AK PARTİ VE 24 HAZİRAN SEÇİMLERİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

RAMAZAN DEVECİ- 03.07.2018

AK PARTİ VE 24 HAZİRAN SEÇİMLERİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Ak Parti Türkiye´nin en köklü İslami hareketlerinden olan milli görüşten, ayrılan insanların kurdukları bir parti. Her ne kadar partiyi kuran kadro İslamcı olmadıklarını söylese de, milli görüş gömleğini çıkardık dese de, gerek İslami geçmişlerinden, gerekse 2012 yılından sonra başörtüsü yasağının kalması sonrasında daha İslami ve milli bir dilin kullanılması ile kamuoyunda İslamcı parti olarak biliniyor ve öyle görülüyor.

Milli görüş, Kudüs duyarlılığı olan, İslam birliği idealini dillendiren ve Türkiye Müslümanlarına ciddi anlamda siyasal bilinç kazandıran bir hareket. Amerikan emperyalizmine karşı duyarlı, NATO´ya karşı ve özellikle Siyonizm karşıtı bir hareket. Bu ülkede bir anti Siyonist düşünce varsa bunda en fazla pay milli görüş lideri rahmetli Erbakan Hoca´ya aittir.

Ak Parti lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan özellikle Kudüs konusunda yaptığı konuşmalar ile Filistin ve Kudüs davasına sahip çıktı. Ve bu konuyu İİT ve BM gündemine taşıdı. Erdoğan bu tavrı ile kimileri tarafından Kudüs´ü tek savunan adam gibi görülüp gösterilmeye çalışıldı. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın uygulamada İsrail´e karşı hiçbir yaptırımın uygulanmaması ve işgalci İsrail rejimi ile ticaretin Ak Parti döneminde rekor kırması kimi Müslümanlar tarafından da eleştirildi, eleştiriliyor.

Ak parti 2002- 2011 yıllarında uyguladığı komşularla sıfır problem ve azami iş birliği politikası ile milli görüşün İslam birliği idealine ciddi katkılar sunmuştu. Ancak Arap baharı ile birlikte, doğru yürütülemeyen Suriye politikasının sonucunda, komşularımızın hepsi ile problemli bir ülke haline geldik. Son yıllarda Suriye´de rejim değişikliği ısrarı, hatasından vazgeçerek, Astana süreci ile Suriye sorununa müzakerelerle çözüm arayışına girdik. Belki de en baştan yapılması geren şey bu idi.

2011 yılından sonra bir dönem Irak, Suriye, ve İran ilişkilerinde mezhebi bir dil kullanan Ak Parti´ye, Irak ve İran yöneticilerin yanlış politikaları da eklenince, İslam alemi, son dönemlerin en yüksek mezhep ayrışmasını yaşayan bir noktaya geldi. İşte karşılıklı yapılan bu yanlışlardan dolayı Şii dünyada Sünni düşmanlığı, Sünni dünyada Şii düşmanlığı sürekli olarak yükselmeye devam ediyor.

Kuruluş aşamasında Ak Parti kendisini muhafazakâr demokrat olarak nitelendirmiş, Avrupa Birliği´ni kendisine hedef seçerek daha çok demokrasi, daha çok özgürlük söylemleri ile birçok seküler ve liberal düşünceli insanın da desteklediği bir parti olmuştu. Avrupa Birliği idealinden vazgeçmeyen ancak uyguladığı politikalar ile kimi özgürlükleri kısıtlayan bir görüntü çizen, milli ve devletçi bir söylemle, güvenlik merkezli bir siyasete yönelen Ak Parti, süreç içerisinde liberal düşünceli insanların desteklerini kaybetti.

Sosyal devlet politikasını çok iyi uygulayan ve yaptığı hizmetlerle geniş halk kitlesinin desteğini alan Ak Parti, çok partili dönemin on altı yıldır iktidarda olan ve girdiği her seçimi kazanan tek partisi idi. 24 Haziran seçimleri ile kendi rekorunu kırdı. İktidarını yirmi bir yıla tamamlamak için milletten yetki aldı.

2009 yılında Ak Parti lideri Erdoğan´ın tarihi ´One minute´ çıkışı ile ve sonrasında İslam dünyasında ciddi bir ilgi ve sevgi gördü. Bu çıkış sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimi İslamcılar tarafından İslam dünyasının umudu olarak sunulmaya başlandı. Süreç içerisinde dünün ümmetçi İslamcıları gelenekçi İslamcılar gibi İslam dünyasının lideri Türkiye söylemi ile gittikçe daha da milliyetçileşmeye başlamışlardı. Şimdilerde milliyetçileşmenin adı yerli ve milli olmak.

İçerde İslamcıları milli bir söylemle devletçileştiren Ak Parti, İslam dünyasına İslam birliği anlayışını ile değil, kurtarıcı lider devlet anlayışı ile yaklaşmayı tercih etti. Kitlelere sürekli olarak İslam dünyasının tek umudu Türkiye, son kale Türkiye, Türkiye düşerse daha doğrusu Ak Parti düşerse İslam dünyası düşer anlayışı verilmeye başlandı.  

Ak Parti kuruluş aşamasında lider oligarşisine karşı kolektif aklın temsilcisi bir anlayışla kurulmuştu. Ak Parti lideri Tayyib Erdoğan 14 Ağustos 2001´de Ak Parti kuruluşunda Ak Parti´nin kuruluş felsefesini şöyle anlatmıştı. ?Bugün Türk siyaset hayatına lider oligarşisinin çöktüğü gün olarak, tekelci bir anlayışa dayanan liderlik anlayışının yerine kolektif aklın temsilcisi olan bir anlayışın yerleştiği gün olarak geçecek.?  Ama süreç içerisinde ne yazık ki Ak Parti de bir lider oligarşisine dönüştü. Kolektif akıl reddedildi. Her şey lidere göre ayarlandı. Lideri eleştirenler hain muamelesi gördü. İşte esasen Ak Parti de yanlışlarda daha çok bu noktada kendini göstermeye başladı.

İmam Ali ?Devletin dini adalettir? der. Bir devleti Allah´ın rızasına uygun kılan değer adalettir. Yoksa adaleti esas almadıktan sonra o devletin dini ya da, seküler bir devlet olmasının bir önemi yoktur. İmam Ali´nin devlet yönetiminde maslahat adına adaletten taviz verilmemiş, devlet yönetiminde adalet her şeyden önce gelmiştir. İslam dünyasında tarih boyunca Muaviye´den sonra Müslümanlar adaleti değil maslahatı tercih etmişlerdi.  Emevi, Abbasi, Osmanlı devletinde ?adalet merkezli siyaset? yerine ?güvenlik merkezli siyaset? uygulanmış, adalet maslahata kurban edilmişti. Devletin güvenliği adına masum insanlar katledilmişti.

Ne yazık ki bu gelenekçi çizgi Ak Parti iktidarının siyaset anlayışında hakim olmuş, yönetim felsefesinde belirleyici olan adalet değil güvenlik olmuştur.

Onun için Ak Parti döneminde özellikle 2011 yılından sonra adalet tartışmaları artarak devam etmiştir. İşin bana göre en acı yanı ise İslamcıların tüm bu adaletsizlikleri sorgulamadan kılıf bulmaya çalışmalarıdır. Ak Parti yöneticilerinin dindar kimliğine, İslamcıların bu tavrıda eklenince toplumda dindar insanlara karşı güven azalmış, ?dindar insanlar haksızlık yapmazlar, çalmazlar? sözü artık söylenmez olmuştur.

Ak Parti bu şartlar altında 24 Haziran´da yeni bir seçime girdi. Parti olarak 1 Kasım seçimlerine göre ciddi bir düşüş olsa da, Ak Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan yüzde 52 oyla yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. Girdiği her seçimi kazanan lider olma özelliğini sürdürdü.

Ak Parti iktidarının bana göre seçim başarısının en büyük nedeni, devlet imkanlarından halka çeşitli vesilelerle yaptığı sosyal yardımlardır.

Kitapların ücretsiz dağıtılması, yaşlı bakım parası, özürlü yardımı, 65 yaş maaşında yapılan artış, yakacak yardımı gibi sosyal devlet politikasını çok iyi uygulayan Ak Parti bu hizmetlerinin karşılığını oy olarak görüyor.

Yine duble yol, hızlı tren, okul, hastane yapımları, sağlık hizmetlerinin halka yansıyan boyutu ve artan refah düzeyi halkın Ak Parti´yi tercih etmesinin nedenleri olarak görülebilir.

Ak Parti ayrıca halkın değerleri ve inancı ile devleti barıştırmış, çok başarılı olamasa da dindar nesil yetiştirmeyi devlet politikası haline getirmiştir. Bu çerçevede Kur´an kursu ve imam hatip okullarının sayıları arttırılmış, orta okul ve liselere Kur´an ve Siyer dersleri seçmeli ders olarak konulmuştur.

Ak Partinin 16 yıllık iktidarında yaptığı onca yanlışa rağmen hala seçimlerde birinci olmasının temel nedenleri bence bu alanlardaki başarılarıdır.

Ak Parti iktidarının bana göre en önemli yanlışları ise şöyle:

İmam hatip ve Kur´an kurslarının sayılarındaki artış, dindar nesil yetiştirmede gerekli başarıyı ne yazık ki sağlamadı, sağlayamadı. Yapılan araştırmalar Ak Parti döneminde halkın dindarlaşmasının azaldığını, namaz kılma oranının düştüğünü, gençliğin deizme yöneldiğini gösteriyor. Bu durumun bence en büyük nedeni FETÖ yapılanmasının cemaat adına, Ak Parti iktidarının dindar kimliği ile yaptıkları adaletsizliklerdir. Bu adaletsizlikler dine ve dindara olan güveninin ortadan kalmasının en büyük nedenidir diye düşünüyorum.

Adalet sistemindeki haksızlıklar, Adalete olan güvenin azalması ve adaletin çok tartışılır hale gelmesi. Adında adalet olan ve en büyük iddiası adalet olan bir partinin döneminde, adaletin bu kadar tartışılır olması bile sorunun önemini anlamaya yeter bence?

Dış Politikada yapılan yanlışlar olarak, dış politikanın iç politikaya çok fazla alet edilmesi ve işgalci İsrail´e en ağır sözler söylenmesine rağmen halen ilişkilerin sürdürülüyor olmasını, yanlış Suriye politikasını zikredebiliriz.

Kolektif akıl ile kurulan Ak Parti´nin tek adam partisine dönüşmesi, lideri eleştiren insanlara hain muamelesinin yapılması ve toplumda kutuplaşmanın artırılması. Ak Parti karşıtlarına vatan haini muamelesi yapılması.

Seçim sonuçları bir kez daha gösterdi ki toplum Ak Parti´nin olumlu yönlerini daha çok önemsiyor ve adaletsizlik kendisine yapılmadıkça rahatsız olmuyor. Başkalarının uğradığı adaletsizlikleri ise kimi mazeretlerle meşru görülebiliyor. Ya da yanlışları ve doğruları değerlendirdiğinde doğruların daha fazla olduğunu düşünüyor olmalı.

Adalet duygusunun bizim toplumumuzda yeterince gelişmemiş olmasından olsa gerek rakipleri bile Ak Parti´ye yeterince adaletsizlik eleştirisi yapamadılar yapmadılar. Bu konuyu en fazla Saadet Partisi dile getirdi. Onunda mesajları gerekli ilgiyi görmedi. 

Bana göre bir iktidarın başarısı düşmanlarına verdiği adalet güvencesi ile ölçülmelidir. Zira İmam Ali´nin dediği gibi ?Devletin dini adalettir.?

Dış Politikada yapılan yanlışlar ise kullanılan milli dil ile etkisiz hale getirildi ve küresel güçler ´Reis´e karşı diyerek, dünya lideri Reis´e sahip çıkılması gerektiği vurgulandı, başarılı da olundu.

Seçim sonuçları bir kez daha gösterdi ki toplum olarak gittikçe daha da milliyetçileşiyoruz. Milliyetçi çizgide siyaset yapan MHP ve İYİ parti toplamda yüzde 20´nin üzerinde bir oya ulaştı. Ak Parti ise kullandığı milliyetçi dil ile dünün ümmetçi Müslümanlarını da milliyetçileştirdi.

24 Haziran seçimlerinde MHP´nin yüzde 11´lik oyu benim için sürpriz oldu. MHP´nin yüzde 7´lerde bir oy alacağını düşünüyordum. Yine Saadet Partisi´nin en az yüzde üçlük bir oy alacağını düşünüyordum yanıldım.

Saadet Partisi İslam birliği ve adalet vurgusu ile yüzde üçlük hatta yüzde beşlik oyu fazlası ile hak ediyordu. Seçim döneminde çok da güzel bir kampanya yürütmüşler, ilgi de görmüşlerdi ama bu ilgi oya dönüşmedi. CHP ile yapılan ittifakın başlarda yanlış olduğunu düşünmüş sonra toplumsal uzlaşmaya kardeşliğe faydası olabilir diye olumlu görmeye başlamıştım. Doğrusu rahmetli Erbakan Hoca´nın partisinin mecliste güçlü bir şekilde olmasını isterdim. Ama halkımız istemedi.

Son söz olarak seçim sonuçları gösterdi ki, toplum olarak adaletsizlik kendimize yapılmadıkça adaleti önemsemiyoruz ve milliyetçileşiyoruz. Oy tercihimizi ise daha çok ekonomideki gelişmeler ve güvenlik endişesi, terör ve dış güçler tehlikesi belirliyor.

Rabbim seçim sonuçlarını hayırlı eylesin. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere yöneticilerimize yanlış yaptırmasın, ülkenin ve insanlığın hayrına doğru ve adil kararlar almayı nasip etsin.

 

EKRAN GAZATESİ