Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Mustafa KOLCU


ZOR/ SARP YOKUŞ

Mustafa Kolcu'nun yeni yazısı;


Doğumla başlayan hayat yolculuğunda yollar farklı farklıdır. Her yolun engelleri ve bitiş yerleri de birbirinden farklıdır. Allah'ın imtihan olarak tanımladığı bu yolculuklarda, kimi insanlar yokuşlara kızar, isyan eder; kimi ise yokuşlara sevdalanır, şükreder. Yokuşun içinde düz, düzün içinde ise yokuşlar vardır. Bu yolda ağlamak da vardır, gülmek de. Sadakat de vardır, ihanet de. Coğrafi yapının her hali gibi, insani duygular da dalgalıdır. Bazen dağlar gibi, bazen ovalar gibi, bazen de deryalar gibi duygular vardır.

Yokuşu Bilmek

Yokuşlar hep yorucudur. Ancak her yorgunluk boşuna değildir. Yolun rahatı ve sonu, yolcuların çabalarına göre şekillenir. Bir insan, aradığının dağın ardında olduğunu fark edince yola çıkar. Yolculuğunu soranlara, “Aradığımın peşine düştüm,” der. Herkesin bu âlemde ardına düştüğü bir şeyler vardır. Kimi bulduğuna sevinir, kimi de aradığına pişman olur. Arama ihtiyacı, varlığın doğasında vardır. Ağaç, kök salmak için yerin karanlığında yol ararken, gövde çiçek ve meyve için güneşi arar. Aradığına ulaşmak isteyenin, oluşmuş ve oluşabilecek durumlara hazırlıklı olması gerekir. Yokuşların içinde, kişisel ve toplumsal tercihlerin sonuçları vardır. Hangi yolda nasıl gidileceğini bilmek önemlidir. Yola koyulan, yoldan haberdar olmalıdır. İster mecburi bir istikamet olsun, ister tercihli bir istikamet, nereye ve nasıl ulaşılacağını bilmek kıymetlidir.

Yokuşu Açmanın Kuralları

İnsanın en büyük engeli, kendisinin ürettiğidir. Bu engelin aşılması kararı, ancak insanın kendisinden çıkar. Kalbin iradesini Allah'ın emrine verenler, yolun durumundan telaşlanmazlar. O mü'min, yola koyulan, yolun sonuna konulanın önemiyle hareket eder. Yolun içinde olanların tamamı, rahmete yolculuk yapmaktadır. Her imtihan, rahmete açılan bir kapıya dönüşür. Neye talip olduğunu bilenler için yolculuk, mutluluğa dönüşür.

Bir avcı, dağlarda aradığı avı bulmak için yürüdüğü yola değil, ulaşacağı ava bakar. Bir mü'min için ise, cennete doğru yürüyüşü, yoldaki imtihanlarla son bulur. Elbette hiçbir değer kolay yoldan elde edilemez. Kolay yoldan elde edilen şeylerin de çoğu zaman değeri bilinmez. Cennet, zor yokuşun ardındadır. Yürümek, düşünmek, kıymet bilmekle kavuşulur.

İnsan, önüne çıkan yeni engelleri yaşadıkça öğrenir. Ya engelin görkeminden korkar ve aşmaktan vazgeçer, ya da engelden daha görkemli iradesiyle yola devam eder.

Akabe: İnfak ve Ahlak İmtihanı

Beled suresinde, bütün beldelere sarp yokuş anlamında “akabe” öğretilir. Önce yola hazırlanan insan tanıtılır, sonra gereken göz, dil, yolun doğrusu ve yanlışı gösterilir. Yokuşun yolcusu, bilinmezlikler ile değil, kararlarıyla yola çıkar. “Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi ya da aç bir yoksulu doyurmaktır.” (90/Beled, 11-16)

Sure, konusu ve konumu itibarıyla ilk dönem Müslümanlarının en sıkıntılı zamanlarında indirildiği düşünülerek okunmalıdır. Bu sure, iki büyük imtihandan biri olan “mal mülk ve diğer kazanımlar” üzerinden imtihanı konu alır. Okuyucusunu yaptıkları ile yüzleştirir ve sarp yokuşu aşmanın mümkün olduğunu müjdeler.

Köle Azat Etmek

Evvel zamanlarda, savaş gibi çeşitli sebeplerle insanlar, eşya gibi alınıp satılırken, kölelik düzenine son vermek bu yokuşun önemli yapı taşlarındandır. Geçmişin zoraki köleliklerinden sonra, gerek ekonomik gerekse siyasi sebeplerle yeni kölelik düzenleri oluşturulmuştur. Hür olmanın şükrü, köleyi azat etmektir. İster fikri kölelik, ister bedeni kölelik olsun, her çağda zor yokuşun yolcuları bu duruma itiraz etmelidir. İtiraz edilmeyen olumsuzluklar, zamanla sıradanlaşır ve normalleşir.

Yoksulun Yanında Olmak

Yoksulluk, tercih edilmeye değer bir şey değildir, ancak insan hayatının imtihanı olabilir. Dün zengin olan kişi, bir hastalık, afet ya da savaş nedeniyle toplumun en fakiri olabilir. Mülk, Mevla’nın tasarrufundadır ve Mü'min, kendisine muhtaç olanlardan haberdar olmalı, üzerine düşeni yapmalıdır. Sarp yokuş üzerinde muhtaçları görmeden yol alanlar, yoksula yardımın dünya ve ahirette karşılığını bulamazlar. “Bugün bana, yarın sana” sözü gereği, ihtiyaç günü geldiğinde, yoksulun ihtiyaçlarını üstlenmek gerekir. Varlığın şükrü, yoksullarla paylaşmaktır.

Yetimin Kollamak

İnsanın en büyük imtihanı yine insanlarla, özellikle de yetimlerle ilgilidir. Yetim ve öksüzler, temeli ve damı yıkılmış evin içinde her türlü tehlikeye açıktırlar. Zor yokuşun yolcuları, yolda karşılaştıkları yetim ve yoksulların garipliğine çare olmalıdır. Yetim, gözleriyle yalvarırken gözlerini ondan kaçırmak, toplumun her yerinde sancı yaratır. “Benden sonra gelen sahip çıkar” diyerek görmezden gelmek, insan onuruna yakışmaz. İnsan kaybettiğinin yetimidir. 

İman, Sabır ve Merhamet

“Sonra inanıp, birbirlerine sabır ve merhamet tavsiye edenlerden olmak.” (90/Beled, 17) Bu yolculuğun asıl direncidir. İmanla kenetlenen güzel duygular kıymetlenir ve güçlenir. Çünkü imanı olmayanın hiçbir ameli salih sayılmaz ve Allah (c.c.) indinde kabul edilmez. İşin kendisi güzel olsa da, o işin faydası yalnızca imanla insana yansır.

Mü'minin tüm hayatı sabırla düzene girer. İman edildiği andan itibaren sabır, sarp yokuşun yakıtıdır. Sabır, zor yolun en büyük imtihanıdır. Tıpkı sınavı geçmeye çalışan öğrenciler gibi. Sınavı bitirebilmek için gereken zamanı ve bilgiyi hazırlamazsa kaybeder. Kazanmak için, sonuç ne olursa olsun sabırlı ve gayretli olmalıdır. Mü'minin sabrı, Allah hüküm verinceye kadar devam eder: "Sana ne vahyedilirse ona uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O hüküm verenlerin en hayırlısıdır." (10/Yunus, 109)

Merhametli Olmak

Merhamet, Mü'minlerin en belirgin özelliğidir. Rahmanın rahmetine vesile olan Mü'minler için, sarp yokuşun en önemli emeği merhametli olmaktır. Merhametini kaybeden her şeyini ziyan etmiştir. Rahmete yolcu her Müslümanın merhamet dolu bir kalbi vardır. "Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (21/Enbiya, 107) diye tasvir edilen peygamberin yolunda gidenlerin merhametine âlem şahit olur. Rasulullah (sav) şöyle buyurur: "İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez." (Buharî, Müslim)

Zor yokuşun yolcuları olan Mü'minler, yolda yapılması gerekenleri şikâyet konusu değil, şükür kapısı olarak görüp birbirlerine örnek olmalıdırlar. Merhametin izzetinden ayrılan kaybeder. En kıymetli merhamet, acımak değil, acıtmamaktır ve muhtaç bırakmamaktır. Allah’tan istemenin şükrü, merhametli olmaktır.

Yolun Sonu Selamet Olsun

Mü'minler sarp yokuşa talip insanlardır. Bu yolda esarete, fakirliğe, kimsesizlere ve çaresizliğe sessizlik yoktur. Mü'minler, mazlumun sığınacağı kapıdır. Bu yolda yürüyenleri Allah sadıklar olarak tanımlar ve nimete ulaşacaklarını müjdeler. Cennete yürümek emekle mümkündür. Gerektiğinde candan, gerektiğinde maldan sadece Allah rızası için vazgeçmektir. Cennetin kokusu, imana açık kalbe nüfuz eder. O lezzetin hayaliyle bir ömür yürüyüşe çıkan Mü'minler, birbirlerinin de merhametlisidir. "Kadın olsun, erkek olsun, inanmış olarak kim iyi iş işlerse, ona hoş bir hayat yaşatacağız. Ecirlerini, yaptıklarından daha güzeliyle ödeyeceğiz." (16/Nahl, 97)

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR