Önce temel ihtiyaçlarda eşitlik sonra zenginlik

Yaşar Süngü, geçen haftaki yazısının konusuna devam edip sosyal refah ve eşitliğe dair Siret Ansiklopedisi’inden önemli cümleleri iktibas ederek okuyucusuyla paylaşıyor.

Önce temel ihtiyaçlarda eşitlik sonra zenginlik

Dijital teknolojinin gelişmesiyle artan e ticaret, dünyada bütün sınırları kaldırdı. Cep telefonuyla dünyanın en ücra köşesindeki bir ürünü bile birkaç tuşa basarak satın alabiliyoruz ya da dünyanın belki de hiç gidemeyeceğimiz bir yerine mal satabiliyoruz.

e-ticaretle küresel ekonomi yeni bir yola girdi.

Peki ne değişti?

Hiçbir şey.

Ekonomik zihniyet aynı.

Adaletsiz ekonomik küresel düzen, e ticaretle fırsat eşitliği anlamında biraz düzelse de yine devam ediyor.

Güçlüler, güçsüzlerin sırtından inanılmaz servetlere sahip oluyorlar.

Sonra sahip oldukları servetle elde ettikleri gücü de siyasi alanda kullanarak hakimiyetlerini pekiştiriyorlar.

**

Geçen haftaki yazımızda İnkilab yayınlarında çıkan Yeni Şafak Gazetesi’nin okuyucularına verdiği Sîret Ansiklopedisi’nin ilk kitabındaki ekonomi bölümünden alıntılara yer vermiştik.

Ekonomik sistemin insani olması için nasıl bir model lazım sorusuna cevap aramaya yine aynı kitaptan alıntılar yaparak devam edelim;

Kişi belli başlı ihtiyaçlarını tatmin etmediği sürece ne iyi bir insan olabilir ne de ahlaki standartlarını iyileştirebilir.

Yoksulluk insanı inançsızlık sınırına götürür.

Kişi kendinden, ailesinden, akrabalarından, milletinden ve bütün insanlardan sorumludur.

İnsan, servetinden kendisi yararlanırken, aynı şekilde, başkalarının da o servetten faydalanmasına izin vermelidir. (Sayfa 276)

**

Ekonomik hayat, öyle bir organize edilmelidir ki, servetin büyük bir kısmı, özel kasalarda kilitli kalmasın.

Bu zihniyet insanların içine yerleşirse, o toplumda içinde ne çok milyonerler ne de çok fakir ve yoksullar olan sosyal bir sistem gelişecektir.

İnsanların büyük çoğunluğu, makul ölçüde iyi halli olacaktır.

Bu sistem komünizm ve kapitalizm arasında bir ahenk kavramına dayanır. (Sayfa 277)

**

Her bireyin özel mülkiyet hakkı vardır. Fakat kişinin mülk edinme hakkı mutlak değildir; topluma karşı yükümlülüklerle kısıtlanmış ve sınırlandırılmıştır.

Birey buradan şunu anlamalıdır; Kendisi sadece topluma ait olan malı elinde tutan bir emanetçidir. Kişi malını kullanmakta ve ondan faydalanmakta serbesttir; ancak, diğerlerinin haklarına tecavüz etmemek veya toplumun ortak menfaatlerine zarar vermemek şartıyla. (Sayfa 278)

**

Toplum bir organizma olduğundan, İslam, kanın sağlıklı bir vücuttaki dolaşımı gibi, servetin toplumun tüm kesimlerinde düzgün bir akışını sağlamak ister. Bu sağlıklı bir toplumun belirtisidir.

Büyük değeri olan ve toplum yararına olan şeylerde özel mülkiyete kesinlikle izin verilmez. (Sayfa 279)

**

İnsanlar arasında ekonomik eşitsizliğin varlığı, sadece doğal değil, aynı zamanda insan kişiliğinin gelişmesi için gereklidir. (Sayfa 279

İnsanların fizik, yetenek, zekâ ve diğer vasıfları arasında eşitlik olamaz, dolayısıyla ekonomik eşitlik ihtimali de söz konusu değildir. (Sayfa 280)

İslam, insanlar arasındaki servet farklılıklarını kabul etmesine rağmen temel ihtiyaçlarda eşitliği tercih eder ve toplumun büyün üyeleri için geçinme hakkını savunur.

Zenginin serveti, fakirin yoksulluğunu ağırlaştırmak demek değildir.

İstenen ve kesinlikle geçerli olan, herkesin temel ihtiyaçlarını karşılayacak yeterlikte olmasıdır. (Sayfa 281)

**

Sosyal refahın muhafazasında kişisel sorumluluk bir hadiste gemi örneğiyle anlatılır; Aynı gemide yaşayan insanların bazıları geminin üst katında bazıları da alt katına bulunurlar.

Altta bulunanlar su alıp getirmek için üst kata gitmeye mecburdur.

Bunlar su almak için yukarı gitmektense bulundukları yerden bir delik açmanın daha uygun olacağını böylece yukarıdakilere muhtaç olmayacaklarını düşünürler.

Eğer yukarıdakiler buna izin verirse hepsi birlikte yok olurlar, fakat onların delik açmaya ihtiyaç duymamalarını sağlarlarsa (Yani yukarıdaki depoda toplanan suyu aşağıdakilerle paylaşırlarsa) hem kendilerini hem de gemideki bütün insanları korumuş olurlar. (Sayfa 282)

**

Hepimiz aynı gemideyiz ama siz dümencisiniz” yazdırmış arabasının arka camına bir vatandaş.

Bugünkü küresel düzen bundan güzel anlatılamazdı.

En dipten en yukarı kadar topyekün kalkınma anlayışına dönmek için kaç covid salgını gelmesi gerekiyor?