Medine’li küçük grup Hz. Peygamber’le sözleşmişlerdi. İslami deyim ile söyleyecek olursak, biat. Kelimenin aslı ‘beyat’tır. Bu dönemde beyat, ‘peygambere bağlılık, itaat’ ve ‘dini hükümlerde sabit olmak’ anlamındadır. Daha sonraki zamanlarda siyasi bir anlam da kazanacaktır. Düşününce, bu dönemdeki anlamında da siyasi bir yön bulunur. Çünkü Hz. Peygamber’e itaat-bağlılık demek, aslında onu lider olarak kabul etmekti.
İlk sözleşmede bulunanlar daha sonra Medine’ye döndüler ve yanlarında da Musab b. Umeyr’i alıp götürdüler. Hz. Peygamber, Musab’ı Medine’de (Yesrib) çalışmalar yapması, İslam’ı anlatması için göndermekten çekinmedi. Neden böyle diyorum? Çünkü Müslümanların sayısı azdı ve yetişmiş eleman olan Musab’ı göndermek o zaman için riskli de bir durumdu.
Musab’ı İslam’ı anlatmak için göndermek ne anlama geliyor?
Mekke Dönemi’nde iman konuları ve ibadet olarak ise sadece namaz farz kılınmıştı. Musab, İslam’ı anlatmak için bir yıl boyunca Medine’de ne anlatacaktı? Bu soruyu bugünün şartları ile düşündüğümüzde biraz saçma gelebilir. Çünkü iman esasları zaten 6 tane ve bunları da ezberleyin, işlem tamam. Bu da kaç gün, kaç saat alabilir ki, öyle değil mi?
İşin aslı öyle değil. Musab, Medine’de İslam’ın gelmeye başladığı zamandan o güne kadar (yani 13 yıllık zamanı) yaşananları, Hz. Peygamber’in söylediklerini, yaklaşım tarzını ve İman’ın tesis edilme sürecini anlatacaktı.
Miras Müslümanı olan bizler için ehemmiyeti yok ama dışarıdan birisi için bir dini seçmek çok önemli bir durumdur. Mekke Dönemi bitmeden bu konuyu da ele almak iyi olacak kanaatindeyim.
Yesribliler kültürel olarak Allah’ı ve haccı tanısalar da, bilgisel-düşünsel ve iradesel eğitimden haberleri yoktu.
Akabe sözleşmelerine katılanlar ve genelde Yesribliler’in en önemli özellikleri bana göre, öğrenmeye açık olmaları idi. Hristiyanlık, Yahudilik ve kültürel olarak Allah kavramı (kulluk) ve hac ile birikimleri olsa da, gene de öğrenmeye açıklardı ve yeni bir hayat anlayışı ve yaşama modelini öğrenmek istiyorlardı. Onları değerli kılan da buydu bana göre. Bugünkü Müslümanlarla kıyasladığımızda işin önemi daha da ortaya çıkıyor. Kuran’ı hiç okumamış, İslam hakkında bilimsel yazılmış eserleri okumamış ama buna rağmen her şeyi biliyormuş gibi davranan yığına baktığımızda, Yesribliler’in öğrenmeye açık olmaları, Medine’yi oluşturacak insanlar olduklarını ispatlamakta.
Bu küçük grubun Yesrib’e dönmeleriyle ‘yeni hayat anlayışı ve yaşam şekli’ diğer insanlara da yayıldı ve bir sonraki sene sayıları 77’ye yükseldi. Bunlardan ikisi de kadındı.
77 kişi hac yapmaya giden Müşriklerle Mekke’ye yola çıktılar. Akabe’de tekrar buluşma olacaktı. Hz. Peygamber bu buluşmaya amcası Abbas’la katıldı. Abbas b. Abdülmüttalip, Hz. Peygamber’i onlara emanet etmek için bir konuşma yaptı. Bu konuşma aslında onları Hz. Peygamber etrafında toparlamayı ve ona bağlılığı ve itaati de sağlamak içindi.
Burada şu da akıllara gelebilir: ‘Zaten peygamber ve onu koruyan-kollayan bizzat Allah, neden bu konuşmaya gerek vardı?’
Evet, peygamberi koruyan Allah’tı ama dünya hayatının işleyişi çerçevesinde sözleşmeler esastır ve elle tutulur bir güvence gerekliydi. Zaten Hz. Peygamber onlardan bu güvenceyi de açıkça talep etti. Olası bir hicret için Yesribliler kendisini canlarını, mallarını, çocuklarını ve kadınlarını korudukları gibi koruyacaklar, rahat günlerde de sıkıntılı anlarda da ona itaat edecekler, bollukta da darlıkta da gerekli malî yardımları yapacaklar, iyiliği emredip kötülüğe engel olacaklar, hiç kimseden çekinmeden hak üzere bulunacaklar. Bunlar Akabe sözleşmesinin şartlarıydı. Onlar da bu şartları kabul ederek sözleşmeyi resmileştirdiler. Peygamber’le irtibatı sağlayacak 12 kişi seçtiler. Bu kişilere ‘nakib’ adı verildi. Bu, Kurani bir terimdir: ‘اثْنَيْ عَشَرَ نَق۪يباًۜ ‘
‘Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik……’ (Maide, 12)
Nakib: Seçilmiş kişi/ler. Bir topluluğun çeşitli devlet işlerinde görevlendirdikleri üst düzey yöneticiler. Nakib kelimesi sonraki zamanlarda da çeşitli devlet işlerinde kullanılmıştır.
Bu ikinci sözleşmeden sonra Hz. Peygamber, çevresindekilere Yesrib’e hicret etmeleri için izin verdi ve hatta onları bu konuda görevlendirdi.
Sevgi ve Bilgiyle kalın