarak sandıkta oylar birleştirilebilir ama bu strateji artık işlemez hale geldiği zaman hem kendimize hem de ülkeye yazık etmiş oluruz.
AK PARTİ´YE OY VERENLER DE, AK PARTİ KADROLARINDA YER ALAN DA BİLİR Kİ?
Sayın Cumhurbaşkanı için zaten olması gereken saygıyı ?kırmızı çizgi? olarak talep ederseniz, eş güdümlü olarak en büyük saygısızlığı da yapmış olursunuz. Üstelik ?kırmızı çizgili? saygı talep ederseniz, işte o zaman ?peki siz saygıyı hangi genel başkana gösteriyorsunuz?? sorusunun da muhatabı olursunuz. Oraya buraya gitmeden, eğip bükmeden söyleyeyim yeri gelmişken: AK Parti´ye oy verenler de, AK Parti kadrolarında yer alanlar da çok iyi biliyor ki, bu ülkede en son hedef göstereceğiniz, terörist diyeceğiniz, hain, itham ve suçlamalarda bulunacağınız genel başkan Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu´dur. Ona bile gazete sütunlarında iftiralarla, ithamlarla, hakaretlerle dolu köşe yazıları yazdırmadınız mı? Paralı troll kadronuzu saygısızlıkta birbiriyle yarıştırmadınız mı? İttifak sürecinde ?kahramanlık? yakıştırmaları, payeleri verdiğiniz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli´ye bugün ?kırmızı çizgi?nizi böyle hatırlatırsanız, yarın kendi partililerinize de bu kırmızı çizgiyi hatırlatmak zorunda kalmaz mısınız?
?SAYGI? DEDİĞİMİZ ŞEYİN İÇERİSİNDE ?ÖZÜR? DİYE BİR ERDEM YOK MUDUR?
Temel Karamollaoğlu, 24 Haziran seçimlerinden önce, ?israf yatırımlarının durdurulması?na dair açıklamaları özenle çarpıtılıp ?yatırım düşmanı? ilan edilirken, saygı mefhumu literatüre henüz girmemiş miydi? Saygı söz konusuysa ?diyelim ki? olmaz ama hadi diyelim ki o zaman seçim vardı? Peki ya sonra? Kriz kapıyı çaldı, Sayın Cumhurbaşkanı bütün yatırımların durdurulacağını ilan etti, yani Sayın Karamollaoğlu´nun gerekli gördüğü adımı bizzat Cumhurbaşkanı atmak zorunda kaldı. ?Saygı? dediğimiz şeyin içerisinde ?özür? diye bir erdem yok mudur? Kamuoyu önünde olmasa da? Sayın Cumhurbaşkanı ya da Sayın Cumhurbaşkanı´nın sayın sözcüleri, sayın bakanları arayıp da Temel Karamollaoğlu´ndan özür diledi mi, helallik istedi mi!?. Kiralık kalemlerden, sütunlara özür notları düşüldü mü bir cümlecik dahi olsa!?. Saygı, herkes için?
SAYGI, GÜÇLE MAKAMLA TALEP EDİLİR, VARLIKLA ALINIP SATILABİLİR BİR ŞEY DEĞİLDİR?
Kimse yanlış anlamasın, maksadım saygısızlık değil? Sayın Cumhurbaşkanı´na talep edilen saygıyı abartmayın da diyemem. İnsan sevdiği için her şeyi fazlasıyla isteyebilir tabii ki. Cumhurbaşkanı´dır saygı hak edilmiştir zaten. Lakin bir siyasi partinin kırmızı çizgisi sadece kendi genel başkanına saygı duyulmasını talep edemez. Saygı; güçle, makamla talep edilir, varlıkla alınıp satılabilir bir şey değildir. Saygıyı sadece kendisinin yitik malı sananlar her zaman aldanmışlardır. Saygı gösterirsen, saygı kendiliğinden gelir zaten.
TAŞ ATAR GİBİ, LAF ATAR GİBİ İFTİRA ATILIRSA EĞER, SAYGI SİYASETİ TERK EDER?
Siyasette elbette hicivler olacak, elbette tatlı-sert çıkışlar olacak. Fakat siyaset; laf atar gibi, taş atar gibi ?iftira? atarak yapılırsa eğer, saygı siyaseti terk eder. Saygının siyaseti terk etmemesi için, saygının bu toplumda yeşermesi için? Herkes için saygı?
Bakın korktuğumuz başımıza geldi? Gündem zehirlenmesi girdabında Cemal Kaşıkçı cinayetine giremedik bile? Bir ?Gündem yoklaması? yapalım dedik ama vakit de kalmadı, satır da?
NE MUTLU, YALIN AYAKLI ÇOCUKLARA AĞLAYAN, SAYGI GÖSTERENLERE
Bitirmeden bir de kendi gündemime not düşeyim. Ben diyeyim gündem, siz deyin sızı? Sayın Cumhurbaşkanı´nı Salı günkü Meclis Grup toplantısındaki konuşmasını takip ederken, Bekir Bozdağ´a ?yol arkadaşım? deyip sahip çıkışını; o sırada zoom´lanmakta olan Bekir Bozdağ´ın gözyaşlarını, bu anların ayakta alkışlanışını izlerken, nedendir bilinmez aklıma Erbakan Hocama ve Milli Görüş davasına reva görülen saygısızlıklar, vefasızlıklar geliverdi? Bekir Bozdağ´ın gözyaşlarını görünce; Erbakan Hocamızın, yalın ayaklı çocuğun aç karnını doyurabilmek, bir lokma ekmek alabilmek için ekmek arabasının peşinden yalın ayaklarıyla buz üzerinde dakikalarca koşuşunu anlatırken döktüğü o gözyaşlarını hatırladım?
O, yalın ayaklı çocuğa saygı gösteren bir Müslüman´dı.
Ne mutlu, yalın ayaklı çocuklara ağlayan, saygı gösterenlere?