Serbesiyet.com'dan Yasemin Akyol Başar/Melbourne'den bildiriyor:
Avustralya aşı kampanyasına başladı. Biraz geç kaldığımız doğru. Önce diğer ülkelerin aşı kampanyalarının başlamasını bekledik.
Sınırlar kapalı.
Güvendeyiz.
O kadar güvendeyiz ki, on binlerce Avustralya vatandaşı gelmek için sırada bekliyor. Geçen Mart’tan beri bekleyenler var.
Yüz maskemiz hazırda. Her gün binlerce kişinin ölümüne yol açan koronavirüs burada en son 30 Kasım’da -maalesef- bir kişinin hayatına mal oldu. Yani, dünya geneli ile karşılaştırınca bekleme lüksüne sahibiz. Baktık diğer ülkelerin kullandığı aşılarda anormal bir şey yok, biz de olmaya karar verdik.
İnsanlık olarak bu yeni koronavirüsle bir yıldan fazladır mücadele ediyoruz. Zorlu zamanlar kişinin karakterini gösterirmiş. Biz de insanlık olarak karakterimizi gösteriyoruz.
Aslında daha önce küresel ısınma, milyonlarca hayvan ve bitkinin soyunun tükenmekte olması, orman yangınları ve daha niceleri üzerinden karakterimizi göstermiştik. Birbirimize yaptığımız soykırım, savaş ve etnik temizliği saymıyorum bile.
Ancak şimdi hepimiz bireysel olarak insanlığın karakterinden etkileniyoruz.
Şimdi 3,5 yaşında olan kızım etrafında olanları pek anlamıyor. Biraz daha büyüsün, ben anlatacağım. Sonra zaten on yıllar boyunca şu anda yaşadıklarımız araştırma konusu olacak.
130 ülkede aşı yok!
Evet, Avustralya’da aşı kampanyası biraz geç başladı.
Nüfusunu güvende tutabilmek ve aşıların genel olarak etkisini biraz tartabilmek için. Kızıma anlatacaklarım arasında Avustralya’da aşı kampanyası başladığında, 130 ülkeye henüz tek bir doz aşının gitmemiş olduğu gerçeği de yer alacak mesela. En başlarda!
“Hepimiz aynı gemideyiz” gerçeği…
Avustralya federal hükümeti şu ana kadar ülke için toplam 150 milyon dozluk anlaşma imzaladı. Ülke nüfusu 25 milyon ve 18 yaş altındakiler aşılanmayacak. Bilim bize insanlık olarak hepimizin aynı gemide olduğunu söylüyor ama 130 ülkeye tek dozun gitmediği bir dünyada, Avustralya nüfusunun ihtiyacının üç katı aşı için anlaşma imzalamışız.
2020’yi atlattık derken, 2021’in de pandemiye kurban gideceğini anlamış durumdayız. Arada çatlak sesler de var. Geçenlerde Avustralya’da bir uzman, böyle giderse dünya nüfusunun aşılanmasının altı yıl süreceğini söylemişti. BioNTech’in CEO’su Prof. Dr. Uğur Şahin de “Bu sadece 2021 ve 2022’nin geçici bir sorunu değil. Bu gelecek 10 yıl için bir zorluk oluşturuyor” dedi.
22 Milyon 157 bin 235 kişi hasta!
Pandeminin başından beri bilgisayarımızda, muhakkak ki sekmelerimizden birinde açık olan “Worldometer”a göre an itibariyle yani 22 Şubat 2021’de (Saat: 02:53 GMT verilerine göre) 111 milyon 953 bin, 736 yeni Covid-19 vakası var. 2 milyon 477 bin 815 kişi ise maalesef hayatını kaybetmiş. Aktif Covid-19 vaka sayısı ise (yani toplam) 22 milyon 157 bin 235.
Bu arada, ABD’de de aşı kampanyası başladı. Aşı ile birlikte hayatını kaybedenlerin sayısının azaldığı, geçen hafta günde iki bin kişinin öldüğü belirtildi. Toplam ölüm yarım milyonu geçse de galiba önemli bir eşiği aştılar. Telaffuz ettiğimiz sayılar, insan hayatı!
Günde 2 bin kişinin ölümü, “ölümlerde düşüş” olarak anlatıyoruz. Bir daha söylemek istedim sadece…
Avustralya’da en son ölüm 30 Kasım’daydı dedik.
O da aslında Eylül’de koronavirüs kapıp iyileşmiş ancak Kasım sonunda hastalığın neden olduğu komplikasyonlardan dolayı hayatını kaybetmiş. Ondan önce bir aydan fazladır ölüm yoktu.
Kısa süre önce, yurt dışından gelip 14 gün karantinada tutulanlardan birinden bulaşan koronavirüs, yaşadığım Melbourne şehrinde beş gün kilit altına alınmamıza neden oldu. Toplam 20 kadar kişiye bulaştı.
Bazıları hâlâ kilit altında; iyileşmelerini bekliyoruz.
Aşı kampanyası sürprizi…
Aşı kampanyası başladı demiştik. Aslında Pazartesi başlayacaktı. Başbakan Scott Morrison sürpriz yapıp, bir gün önce başlattı. Hayat küçük sürprizler olunca güzel. İlk aşı Sydney’de bir yaşlı bakım evinde kalan 84 yaşındaki Jane Malysiak’a yapıldı.
Başbakan Scott Morrison
Scott Morrison da bir nevi dosta güven, düşmana korku, aşı karşıtlarına da ‘güvenlidir’ mesajı vermek için aşı oldu.
Ayrıca şu anda yalnızca Pfizer-BioNTech aşısı yapıldığı için, bazı eyalet başbakanları AstraZeneca/Oxford aşısını bekleyeceklerini belirtti. Çünkü istenen, iki aşının da güvenli olduğu mesajını vermek. Kimlere, inanmayanlara!
Onlar kimler? “Benim bedenim, benim kararım” diyenler.
Bu arada aşı olmak zorunlu değil. Ancak teşvik ediliyor. Morrison aşı hakkında soru sormanın anlaşılır olduğunu da söyledi.
Tabi son bir yılda sorularımızın sınırını hayal dünyamız belirliyor.
Önce Çin’deki yarasaları, sonra da laboratuvarları suçladık.
Ben yaklaşık 4 ay evde kaldıktan sonra bir ara kocamı da suçladım. O da masum olduğunu ispatlayacak bir şey yapmadı. İnsan evde sıkışıp kalınca ne kadar uçuk bir virüs kaynağı bulursa o kadar inanıyor sanki…
Avustralya’da aşı karşıtları eylem yaptı!
Aşı karşıtları dünyanın her yerinde, her yerde…
Burada da pazar günü başta Sydney, Melbourne ve Brisbane olmak üzere birkaç şehirde protestolar vardı.
Çok geniş katılımlı değillerdi. Aşı kampanyasını protesto etmek için “Kumandayı eline al bakalım virüs filan kalıyor mu?” şiarıyla yola çıkmış olmalılar. Zira ellerindeki pankartlardan biri dikkat çekiciydi.
“Medya yoksa, virüs de yok”
Şimdi tüm gazeteciler, haberciler olarak elimizdeki kalemleri usulca yere bırakıyoruz, bilgisayarlarımızı da kapatıyoruz.
İşte bu kadar!
Eylemler de çok fazla uzun sürmedi zaten.
Çünkü bundan sonrası malum protestocu ve polis haberi…
Protestocular ve polis arasında zaman zaman gerginlik yaşandı.
Polis göstericilere göz yaşartıcı gazla müdahale etti.
Birçok gösterici gözaltına alındı.
Kapanış!
Bilim insanları DNA’mız ile mi oynayacak?
Dünyanın her ülkesinde yükselen aşı karşıtlığı artık yeni bir paketle sunuluyor. Daha janjanlı duran, aşı üzerinden genetik yapımızla oynanacağı komplosu. Biraz kazıyınca altından “DNA’mızın değişeceği, maymun ve domuz genlerinin bize enjekte edileceği” gibi korkular ortaya çıkıyor. “İçinde ne olduğu belli değil” bunların arasında en bilimsel olanı.
Sonuçta herkesin evinde elektron mikroskobu yok. Çip takılacak endişesi olanlar da var. Milyarlarca insanın elinden cep telefonunu düşürmediği bir dünyada, çip takılacak endişesini anlamak tabii biraz güç. Bu süreçte, bir de Facebook bize kapılarını kapattı, tüm basın kurumlarının içeriğini yasakladı. Aslında son dönemde, gerçek fazla karmaşık.
Hepimiz zaman zaman takip etmekte zorlanıyoruz. Bazılarımızın arada bilgi denizinde kaybolması normal. Bana 130 ülkenin tek bir doz aşısının olmadığı bir dünyada saçmalamak dünyanın en büyük suçu gibi gelmiyor. Bundan birkaç yıl sonra, kızım bana dönüp pandemiyi sorunca, ne cevap vereceğimi biliyorum.
Ellerimi belime koyup, “Babana sor!” diyeceğim.