Kurumlar çökerken ekonomi kalkar mı?

Taha Akyol yazdı;

Kurumlar çökerken ekonomi kalkar mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan tabii partisinin genel başkanı olarak pembe tablolar çiziyor ama saygın iktisatçılar yine alarm veriyor.

İşte, bütün dünyada kendisine çok referans yapılan iktisatçılardan Daron Acemoğlu’nun T24’te Murat Sabuncu’ya yaptığı uzun açıklamada söyledikleri:

Çok büyük korkum var… Türkiye’de ekonomik kriz derinleşebilir…

Ucuz faizli kredilerle körüklenen verimsiz büyümenin tahribatını karşılayıp ekonomiyi sağlıklı bir yola koymak için dış kaynak lazım ama Türkiye’deki hukuk düzenine ve kurumlara güven çok kaybolduğu için dış kaynak gelmiyor…

Dahası, Türkiye dünyadaki dijitalleşme ve yapay zeka devrimine dikkat etmiyor, bu yüzden önümüzde on yıl çok daha sıkıntılı olabilir, diye uyarıyor Acemoğlu. (26 Mayıs)

DAHA KÖTÜSÜ GELİYOR

Acemoğlu, bakın, Aralık 2017’de ne demişti:

Büyüme sağlıklı olmadığı için ekonominin yavaşlama riski çok yüksek. 2018’de olsun ya da 2019’da olsun; bu riskleri görmemiz lazım. Daha önce dile getirdiğim gibi bir-iki yıl içinde kriz olabilir.” (25 Aralık 2017)

Gerçekten 2018’de, pandemiden önce krize girdik, pandemi ile büsbütün ağırlaştı…

Modern iktisat bilimine göre, uzun vadede sağlıklı büyüme için gereken yatırım, verimlilik, eğitim, teknoloji , hukuk, ihracat gibi şartları göz ardı edip “önümüzdeki seçimler” uğruna düşük faizli krediler dağıtarak tüketimi körüklerseniz bunun sonucu krizdir

Bu bilgiyle konuşan Acemoğlu şimdi krizin daha da derinleşmesinden “çok korktuğunu” söylüyor. Hatta “çok daha kötüsü geliyor” diyor. Çünkü kurumların kalitesinin bozulduğunu, verimsiz büyümenin tahribatının arttığını, pandemi döneminde de yanlış politikalar uygulandığını anlatıyor. (Karar, 22 Haziran)

En önemli sorun, “tek kişilik hükümet”in kurumları zaafa uğratması… Başta yargı ve Merkez Bankası başta olmak üzere kurumların kalitesinin bozulması.

TÜİK eski Başkanı Birol Aydemir, kurumların nasıl kalitece bozulduğunu anlatmıştı, okumanızı tavsiye ederim. (Karar, 22 Mart 2021)

Merkez Bankası’nın “laf dinler” hale getirilerek 128 milyar doların nasıl heba edildiğini artık herkes biliyor.

KURUMLARIN HALİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan kurumların güven kaybetmesinin ekonomideki hasarını fark etmiş olmalı ki üç ay önce “Ekonomik Paket” açıklamasında şöyle konuşmuştu:

Yapısal politikalar tarafında kurumsal yapının güçlendirilmesi, yatırımların teşvik edilmesi, iç ticaretin kolaylaştırılması, rekabet politikaları, piyasa gözetimi ve denetimini reform kapsamımıza aldık.” (12 Mart)

Çok doğru ama “kurumsal yapının güçlendirilmesi” için ne yapıldı?...

Aksine kurumsal yapı zayıflatılmaya devam etti.

O konuşmadan bir hafta sonra ilkeli bir yönetici olan Naci Ağbal’ı görevden aldı, yerine Şahap Kavcoğolu’nu atadı… Naci Ağbal’dan yirmi gün sonra da Merkez Bankası’nın Başkan Yardımcısı Murat Çetinkaya’yı görevden aldı.

Bunun yarattığı ilave güvensizlik dövizi ve faizi fırlattı. Bir haftada doları 7.20 liradan 8.40 liraya yükseltti, yabancılar Türk piyasalarında 5.8 milyar dolarlık çıkış yaptılar! (Karar, 11 Mayıs)

Merkez Başkanı eski Başekonomisti Prof. Hakan Kara, bu kadar tantanalı paket açıklamaktansa Merkez Bankası’nın bağımsızlığını sağlamanın daha iyi olacağını söylerken haklıydı elbetti.

Görüyorsunuz, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını kaldırıp “laf dinler” hale getirmenin faturasını…

SAYIŞTAY SEÇİMİ

Yatırımlar için hukuka güven şart deniliyor, bunu iktidar da söylüyor ama CB sisteminde, bütün üyeleri siyasi irade tarafından atanan HSK’nın yönetiminde yargının hali ortada…

Hukuk devleti indeksi’nde Türkiye 101. sırada!

Yolsuzluk indekslerinde Türkiye’nin durumu 2012’den beri yıldan yıla kötüleşiyor, ortaya dökülen şaibeler gözler önünde…

Ve, Meclis’teki iktidar bloku, Cumhurbaşkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürü’nü Sayıştay başkanlığına seçti.

DEVA Partisi’nden Mustafa Yeneroğlu’nun değerlendirmesi şöyle:

Cumhurbaşkanından doğrudan emir ve talimat alan bir kişinin başkan seçilmiş olması Sayıştay’ın tarafsızlığını ve bağımsızlığını tamamen ortadan kaldıracaktır.”

İktidarın Sayıştay denetimlerinden nasıl rahatsız olduğu biliyordu….

Ekonomide “daha kötüsü” kaygısına kapılmamak mümkün mü?

Türkiye kurallar ve kurumlar yönetimine dönmek zorunda, yani gerçek hukuk devleti…