Bir siyasal varoluş bilinci: Ümmet 5

Abbas PİRİMOĞLU´nun Analiz; YAZARLAR Tüm Yazıları Abbas Pirimoğlu Bir siyasal varoluş bilinci: Ümmet 5 27.07.2019 00:01 İmam Mâtürîdî tarafından yapılan izahta ?iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarsınız? ayetinde maruf ve münkerin üç anlama gel

Bir siyasal varoluş bilinci: Ümmet 5

Bir siyasal varoluş bilinci: Ümmet 5

27.07.2019 00:01

 

 

İmam Mâtürîdî tarafından yapılan izahta ?iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarsınız? ayetinde maruf ve münkerin üç anlama geldiğini ifade etmiştik.

 

Müfessirin işaret ettiği bu üç anlamı tefsirinden aynen aktaralım:

 

?Bir, maruf aklın iyi gördüğü, yani aklın güzel bulduğu şeydir; münker de aklın çirkin görüp kötü kabul ettiği şeydir. Diğeri, maruf ayetlerin ve delillerin işaretiyle güzel olduğu bilinen şeydir, münker de çirkin olduğu deliller vasıtasıyla bilinen şeydir. Öbürü de maruf peygamberlerin dilinde güzel görülen şeydir, münker de onların çirkin gördükleri ve yasakladıkları şeydir?

 

Anlaşılacağı üzere Mâtürîdî açısından iyilik ve kötülüğü belirleyen üç kıstas: Akıl, ayet ve peygamberin sözleridir.

 

Aynı konuda Ali Bulaç Kur´an Dersleri isimli eserinde ayette bildirilen iyilik ve kötülüğü belirleyen kriterleri şöyle sıralar: Din, akıl ve fıtrat.

Keza yine Âl-i İmran suresindeki 104 ve 110. ayetlerini açıklarken gerçekten de üzerinde düşünülmesi gereken önemli hususlara değinir:

 ?Müslümanların içinde insanları hayra çağırmakla yükümlü olan seçkin bir topluluk, beşeriyetin özgürlüğünü, refah ve güveliğini temin etmek için cehd ve mücahede içinde olur. Beşeriyeti sadece maddiyatçılığa saplanmış arsız bir tüketime, sorumsuz zenginliğe, sınırsız servet ve sermaye biriktirmeye değil, makul ve ahlaki hayatı sürdürmeye, dürüstlüğe matuf refaha, özgürlüğe, eşitlik ve adalete davet eder?

?İslam ümmetinin ameli hayır´dır? diyen Ali Bulaç Maruf ve münker ?in farklı inanç ve kültürler arasındaki ortak temel paydaları da ifade ettiğini söyler. Şeraitin vaz´ettiği kurallar sadece Müslümanlar için geçerlidir. Mesela namaz emri ve içki yasağı gibi emir ve nehiyler sadece Müslümanlar açısından anlamlı iken Hıristiyanlar için bir hüküm ifade etmez. Lakin ?Müslüman ve Hıristiyan´ın ortaklaşa doğru, iyi, faydalı ve güzel buldukları şeyler maruftur. Mesela yoksullara yardım edilmesi, açların doyurulması, muhtaçların yardımına koşulması, barışın tesisi için çalışılması gibi. Yine iki din müntesipleri için ortak kötü zararlı ve çirkin fiiller olabilir, mesela işkence, zorbalık, hırsızlık, yalan, sömürü, hayâsızlık vs gibi ?

 

Yukarıda belirttiğim gibi Ali Bulaç için kriterler Din, akıl ve fıtrattır. Akıl nefsin heva ve arzusuna kapılarak iyiyi kötü kötüyü iyi gösterebilir. Burada dinin yol göstericiliğine ihtiyaç vardır. Din adı altında çirkin davranışlar, din formuna bürünmüş zalimane töreler, adetler teamüller çıkabilir. Bu durumda da selim akla ve temiz fıtrata müracaat etmek gereklidir. Bulaç´ın ifadesiyle ?Eğer ilk anda akıl ve fıtrat bir şeyi kesin ve kategorik olarak reddediyorsa, bu din açısından da doğru ve güzel değildir.?

 

İnsanlık için örnek olacak, iyiliği emredip kötülükten sakındıracak ümmetin yapacağı maruf değerler nedir?  Bu sorunun cevabını Ali Bulaçşu şekilde verir:

 

? Ahlak, özgürlük, adalet, hakkaniyet, dürüstlük ve bir arada yaşama sanatı. Yüksek ahlaki hayat, sorumsuzca kullanılmayan özgürlük ve hukuk yanında sosyo-ekonomik hayatın temelinde işleyecek adalet ?

Peki, münkerler nedir? Bunları engelleyecek her şey.

 

Hülasa edilecek olursa, Hz. Muhammed´in tebliği ile oluşan ilk toplum taşıdığı misyon itibariyle ümmet´tir. Yani: Hz. Muhammed´in ümmeti? Sonraki nesiller kendilerine bir imam/halife seçmek suretiyle ?Hz. Muhammed ümmeti? olma hassasiyetlerini ikmal etmelidirler. Ümmet hem kendisini her daim yenileme ve hem de insanlık adına yürüteceği hayırlı vazifeler itibariyle sorumludur. Bu, Müslüman toplumununsiyasal şuuru olup, devleti ve siyaseti öncelemektedir. Konjonktürel siyasetin alanı olan devlet biçimi tarihsel olup zamanın şartları gözetilecektir.

 Din, selim akıl ve fıtrat bakımından meseleye yaklaşıldığı zaman dahi Müslümanların ümmet şuuru taşımaları bir zorunluluktur. Bu konuda irdelediğimiz ayetler dahi göstermektedir ki din bunu emretmektedir.

Günümüz dünyasında bölük pörçük ve perişan halde yaşayan başka mecralarda hayal âleminde gününü harcayan zenginlikleri talan edilen Müslümanların vaziyeti karşısında akıl da aynı neticeyi öngörecektir. Yeter ki bir ideoloji yahut basit çıkarların çekiciliği ile malul duruma düşmemiş olsun.

Keza yine günümüz dünyasında Batılı güçler tarafından aşağılanan insanlığın içerisine düşürüldüğü zelil durum gözetildiği zaman, temizfıtrat da insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetin mevcudiyetini elzem görecektir.