İktidarın yeni söylemi: 1921 Anayasası

Taha Akyol yazdı;

İktidarın yeni söylemi: 1921 Anayasası

Adalet Bakanı Abdülhamid Gül, yeni anayasayı “1921 Anayasası ruhuyla” hazırlayacaklarını söyledi. “Cumhuriyeti 1921 Anayasası ruhuyla taçlandıracağız” diye konuştu.

Anayasa gibi hayati bir konudaki bu çarpıcı sözü iki açıdan tahlil etmek gerekir:

Bir, 1921 anayasasında neler vardı?.. Bu hukuki bir meseledir.

İki İktidar “1921 Anayasası ruhu”nu niye yirmi yıl sonra bugünlerde hatırladı?.. Bu siyasi bir meseledir. İktidar bu kavramı kullanacağı yeni bir siyasi kampanya hazırlığında.

1921 ANAYASASI

1921 Anayasası, Milli Mücadele devam ederken, Anadolu’da teşekkül etmekte olan milli devlet kurumunun teşkilatlanmasıyla ilgili ve bu konuyla sınırlı bir anayasadır.

O yüzden de adı “Kanunu Esasi” (ana yasa) değildir, “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu”dur, yani yeni devletin esas teşkilatını düzenleyen temel yasa…

1921 Anayasası “hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” diye başlar, bu bütün anayasalarımızda vardır.

1921 Anayasasında “kuvvetler birliği”, yani bütün erklerin Meclis’te toplanması kabul edilmiştir. Bu bakımdan Meclis’in yetkileri modern anayasalardaki gibi teker teker ve sınırlayıcı olarak değil, genel ifadelerle yani sınırlanmış bir siyasi güç olarak tanımlanmıştır. Buna “Ahkâm-ı şeriyenin tenfizi” (uygulanması) dahildir. (Madde 5)

1921 Anayasası’nın bundan sonraki maddeleri “idare”“iller”“ilçeler”“nahiyeler” ve “umumi müfettişlik” maddesinden ibarettir. Zaten hepsi 23 maddedir.

11. madde illere “muhtariyet” (özerklik) vermektedir.

TÜRKİYE DEVLETİ’

Sayın Gül, “1921 Anayasası ruhu” demekle o anayasadaki “kuvvetler birliği”ne dönüşü kastetmiş olabilir mi? Olmamalı, olamaz.

İllere özerklik verilmesini kastetmiş olabilir mi?.. Gerçi iktidarın “eyalet sistemi”ni övdüğü zamanlar oldu ve ama bugün “1921 Anayasası ruhu” derken bunu kastetmedikleri bellidir.

Peki geriye ne kalıyor?

1921 Anayasası ruhu” derken hangi maddeyi esin kaynağı olarak görüyorlar?

1921 Anayasası’nın tarihî değeri muazzamdır. Her şeyden önce kurulmakta olan milli devletin ilk “teşkilat-ı esasiye”sidir. “Türkiye devleti” kavramı anayasal düzeydeki bir metinde bütün tarihimizde ilk defa 1921 Anayasası’nda yer almıştır.

Hakimiyet 1921 Anayasası ile “payitaht”tan “başkent”e geçmiştir.

Fakat 1921 Anayasası’nda Türkiye’nin geleceği için hayati derece önemli olan kuvvetler ayrılığı yoktu. Meclis’in denetim yetkileri, yargı erki, yargı bağımsızlığı, yargı kurumları yoktu. Hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemeler yoktu. Vatandaşlık, kamu hakları, seçme seçilme hakkı, vergi, bütçe, iktisadi ve mali hükümler yoktu?.

Bu durumda 1921 Anayasası’nı nasıl model alacağız?

EKSİK VE GEÇİCİ

Bir “esas teşkilat” anayasası olarak 1921 Anayasası diğer konuları düzenlememekle bunları hem Milli Mücadele lider kadrosunun takdirine, hem Osmanlı anayasası olan Kanunu Esasi’ye bırakmış oluyordu. Merhum Bülent Tanör 1921-1923 dönemini bu bakımdan “iki anayasalılık” olarak tanımlamıştır. (Osmanlı Türk Anayasa Gelişmeleri, YKY, s. 267 vd.)

1921 Anayasası’nı doğuran siyasi faktörler ve hukuki içeriği konusunda benim “Atatürk’ün İhtilal Hukuku” adlı kitabımda geniş bilgi mevcuttur. (Doğan Kitap, s. 129-159)

1921 Anayasası tarihi rolü muazzam ama hukuken hem eksik hem geçici bir anayasaydı.

Türkiye’nin geleceği için nasıl model olabilir? “Ruh” denilen şeyin anayasa hukukundaki kavramsal karşılığı nedir?

Türkiye’nin geleceği için düşünülecek bir anayasa, geçmişe dönük olamaz. 1876’dan bugüne bütün anayasal tecrübelerimizi gözeterek; kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, denetim ve denge, temel hak ve hürriyetler gibi modern esasları içermek zorundadır.

İktidarın bu kavramları “ayak bağı” saydığı bellidir. CB sistemiyle de bu esaslar ağır hasara uğramıştır..

ÖYLEYSE NİYE?

Öyleyse nereden çıktı bu “yeni anayasa” ve “1921 anayasası ruhu” söylemi?

Propaganda için diye düşünüyorum.

Yedi düvele karşı bize zafer kazandıran Milli Mücadele’nin anayasasına göre yeni bir anayasa yapacaktık, engellediler! İllet, zillet, Pontus, hainler falan…

İnşallah, inşallah niyetleri bu değildir.

Doğrusu; kuvvetler ayrılığına, denetim ve dengeye, temel hak ve hürriyetlere dayalı bir sistem, bence tercihen güçlendirilmiş parlamenter sistem anayasasını inşa etmektir.