Daralan ruh halimiz, parçalanan fikriyatımız...
Tarumar olan hayatımız, bunca zulüm, bunca işkence…
Yaşamanın anlamını yitirdiği bir zaman dilimi…
İnsanın kendi değerine her türlü çirkin suikastı…
Ruhların köreldiği, vicdanların sustuğu yerdeyiz...
Hiç bu kadar aciz bir durumda kalmış mıydık? İnsanın kıymetinin kalmadığı zamanlar olmuştur ama evrenselleşen ve küreselleşen dünyada bu kadar pervasızca davranışlar, kötülükler sadır olmuş mudur? Dünyanın seyrettiği katliamlar canlı canlı işlenmiş midir?
İnsan hakları sözcülüğü yapanlar ile buna karşıt dil geliştiren, belki daha büyük sözler sarf eden fakat sözlerinin ağırlığı altında ezilen kurumlar, toplumlar olmuş mudur?
Güç ve iktidar çerçevesinde dönen dünyanın içinden sözüm ona vicdanlı sözler söylemenin imkanıyla kendi günahlarını temize çıkaranların dünyasındayız.
Yerelleşen ve millileşen siyasi-politik dilin çapından çıkamayan ümmet hayalinin peşindeyiz.
Küresel sermayenin, kapitalist çarkın içinde büyüyerek infak alma-vermenin derdindeyiz.
Kalıpsal yargıların, tekrarlanan bilginin içinden kendimize alan açmanın, ötekine laf yetiştirmenin, berikisini kötülemenin içindeyiz.
Kendi niyet ve eylemlerimizi hak-adalet-hukuk çemberinden muaf tutmaktayız. Kötülüğü başkasına, iyiliği kendi hanemize düşürmekteyiz.
Asıl sorunları dışarıda aramakta, kendi içimizdeki sorunlara bigâne kalmaktayız. Dahası bununla mesut ve bahtiyar bir hayatı ummaktayız.
Dahası mı hakikat yolunda nefer, hikmet yolunda talebe, irfan yolunda aşık değiliz. Din; bizim hayata yön veren, anlam katan, yolumuzu aydınlatan, bizi kemale erdiren, ahlaklı kılan, ürettiği değerlerle kendini ifade eden, insanlığın adalet talebine cevap veren bir hayat biçimini değil; kendi nefislerimize aracı kıldığımız bir tapınmaya dönüştüğün farkında bile değiliz. Politik açılımlara, siyasi dile, ideolojik kaplaşmaya din içinden malzeme üretmek gibi garip bir ruh halindeyiz.
Kendi kaygılarımızı ve kendi korkularımızı örtecek bir aracı arayanların bulacağı şey farklı olabilir. Lakin buldukları sandıkları şeyin kendi dertlerine çare olamayacağı, kendilerine dert üreterek dertlenmeyeceklerini bilmeleri lazımdır. Derdi olanlar ancak dertlenir. Hakikat bu dertlenmenin insan içindeki gaye ve amacıdır. O yüzden hakikat eninde sonunda kendi mecrasında, kendi diliyle, kendi asil amacıyla ortaya çıkacaktır. Ve kendi korkularına ve kaygıları üzerinden ürettikleri nefsi zaafiyetlerini ortaya dökecektir.
Yaşadığımız çağ, ifsat çağı. Kibirli ve zalimlerin sözünün geçerliliğini koruduğu bir çağ. Güçle beraber şımaran, başkalarına söz hakkı vermeyen bir çağ. Kısacası zalimane bir çağdayız.
Bu çağda mazlumlardan yana olmak, haktan ve hakikatten beslenmek, güç ve iktidarın cazibesine inat adaletle muamele etmek; asıl ve asil bir erdemdir. Bunu yapmakla sadece kendi onurumuzu korumayacağız. Kaybolmakta olan insan onuru da kurtarmış olacağız. İnsanlığın evrensel vicdanına seslenerek büyüme imkanına kavuşacağız. Huzurun İslam'da ve imanda olacağının güvenini o zaman daha iyi aşılayacağız. Asıl savaşın, mücadelenin insan kazanmak, insan kalabilmek, insanca davranmak olduğunun farkına varacağız.
Kinimizi toplumlara değil, zalimlere yönlendireceğiz. Toplumlarla aramıza mesafe katmayacağız. Bizim asıl mesafemiz, uzaklığımız kötülükle olacaktır. İnsana giden yolları ararken usanmayacağız ve bıkmayacağız. Onları bu cenderen kurtarırken kendimizi de kurtardığımızın farkında olacağız.
Filistin, Gazze… Acıyan yanımız. Hem imkânımız hem imanımız. Günahlarımızı çeken ötedeki diyarımız. Kendimi veya nefsimi temize çıkarmıyorum. Hep yalnızdın yine yalnız kaldın. Ümmetin halini ortaya döktün.
Senin için söylenen sözler büyük, edilen dualar çok ama hiçbiri "Ruhumun ruhu" kadar anlamlı ve içten gelmiyor. Zalime, suskun kalan vicdanlara en güzel cevap bu olmalı. Sözün ve hakikatin gücü önünde eğiliyorum ve teslim oluyorum. Bu hakikat bizi çarpar. Ya bizi kendimize getirir ya da yok edecektir. Payımıza hakikat düşsün inşallah…
Selam size özgür diyarların samimi mücahitleri… Özgürlük sana verilecek bir hak değil özgürlük Sen'sin…
Samimiyetle büyüyen eylemlere ve dualarda buluşmak umuduyla…