Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi ile birlikte Devlet Başkanı Vladimir Putin, yaşananları tarif ederken “savaş” yerine “çatışma” denmesini özellikle istiyordu. Ukrayna’ya yaptıkları müdahaleyi zaten kendilerine ait olan bir coğrafyanın kontrolünü elinde bulunduran yaramaz bir çocuğu cezalandırmak olarak görüyordu. Zaman içinde Putin, bu tavrını güncellemek durumunda kaldı. Hedeflerine ulaşamamanın verdiği acelecilikle kendisinden beklenmedik adımlar attı. Gizemli bir lider gitti, gelişmeleri duygusal tepkilerle karşılayan bir Putin geldi. Nükleer silah kullanma tehdidinin bir şantaj olmanın ötesine geçtiğine dair işaretler verdi. Aslında bu bile köşeye sıkışmışlığın bir göstergesiydi. Yumuşak gücünü kullanma becerisi gösteremeyince, sahadaki askeri gücün kantara çıkması ile birlikte kimi acı gerçeklerle yüzleşmek durumunda kaldı. Seferberlik ilanı aslında yaşanan sıkıntıların daha fazla gizlenemeyeceği gerçeği olarak ortaya çıktı. Daha önce bir yazımızda ifade ettiğimiz gibi varlığı sorgulanmaya başlanan NATO’nun tekrar toparlanmasını sağladı. Putin’in son olarak Ukrayna toprağı olan Donetsk, Luhanks, Zaporija, Herson bölgelerinin referandumla Rusya’ya dâhil edildiğini açıklaması ve bu katılım töreninde “muzaffer bir komutan” edasıyla hareket etmesi, yine işlerin içeride istendiği gibi gitmediğinin delili oldu. Kaldı ki bu bölgelerin tamamı kendi kontrolünde de değil. İşgal girişimi öncesi kanaatimiz 2014’te ilhak ettiği Kırım ile Rusya anakarasının fiili olarak bağlanmasının hedeflendiği idi. Azak Denizi’nin bir iç denize dönüştürülmesine dönük adımlar atılacağını ifade etmiştik. Evet, bu son ilhak kararlarıyla birlikte bunu ortaya koydular. Ancak bedeli hesapladıklarından çok fazla oldu. Savaşın başında içeride kamuoyu desteği yüzde 90’lara yakındı. Şimdi yüzbinlerce insan Rusya’dan kaçmanın yollarını arıyor. Batılı ülkeler de Ukrayna’ya verdikleri desteğin Rusya’ya karşı sonuç alındığını gördükçe, desteği daha sistematik hale getirdiler. Şimdi Ukrayna’yı Rusya’nın zayıf olduğu alanlarda tahkim ediyorlar. Yine bir yazımızda Ukrayna Rusya için bir Vietnam veya Afganistan olur mu sorularının cevabını aramıştık. Görünen o ki süreç oraya doğru gidiyor.
Kırım ile Rusya’yı birbirine bağlayan Azak Denizi’nin Karadeniz’e çıkışını sağlayan Kerç Boğazı’ndaki köprünün patlatılması ile birlikte Rusya psikolojik bir darbe daha aldı. O köprü Rusya için köprünün ötesinden bir şeydi. Çok önemli bir güç nişanesiydi. Sadece Kırım’ı Rusya’ya bağlamıyor, Karadeniz’in çatısı olan Kırım’a bir Çar gibi kurulmak anlamını taşıyordu. Şimdi Kiev’e intikam saldırıları başlattılar. Artık işin nereye varacağını Putin de bilmiyor.
Dün Kremlin Sözcüsü Peskov tarafından yapılan “Putin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Rusya ile Batı arasında müzakerelerin yapılması ihtimalini Astana’da görüşebileceği” açıklaması cendereden çıkış arayışı olarak da görülebilir.
Girilen bir tünel var ve Rusya için geri dönmenin maliyeti ile ilerlemenin maliyeti arasında ellerinde net bir hesap yok. Savaş başlamadan irade Putin’in elindeydi, şimdi ortakları çoğaldı. Her şeye rağmen savaşın bitmesi yine Rusya’ya bağlı. Buradan bir çıkış mutlaka olmalı. Aksi takdirde dünyayı iyi günler beklemiyor. Aklıselim galip gelmezse herkes için bedeli ağır olacak.