Evrensellik ve Müfredat

Mustafa TEKİN

Evrensellik ve Müfredat

Geçen hafta eğitimde 2023 vizyonu çerçevesinde eğitimdeki insan felsefesini tartışmıştım. Ayrıca evrensellik meselesine değinerek konuyu sonlandırmıştım. Şimdi biraz da evrensellik ve müfredat ilişkisini ele alalım.

Eğitim tartışmalarının içeriğine baktığımda, kahir ekseriyetin ?çocuğu yönlendirme? üzerinde durduğunu; aslında açık ve örtük biçimlerde herkesin kendi bakış açısı ve ideoloji çerçevesinde çocuğun yetiştirilmesini savunduğunu görmekteyim. Bu durum, eğitimi bir dikte etme sorununa indirgemektedir. Doğrusu modern zamanların vatandaş yetiştirme projesiyle de uyumludur. Fakat eğitimi iktidarlara göre değişen bir içerikle konumlandırma riski burada fazlasıyla mevcuttur. Belki Türkiye´nin son elli yıllık tarihini ele aldığımızda müfredatların niçin sıkça değiştiğini de anlayabiliriz.

Bu bakış açısı eğitimde iki noktada risk oluşturmaktadır. Birincisi, evrensel bakış açısının kaybolması, diğeri de, eğitimin hedeflerinden birisi olan insandaki yetilerin ve yeteneklerin ortaya çıkarılması.

Elbette eğitimin bir çerçevesi, amacı, ayağını bastığı topraklardan aldığı değerler silsilesi vardır. Ama çocuğa ideolojik yüklemeler yapmaya çalışmak birkaç açıdan karşılıksız kalmaktadır. Bir kere, ortam ideolojilerden arınma adına öğrencilere ideolojisiz bir ideoloji vermektedir. Bu ise, kişinin hayatta olduğunu tek göstergesini biyolojik semptomlara indirgeyen bir yaşam biçimidir. İkincisi, dikte etmeye çalışmak, eğitimi bir propagandaya çevirmek anlamına geliyor.

Şimdi gelelim evrensellik meselesine. Geçen haftaki yazımda, öğrencilerimizi farklı ülkelerin öğrencileriyle bir konuyu ilmi olarak tartışırken görmekten bahsetmiştim. Böylece bir yandan dünyadaki bilgisel süreçlerden haberi olmak, öte yandan bunları bilimsel açıdan temellendirebilmek.

Şimdi ne demek istediğimi aktüel bir örnek üzerinden aktarmaya çalışacağım. Yıllardır müfredatlarda ?evrim? konusunun bulunup bulunmayacağı gündemi meşgul etmeye devam ediyor.  Aslında her iki taraf da konuya ideolojik olarak yaklaşıyor. Bu anlamda yıllardır müfredata bu konuyu yerleştirenler, evrim fikrine inanan insanlar yaratmaya çalıştılar. Darwin´in teorisine kesin bir kanunmuş gibi muamele yaptılar. Diğerleri de tam tersi savundular. Bildiğim kadarıyla en son müfredattan çıkarıldı.

Doğrusu ben her iki tavrı da yanlış bulmaktayım. Zira evrim sadece Darwin´in ürettiği bir teoriden ibaret değildir. Sosyal bilimlerde evrim, ilerleme, sosyal Darwinizm dediğimiz teoriler çerçevesinde birçok bilgiler üretilmiştir. Hiç şüphesiz bu bilgilerin hepsi için kesin doğrular diyemeyiz. Ancak üretilmiş teoriler, açıklamalar sosyal bilimlerde ve tabii bilimlerde epey yer tutmaktadır.

Dolayısıyla evrim konusunu bir ideolojinin gereği olarak vermek kadar, onu görmezden gelmek de konuya sağlıklı yaklaşımı engellemektedir. Şimdi tartışmaların bu noktada tıkanıp kalması ve yıllardır Türkiye´de enerjinin bu noktalara harcanması, iyice düşünüldüğünde bir kayıptan ibarettir.

Halbuki olması gereken şudur: Evrim bilimler tarihi içinde yer alan, varolan ve dünyanın da bir şekilde tartıştığı bir konudur. Hatta sosyal bilimleri ziyadesiyle etkilemiştir. Şimdi böyle bir konu yokmuş gibi davranamazsınız. Zira bu öğrenci konuyu nasıl anlayacak ve daha da önemlisi uluslar arası arenada bu tür tartışmalara nasıl katılacaktır. Dolayısıyla derslerde öğrencilere konu enine boyuna anlatılmalı, evrimle ilgili farklı tezler (onu benimseyenler kadar reddedenlerin tezleri) ortaya konmalı, bu tezlerin gerekçeleri belirtilmelidir. Bundan sonra öğretmen hatta kendi kanaatini yine gerekçeleriyle ortaya koyabilmelidir.

Yani öğrenci gerekçelerini sunarak bir konuyu nasıl temellendireceğini ya da eleştireceğini ortaya koyabilme gücü kazanmalıdır.