MetroPoll anketinin ışığında Kılıçdaroğlu’nun başörtü hamlesi

Vahap Coşkun, MetroPoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin, Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü hamlesini mercek altına aldığı kamuoyu araştırması sonuçlarını değerlendiriyor.

MetroPoll anketinin ışığında Kılıçdaroğlu’nun başörtü hamlesi

Başörtüsü Türkiye’de uzun yıllar boyunca, bilhassa 1990-2010 arasını kapsayan yirmi yıllık dönemde siyasi gündemin en ön sıralarında yer aldı. Devrin muktedirleri, dışlayıcı ve yasaklayıcı bir laiklik anlayışını rehber edinerek, başörtülü kadınları en temel haklarından mahrum ettiler. Başörtülülerin din ve vicdan özgürlüklerine saldırıldı, eğitim ve çalışma hakları ellerinden alındı.

Devlet dairelerinde, okul kapılarında ve “kamusal alan” olarak kodlanan bütün mekânlarda, başörtülülere vebalı muamelesi yapıldı. Üniversitelerdeki utanç verici “ikna odaları”nda başları zorla açtırılarak doğrudan kadınların şahsiyetleri hedef alındı. Devletin en yetkili ağızları, burası sanki onların ülkesi değilmiş gibi, başka ülkeleri adres gösterdi. Birçok kadın başörtüsüne özgürlük istediği için baskıya uğradı, hayatını idame ettirmek ve/veya okumak için yurt dışına çıkmak mecburiyetinde kaldı.

Halkın geniş bir kesimini -en hafif deyimiyle- ikinci sınıf vatandaş kılan bu siyasetin piyasaya sürülmesinde ve tatbikinde CHP’nin çok büyük bir günahı vardı. Zira Deniz Baykal’ın genel başkanlığı zamanında CHP, başörtüsü yasağının yılmaz bekçiliğini üstlenmişti. Baykal siyasi istikbalini, müesses nizamın RP, FP ve AK Parti geleneğine duyduğu rahatsızlığı büyütmekte arıyordu. Başörtüsü de sistemin en hassas olduğu konuydu; Baykal sandıkta baş edemediği rakiplerini başörtüsü üzerinden köşeye sıkıştırmaya çalışıyor, bu konuda herhangi bir özgürlükçü adımın atılmasına müsaade etmiyordu.

CHP’nin başörtüsü yasağıyla özdeşleşmesi, bu partiye ağır bir siyasi bedel ödetti. Muhafazakâr-dindar çevrelerde kategorik bir CHP karşıtlığı oluştu ve CHP’nin bu kesimlere nüfuz edebilme olanağı ortadan kalktı. CHP, dindar-muhafazakâr toplumsal grupların haklarına kavuşmalarının önündeki bir bariyer ve kazanımlarını ellerinden almak isteyen en büyük tehdit olarak hafızalara kazındı. Kulaklar CHP’ye kapatıldı; CHP’ye selam verilmedi, CHP’den selam alınmadı.   

Helalleşme

Toplumun büyük bir kısmıyla kavgalı olmak CHP’nin siyaseten güç kazanmasını engelledi. CHP, hep sınırlı bir kesime hitap eden bir parti oldu. Partinin bu kimliğini sürdürmesi halinde demokratik yollardan iktidar yüzü görmeyeceği açıktı. Nitekim seçmen sandıklarda CHP’ye hiçbir vakit iktidar vizesi vermedi.

Kılıçdaroğlu genel başkanlık koltuğuna oturduğunda, bu tavrın partisini ömür boyu muhalefete mahkûm kılacağının farkındaydı. Bu nedenle CHP’yi bugüne kadar uzak kaldığı toplumsal kesimlere yakınlaştırmayı amaçlayan bazı adımlar attı. İlk başlarda çok ürkekti, ancak parti içindeki yerini sağlamlaştırdıkça, bu meselede daha ciddi hamlelere yöneldi. “Helalleşme” siyaseti bu yönelişin bir sonucuydu.

Kılıçdaroğlu, helalleşme kapsamında geçtiğimiz günlerde iktidara başörtüsüne yasal güvence sağlama teklifinde bulundu. Gaye belliydi: Bir taraftan dindar-muhafazakâr seçmenlere CHP’nin eski CHP olmadığını göstermeyi ve böylelikle partisine karşı bu kesimde var olan çok menfi yargıların nispeten değişmesini sağlamayı, diğer taraftan da CHP’ye vurmak için kullandığı bir argümanı AK Parti’nin elinden almayı amaçlıyordu. 

CHP için radikal sayılabilecek bu öneri hem iktidar hem de muhalefet saflarında büyük bir gürültü kopardı. AK Parti, Kılıçdaroğlu’nun önerisini seçimlere dönük bir göz boyama atağı olarak niteledi ve buna “yasal değil anayasal değişiklik yapalım” diyerek karşılık verdi. Muhalif camiada ise hoşnutsuzluk sesleri yükseldi; Kılıçdaroğlu’nun kimlik siyaseti alanına girerek Erdoğan’a bir can simidi attığı belirtildi.

Buna göre Kılıçdaroğlu, zaten çözülmüş başörtüsü meselesini tekrardan kamuoyunun önüne getirerek siyaseten büyük bir hata yapmıştı. Çünkü iktidarın gündemi saptırmasına kapı aralamış, başta ekonomi olmak üzere birçok acil konunun konuşulmasını engellemiş ve iktidara başarısızlıklarını örtme şansı tanımıştı. Keza, iktidarın güçlü olduğu bir sahaya girerek inisiyatifi de iktidara kaptırmıştı.

Yasal güvence mi, seçim yatırımı mı?

MetroPoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi, Ekim-2022 araştırmasında Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü hamlesini mercek altına aldı. Araştırma öncelikle, başörtüsünün toplumun yaklaşık üçte ikisini alakadar eden mühim bir konu olduğunu ortaya koyuyor; zira seçmenin % 58’i kendisinin ya da eşinin başörtüsü kullandığını belirtiyor.

Kılıçdaroğlu’nun çıkışını toplumun % 38’i doğru ve % 56’sı yanlış buluyor; % 33’ü bunun hedefinin başörtülülere yasal güvence sağlamak ve % 59’u da seçim için yatırım yapmak olduğunu ifade ediyor. Değerlendirmelerde parti kimliklerinin tayin edici bir ağırlığı var. Mesela, Kılıçdaroğlu’nun teklifini CHP tabanı (% 69) doğru, AK Parti tabanı ise (% 80) yanlış buluyor. Her 10 CHP’liden yaklaşık 7’si (% 69) Kılıçdaroğlu’nun amacının başörtüsüne yasal güvence vermek olduğunu söylerken, her 10 AK Partiliden 9’u (% 86) bunun seçim yatırımı olduğunu belirtiyor.

Bu yasa teklifiyle Kılıçdaroğlu’nun dindar-muhafazakâr seçmenler arasında oyunu artırabileceğini düşünenler % 31, aksi kanıda olanlar ise % 63 olarak ölçülüyor. Başörtülüler arasında da bu konuda benzer oranlara rastlanıyor; başörtülülerin % 29’u önerinin Kılıçdaroğlu’na oy getireceğini, % 63’ü de oy getirmeyeceğini söylüyor.

Kılıçdaroğlu’nun bu adımının kime yaradığı noktasında seçmenler ikiye ayrılmış görünüyor. Seçmenlerin % 38’i iktidara, % 35’i de muhalefete yaradığını belirtiyor. AK Partililerin beşte biri (% 20) bunun muhalefete, CHP’lilerin dörtte biri ise bunun (% 25) iktidara hizmet ettiği görüşünde.

Kılıçdaroğlu’nu eleştirenlerin en temel tezi, sorunun çözüldüğü ve dolayısıyla bunu yeniden dolaşıma sokmanın muhalefete bir faydasının dokunmayacağıydı. Gerçekten de toplum, bugün itibariyle ortada bir başörtüsü sorunu görmüyor. Her 10 kişiden 9’u başörtüsü nedeniyle bir mağduriyetin yaşanmadığını belirtiyor. Eğer bu veri merkeze alınırsa, Kılıçdaroğlu’nun hamlesinin kendisi ve partisi açısından bir siyasi yarara tekabül etmediği neticesine varılabilir.

Lakin dikkate alınması gereken bir veri daha var. Evet, seçmen bugün bir sorun görmüyor ama yarın olası bir CHP iktidarı için gönlü o kadar rahat değil. Çünkü seçmenin üçte biri (% 35), bir CHP iktidarında başörtüsü yasağının geri gelebileceğinden endişe ediyor; bu oran MHP’lilerde % 59’a, AK Partililerde % 63’e çıkıyor.

Hülasa iktidar seçmenlerinde büyük bir endişe var ve Kılıçdaroğlu’nun da bu endişenin dozunu düşürmek için gayret etmesi, bir pozisyon ortaya koyması gayet doğal. Elbette, yıllar içinde katılaşmış buz tek bir hareketle çözülecek değil ama bir yerden de başlamak lazım.

Ve zannımca Kılıçdaroğlu da yanlış bir yerden başlamadı ama buzları eritebilmesi için daha çok çaba sarf etmesi gerekiyor.