Faruk Kuzu'nun 'konuya dair' haber yorumu...
Türkiye’de, 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edildi. Fakat aslında 23 Nisan 1920 tarihinden itibaren, Cumhuriyet yönetiminin alt yapısı atılmaya başlanmıştı. 23 Nisan 1920’de “Egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa/halka ait olduğu” belirtilmiş ardından bu yeni düzenin kurulması için hızla çalışmalar yapılmaya başlandı.
1922 yılında bu çalışmalar doğrultusunda Padişahlık ve Saltanat hukuken kaldırıldı. Önce TBMM, 1 Kasım 1922 gecesi almış olduğu karar doğrultusunda, “Halifelik’le” “Saltanatı” birbirinden ayırarak Saltanatı tamamen kaldırdı.
TDK(Türk Dil Kurumu) Cumhuriyeti şöyle anlatır: “Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi”
Peki, İslam bu yoruma ne diyor? Öncelikle bunun çok da karmaşık bir konu olmadığını vurgulamak istiyorum. Bu konuda iki temel meselenin izaha kavuşturulması gerekir.
Birincisi: Cumhuriyet bir sistem midir, bir rejim midir? Sorusuna cevap bulmamız gerek.
İkincisi: İslam’ın insanlığa sunduğu yönetim modeli nedir?
Birinci sorunun cevabıyla başlayalım: Cumhuriyet bir yönetim modelidir, bir rejim modeli değildir. “Araba motoru hükümet sistemiyse, motorun çalışma mekanizması da rejimdir.” Aradaki fark çok önemlidir. Sistem bir ülke için bir halk için sadece yönetim şekli iken, rejim o ülkenin o halkın inançla tabi olduğu, benimsediği bir fikir bir davadır denilebilir. Sadece yönetim modelinden ibaret olan sistem için birkaç örnek vermek gerekirse: Monarşi(Krallık), Otoriter, Totaliter, Parlamenter, Başkanlık, Yarı Başkanlık Sistemi gibi sistemler.
Rejim için ise bu sistemlerin üzerine inşa olduğu fikir veya inançları gösterebiliriz. Mesela: Komünizm, Laik Rejim, Kapitalizm, İslami Rejim, Kemalizm (Her ne kadar siyaset bilimciler Kemalizmi bir ideoloji olarak kabul etmeseler de Türkiye’de kendini bu isimle adlandıran birçok müntesibi bunu bir ideoloji ve hatta en iyi ideoloji ve inanç olarak gördüğü için yazıyorum)
Bir Müslüman çıkıp “Biz Sisteme karşıyız! Bizim sorunumuz sistemle!” dediğinde aslında Rejimi kastederek konuşur lakin konuşma dilinde sistem ile rejim aynı anlamda kullanıldığı için ne demek istediği anlaşılmaktadır.
Mesela Türkiye’de biri çıkıp “ Biz bu sistemi kabul etmiyoruz!” dediğinde aslında kast ettiği Laik-Kemalist Rejimdir.
İkinci soru; İslam insanlığa hangi yönetim modelini sundu? Merhum Muhammed Hamidullah “İslam Peygamberi -2” adlı muhteşem eserinde Hz Resulullah’ın vefatı kısmında şu harika tespiti yapar :
“Allah Resulu Ümmetinin olgunluğuna güvendiği için kendinden sonra net olarak herhangi bir yönetim şekli bırakmadı.” Der.
Bununla birlikte ünlü usulcü Allame Sadr'ş-Şeria'ya göre yönetimde illet insanın canını, malını, neslini, dinini, ahlakını ve aklını koruma ve geliştirmeye yönelik olmalıdır.
Kısacası İslam Tarihi uzun dönemler boyunca Otokratik- Monarşik veya Totaliter yönetimler tarafından idare edilen coğrafyalara şahitlik etmiştir. Anlaşılan o ki İslam’da asıl olan HİLAFET SİSTEMİ olmakla birlikte yönetimin temel esprisi “Din-can-mal-namus-ahlak ve aklın muhafazası ve tabii ki ADALETİN sağlanmasıdır”
Bugün Türkiye Cumhuriyetinin 96. Yıl dönümü. Bugünü kutlayan bir kısım solcu laik'in; kutlamalarının temeline “Hilafeti alaşağı etme, dini değerlerden uzaklaşma ve inanca karşı kazanılmış bir zaferi” yerleştirme edasıyla kutlama yapmaları ne kadar doğrudur?”