Cumhuriyet yazarı Deniz Yıldırım, Katar´dan Cumhurbaşkanlığı filosuna hediye edildiği ifade edilen uçağın gövdesinden motoruna kadar Amerikan ürünü olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan´ın boykot kararını hatırlatan Yıldırım, uçağın iade edilmesi gerektiğini söyledi.
ABD ile Türkiye arasında başlayan rahip Andrew Brunson krizinin ardından karşılıklı yaptırım kararları alınmış, TL, dolar ve diğer para birimleri karşısında yüzde 40´a varan değer kaybı yaşamıştı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümet yetkilileri yaşanan kur krizi ve ekonomik göstergelerin aşağı yönlü hareketinin sorumlusunun dış güçler ile ABD olduğuna yönelik açıklamalar yapmıştı.
Alınan karşılıklı yaptırım kararların ardından Erdoğan, ABD´li yatırımcılarla Cumhurbaşkanlığı Sarayı´nda görüşmüş, "serbest piyasaya güven veren" açıklamalar yapmıştı. Bu süreç devam ederken Katar´dan hediye edilen uçak da tartışmalara neden olmuştu.
Cumhuriyet yazarı Yıldırım uçağın neredeyse tüm parçalarının ABD ürünü olduğunu söyleyerek iade edilmesi gerektiğini söyledi. Yıldırım bugünkü yazısında şunları kaydetti:
Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın aktarımından özetleyelim önce: Katar Emiri, lüks uçağını satışa çıkarmış. 500 civarı istemişler. Tercüme edelim, 500 milyon ABD Doları. Biz de talip olmuşuz; ama Katar Emiri, ?Türkiye´den para almam, hediyemiz olsun? demiş.
Memleket krize sürüklenirken 500 milyon dolara bir lüks uçağa talip olunabilmesi; hem de döviz darboğazı varken, ?Dolarla alışveriş yapmayın?çağrısı kulaklardayken bunun akıldan geçirilebilmesi işin bir yanı. Halkın gerçekleriyle ülkeyi yöneten siyasi iradenin ihtiyaç ve tutumları arasında derinleşen uçuruma dair yeni bir işaret sadece.
Diğer yandan da ?hediye edilmiş işte, niye uzatıyorsunuz? diyenler var. Bu bakış konuyu yanlış yere sıkıştırıyor. Mesele iktidarın siyasal söylemiyle ve stratejisiyle de bağlantılı tartışılmalı. Bu bir tutarlılık testi. Açalım.
İktidar ve bağlı çevreler uzun süredir, ?ikinci Kurtuluş Savaşı veriyoruz? diyorlar. Güzel. Kurtuluş Savaşı´nı kime karşı verdik? Emperyalizme. Bugün emperyalizmin merkezinde hangi ülke var? ABD. Daha geçen ay Türk Lirası´ndaki hızlı değer kaybı ABD saldırısına bağlanmamış mıydı? Bugünkü ?Kurtuluş Savaşı?nın ABD´ye karşı verildiği bazen örtük, bazen açıkça ilan edilmedi mi? Erdoğan, ABD ürünlerini boykot çağrısı yapmamış mıydı geçen ay?
Hepsi oldu. Her savaş, topluma öncü ve model olabilecek tutarlılıktaki siyasetle kazanılır. Gelin bakalım. Katar´ın hediye ettiği lüks uçağı kim üretmiş? Boeing firması. Yani Amerikan tekellerinin önde gelenlerinden biri. Gelelim uçağın motoruna. Kim yapmış, kim güçlendirmiş? General Electric. Bu da dünyanın en güçlü tekellerinden ve yine Amerikan şirketi.
Tekellerden bağımsız emperyalizm yok; tekellerden bağımsız emperyalizm karşıtlığı da. Daha nisan ayında Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Boeing ve General Electric ortak yapımı, maliyeti 10 milyar dolara yaklaşan uçaklar alması sebebiyle ?Türkiye´yi tebrik ederiz? mesajı yayımlamış. Yani bu tekellerle Amerikan siyaseti arasındaki ilişki böyle de açık.
O halde ?hediye mi, değil mi? tartışmasını bırakıp asıl sorulara bakalım. Gövdesinden motoruna her şeyiyle Amerikan ürünü olan, Amerikan savunma sanayisinin de ana taşıyıcıları arasında yer alan iki firma tarafından üretilmiş bir uçağa talip olunması veya hediye olarak kabul edilmesi neyle açıklanacak? Hani İkinci Kurtuluş Savaşı veriyorduk? Hani saldırının kaynağı ABD idi? Hani Amerikan mallarını boykot edecektik? Ne olacak şimdi o ayaklar altına alınıp kırılan Amerikan malı cep telefonları? Böyle bir boykot çağrısı yapıldıysa, önce çağrıyı yapanlar uymalı. Uçak iade edilmeli.
İkinci Kurtuluş Savaşı mı?
Gelelim ikinci boyuta. Madem ?ikinci Kurtuluş Savaşı? veriyoruz, öyleyse Kurtuluş Savaşı´nı model alalım. Kurtuluş´u örgütleyen askeri- politik kurucu irade, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının halkın gerçekliğine aykırı, lükse ve şatafata dayalı bir tutumla bu savaşı kazanması mümkün müydü?
Ağustos 1921, savaşın en kritik günleri. Meclis´teki gizli oturumda cepheden gelen mebuslar anlatıyor. Altını çiziyorum, Meclis´te. Biz Kurtuluş´un siyasal kuruluşunu Meclis´te örgütledik, Saray´da değil.
İşte o Meclis´te İzmir Mebusu Mahmut Esat Bey´in sözleri: ?Ordunun ihtiyaçlarından birisi de, kumandanların ifadesine nazaran yiyeceği, içeceğiyok? Hemşerilerimden birkaç nefere tesadüf ettim? Hareket zamanı bazı neferlerin ayaklarında çarık yoktur. Biz düşmanı yenmeye geldik, zarar yok, biraz da aç dövüşürüz dediler? Yalınayak bir nefer yanıma geldi. Heyetle ben neferin önünde yere bakmaya mecbur olduk ve sıkıldık. Burada haykırarakistemediğime utandım.?
Tablo buydu. Ve bu ortamda Tekalif-i Milliye Emirleri uygulamaya konuldu. Ülkedeki her aile, birer kat çamaşır, birer çift çorap ve çarık vererek de Kurtuluş Savaşı´na katılacaktı. Topyekûn kurtuluş ruhuyla, halkın canından-malından fedakârlığıyla ve öncülerinin bu fedakârlıkla uyumlu tutumuyla kazanıldı bağımsızlık savaşı.
Bugün derinleşen bir krizin içinden geçiyoruz. İşsizliğin artacağı, kamuda kesintilerin olacağı ilan ediliyor. Yani fedakârlık yine halktan beklenecek. Krizi bu yoksul halk çıkarmadı; aksine, hep yükünü çekti. Halktan önce fedakârlığı ülkeyi yönetenler yapmalı. Bu uçak, dünyanın en lüks ve pahalı özel uçakları listesinde başa güreşiyor. Bakım masrafları, değişecek parçaları ve yakıtıyla da döviz olarak halka külfet olacak bu uçak geri verilmeli ya da Meclis´teki partiler yasal düzenleme yaparak iadesini sağlamalıdır.
Halkın yaşam şartları ve gerçekliği neyse, kurtuluş o temelde örgütlenir. Gerçekten ?ikinci Kurtuluş Savaşı?nı bunu kavrayanlar verebilir.