İnsan, kötü gördüğü, olumsuz veya fıtrata aykırı bulduğu, çirkin işlere ve bunları yapan kişilere, yazıklar olsun, yuh olsun, veyl olsun vb. gibi olumsuz edatlar kullanır...
Tebrik ve takdir etmenin, tersi bir şeydir yuh olsun, yazıklar olsun, veyl olsun demek...
Aslında, bir nevi normal insanların yapmayacağı ve kamu vicdanının'da asla onaylamayacağı bir şey yapıldığında, buna tepki göstermek, yapılan her türlü hadsizlik, haksızlık, hudutsuzluk, hukuksuzluk ve arsızlık karşısında, susmamak, sessiz kalmamak, tepki vermemek gayri insani bir durumdur...
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a), Resulullah (s.a.v)’i şöyle buyururken işittim dedi:
“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesei, İman 17)
Erdemli insanlar; kim olursa olsun, her zaman zulmün, yanlışın, kötünün, çirkinin gayri fıtri ve gayri ahlaki olanın karşısında, hakkın, haklının ve zayıfın ise yanında yer alırlar...
İnsanın, tepki verirken aşırıya gitmemesi, haklı iken haksız duruma düşmemesi, bir kötülüğü yok ediyorum derken, başka bir kötülüğe alet olmaması ve bir fitneyi ortadan kaldırıyorum derken, başka bir fitneye mahal bırakmaması, meydan vermemesi, vereceği tepkinin dozunu kaçırmaması gerekir...
Gerçek bir insan, her türlü kötülüğe, zulme, haksızlığa eliyle, diliyle ve kalbiyle buğz etmeli ve bundan rahatsız olduğunu dile getirmelidir...
İşte rahatsız olma işine, insanın diliyle yuh olsun, yazıklar olsun, edep yahu, yeter, kendine gel şeklinde karşımızdakine, yaptıklarının yanlış olduğunu ifade eden kavramlar kullanırız...
Günümüzde birçok insan, kul hakkı yemekte, kamu malını çalmakta, kazandığının nereden gelip, yine bu malı nerede harcadığına dikkat etmeden, sürekli insanların hak, hukuk ve sınırlarına tecavüz etmekte ve kimsede buna bir ses çıkarmamaktadır...
Yani; kötülükler kanıksanmış ve kabullenilmiş durumdadır...
Herkes, ne yaparsa yapsın yanına kar kalmakta, kimse kimseyi ikaz ve inzar etmemekte, uyarıda bulunmamakta, tepki vermemekte ve bu yapılan kötülük ve de yanlışlıklara yazıklar olsun, yuh olsun diyememektedir ya da dememektedir...
“Sizin içinizden (insanları) hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan bir topluluk olsun. Bunlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (3/Âl-i İmran, 104)
Kur'an-ı Kerim'de de, Yüce Rabbimiz namaz kılanlara yuh çekmektedir... Namaz İslam’ın en önemli ibadetlerden biri olduğu halde, Yüce Rabbimiz namaz kılanlara niçin yuh çekmektedir...
Yüzlerce ayette, namazı ikame edin, yerine getirin dedikten sonra, başka bir ayette namaz kılanlara yazıklar olsun.! Denmektedir...
Namaz ibadeti'de her şeyde olduğu gibi iki türlüdür...
1. Gerçek namaz...
Namazı gereğince (huşu, hudu ve ihlas ile) yerine getiren kişinin sosyal, ekonomik, ticari, siyasi, toplumsal, ailevi ve bireysel hayatını düzene sokan ve değiştiren namazdır... Fonksiyonel, etki yetki sahibi bir namaz...
Diğeri ise; gösterişten ibaret, kılan kişiye en ufak bir değişim sağlamayan ölü bir namaz...
Allah (cc) böyle namaz kılanlara, yok olsun, yazıklar olsun, yuh olsun, çöp ve çaput namaz diyor...
Bir insanın imanı ya da ibadetleri, insanı infaka, iyiliğe, ihsan'a ve başkalarına ikrama teşvik etmiyor, bunu sağlamıyorsa bu iman ya da ibadetler sahtedir, ritüelden ibaret ve gösteriş için yapılmıştır...
Mana ve mesajı tam olarak algılanmamış ruhsuz, şuursuz, köksüz ve idrak edilmeden, rastgele yapılan bir ibadet olmuştur...
“Yetimi acımasızca itip kalkan, yoksulu doyurmaya (kimseyi) özendirmeyen, kendi namazlarını kılmada (namazı önemsemeyen, kandırmak için namaz kılan ve riya eden münafıklar gibi) gaflet eden ve zekât vermeyen; yani ceza ve mükâfat gününü inkâr eden kimselerden söz etmektedir...” (Maun suresi)
Gerçek iman; insanı iyilerin en iyisi, ikram edenlerin en çok ikram edeni, cömertlerin en cömertti, iyilerin en iyisi, güzellerin en güzeli, doğruların en doğrusu, hayırların en hayırlısı, cesurların en cesuru yapar...
Gerçekten inanmış bir insan, kim ne derse desin, etrafının demelerine göre değil, imanının kendisine öğrettiği ve emrettiği şekil ve çerçevede hareket eder...
Bu tür insanlar için, en değerli, en önemli, en kıymetli hazine iman ve salih ameldir...
İman ettiğini iddia ettiği halde, imani, insani ve de İslami, bireysel ya da toplumsal ödev, görev ve vazifelerini yerine getirmeyen bu kişi sahte mümin, bu ibadetlerde sahte ve gösterişten ibaret, insana mesajını vermeyen, kuru bir söylem ya da şekilden ibarettir...
İman ve ibadetlerin temel amacı; insanı her hususta daha kaliteli ve karakterli bir insan yapmaktır...
Ama her şeyin bir gerçeği bir de sahtesi vardır... Mü'minlerin de gerçek Müminler, sahte riyakâr, münafık dediğimiz sözde Müminler (!) vardır... Bunların imanları yalan, amelleri zehirli, sözleri ise gelip geçici, uçup giden, köksüz, etkisiz kütük misali insanlardır...
Gazze'de ya da dünya'nın birçok yerinde binlerce insan! (çoğu çocuk, kadın) katledilirken ve yine on binlerce mazlum insan yaralı, evi barkı, yurdu, yuvası harap edilirken susan, sessiz ve seyirci kalan tüm insanlara! YUH olsun...
İslami şekle indirerek, sarık, cübbe, şalvar ve çarşafa indirgeyip, eli cebine varmayan, okumuş olduğu hatim, Yasin ve Kur'an'dan hâsıl olan sevabı paylaşanlar, sahip oldukları mal, mülk ve serveti paylaşma, ihtiyaç sahiplerine verme, infak etme konusunda aynı hassasiyet ve de duyarlılığı gösteremeyenlere YUH olsun...
Gerçek bir insan olmadan, gerçek, sahici ve samimi bir Mü'min olamayız...
Taşıdığı ismi, unvanı, makamı ve kutsal değerlerini araçsallaştıran, basamak olarak kullanan kalite, karakter ve ahlaktan yoksun olan, insan müsveddelerine YUH olsun...
Onur, ilke, değer, prensip, duruş sahibi, en ufak dünyevi bir çıkar ve menfaat için tüm sahip olduğu değerlerden vazgeçebilen, hiçbir yer ve zamanda dik bir duruşu olmayanlara YUH olsun...
Dini, ufak bir dünyevi çıkar ve menfaat uğruna gizleyip, ketmeden, zalimlerin arzu ve isteklerine uygun olarak yorumlayıp, çarpıtan (BELAMLAR) tüm sahte din tüccarlarına YUH olsun...
Her ortamın adamı, her ortama göre maske takan, üslup değiştiren, belli bir rengi olmayan, hiç kimseye hayır diyemeyen, omurgasız, menfaatini kıble edinmiş kimselere YUH olsun...
Annesi, babası ya da ikisi birden yokluk, kıtlık, fakirlik ve hastalıklar ile boğuşur ve yaşlı bakımevlerinde çocuk hasreti çekerken, bunları hiç gündemine almayan, kendisi ve ailesi ultra lüks hayat yaşayan, vefasız, hayırsız, hain ve ahlaksız evlatlara YUH olsun...
Belli cemiyet, cemaat, grup ya da parti ile tarihin belli bir döneminde hasbelkader tanışan, bu tür ocaklarda büyümüş, bir fikri, inancı dava edinmiş, ancak şartlar değişince ve menfaati bitince yıllardır birlikte omuz omuza mücadele edip, kader birliği yaptığı cemiyet, cemaat, parti ve yol arkadaşların terk edip, arkadan vuran tüm vefasızlara YUH olsun...
Tüm insan ve kavimleri Allah (cc) yarattığı halde, kendi cinsinin ve ırkının üstünlüğünü savunan, bu şekilde Allah'a asi olan, kibir, ırkçı, faşist tüm yapı, teşkilat, parti ve insanlara YUH olsun...
İmkânı olduğu halde, zalimlere boyun eğen, kurtulmak için hiçbir çare ve çözüm aramayan, bulunduğu yerden çıkmak ve daha insanca ve özgürce yaşayabileceği yerler var iken susan, sessiz kalan, zillet içinde bir hayat sürdürmeyi tercih eden, aklında, fikrinde ve de zihninde zalimlerden kurtuluş yolu olarak cihad, hicret ve de şehadet duygu, düşünce ve inancı olmayanlara YUH olsun...
Eşini en zor ve uygunsuz şartlarda çalıştırıp, kendisi yatan, eşinin tüm parasına el koyup, birde ona zulmeden, evini, ocağını, eşini, ebeveynini ve de çocuklarını ihmal edip, onlara her türlü zulmü reva göre tüm aşağılık erkeklere YUH olsun...
Hacca gidip şeytan taşlayan, namaz kılıp, oruç tutan, ama İslami, tevhidi bilinçten tamamen yoksun, içinde yaşadığı şeytani fikir, inanç, düşünce ve sistemlerden hiç rahatsız olmayan, hak hukuk ve de Allah düşmanı zalim ve tağutlardan rahatsız olmak bir yana, onlara dua edip, destek veren, sözde tüm hacı, hoca, âlim, aydın kim varsa hepsine YUH olsun...
Aynı cemiyet, cemaat, yapı, vakıf ve dernekte faaliyet gösterdiği halde, yol ve dava kardeşlerinin hal ve hatırını dahi arayıp, sormayan, kendine Müslüman, kimseye faydası olmayan, bencil ve de egoist tüm Müslümanım (!) diye gezip, geçinenlere'de YUH olsun...
Milleti çeşitli vaatlerle kandırıp, onların inanç ve iyi niyetlerini kullanan, yönetime gelmeden mazlum ve yoksul edebiyatı yapan, ama belli bir güce, makama ya da iktidara gelip, güce, servete, makama sahip olunca ise; en büyük mazlum, mağdur ve millet düşmanı kesilen tüm yöneticilere YUH olsun...
İnsanların inanç, iyi niyet ve duygularını istismar ederek, kendilerinin kutsal, mübarek, Allah dostu, ermiş, hacı, hoca, şeyh, veli, âlim ve de ehli keramet sahibi, Allah katında sözü, itibarı olan birisi olarak tanıtıp, insanlara cennet vadeden, yine bu saf ve cahil insanlara; ahiret'te şefaatçi olacağı yalanını sürekli tekrarlayıp, bunun karşılığında dünyevi saray ve saltanlar sahibi olan, tüm ahlaksız, din sömürücüsü, dümenci, düzenbaz, hilebaz, sahtekâr ve şaklabanlara da YUUUUUH olsun...
Bu kadar açık delil, burhan, belge, bilgi, mesaj ve ayetlere rağmen, doğru yolu bulamayıp, nefsine kul, köle olup, nefsinin zebunu ve esiri olmuş ve de Rabbini bulamamış, inkârcı, sapık, sapkın, günahkâr, arsız ve de ahlaksız insanlara YUH olsun... SELAM VE DUA İLE… gulec2312@gmail.com