Kur'ân-ı Kerîm'de, bazı kişilerden övgüyle bahsedildiği gibi, bazı kişilerden de kınayıcı ve azarlayıcı bir üslupla bahsedilmiştir. Bazı davranışlar, veyl ifadesiyle kınanır. Kınanmak, insanın zoruna gider. Hele bazı sözler o kadar ağır olur ki, utanacak yüzü olanlara, yeri göğü dar eder. Bu tür ağır sözlerden biri de "yazıklar olsun" ifadesidir. İnsanlar bu sözü birbirlerine de kullanırlar. Ancak, bu sözün insan tarafından kullanımı bir yere kadar anlam taşır. Oysa bu söz Rahman tarafından söylendiğinde, yürek sızlar, gözler yaşarır ve ayaklar titrer. “Ey insan! Yüce Rabbin hakkında seni yanıltıp aldatan ne oldu?” (82/İnfitar, 6) sorusuyla, Allah, kulunun kendi kusurunu görmesini istemektedir.
Vahyin Rahmeti
İnsanın kaderinde ölüm vardır ve ölümün getirdiği durumlarda insanın iradesi etkili olur. Rahmeti kendi zatına yazan ve kullarını da bundan haberdar eden Allah: “Rabbinizin sizi bağışlanmasına koşun” (3/Âl-i İmran, 133) çağrısına kalbini açanlara rızasını vaat etmiştir. Sağlıklı bir iman, vahye uygun davranışlarla korunur. İnandığını söylemek, sadece bazı ibadetleri yapmak yeterli değildir. Şirkten, gösterişten, hileden uzak durmak gerekir. Eğer kişi bunları yapmazsa, inancı ve toplumunu bozar.
Kime Yazıklar Olsun?
- Allah adına yalan uyduranlara, yazdıkları yalanlarla insanları yanıltanlara ve aldatıcı olanlara (2/Bakara, 79)
- Dünya hayatını ahirete tercih edenlere, Allah yolundan saptıranlara, Allah yolunun eğriliğini isteyenlere ve kâfirlere (14/İbrahim, 2)
- Her resulün getirdiğini yalanlayanlara ve hakikati yıkmaya çalışanlara (18/Kehf, 49)
- İnsanın, doğanın ve Allah'ın hakkına zulmeden zalimlere (43/Zuhruf, 65)
- Allah'a yanlış yakıştırmalar yapanlara (21/Enbiya, 18)
- Yanlış yol arkadaşı seçenlere (25/Furkan, 28)
- Kalpleri katılaşmış ve merhameti kaybetmiş olanlara (39/Zümer, 22)
- Şirk koşanlara (41/Fussilet, 6)
- Yalancı ve günahkâr olanlara (45/Casiye, 7)
- Azgınlık yapanlara (68/Kalem, 31)
- Ölçü ve tartıda hile yapanlara (83/Mutaffifin, 1)
- Alay edenlere (104/Humeze, 1)
- Şuursuz bir şekilde ibadet edenlere (107/Maun, 4)
Hakikate Yazık Etme
Hakikat, hava gibidir; yaşam için onu korumak gerekir. Havasına kıyan, canına kıymıştır. İlkesel olarak, Müslümanların inandıkları Kur’ân-ı Kerîm’e bağlılıkları çok güçlü olmalıdır. Her Müslüman bilir ki, “İslam’dan uzaklaşmak, küfre yaklaşmaktır.” Ayetlerle güçlü bağ kurmak ve ilahi ihtarları dikkate almak, kişinin savrulmasını engeller. Vahiy, insana bir sığınaktır. Her türlü olumsuzluklara karşı bir barınaktır. Bir adam, evde sıcak bir ortam varken, soğuk olan sokağa çıkarsa, kendine zarar verir. Aynı şekilde, insan hakikate sahipken, delalete razı olursa cennetini kaybeder. İnsan, kendi akıbetini kendi elleriyle hazırlar. Hem cennetini hem de cehennemini sırtında taşır. Oysa insana hakikatler gelmiş, peygamberler örnek gösterilmiştir. Buna rağmen Allah’a ve ahirete inanmayanlar, gittikleri yolun helâke giden bir yol olduğunu anlayacak ve yaptıkları zulmü itiraf edeceklerdir; fakat bu, onlara fayda sağlamayacaktır: “Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat gelip çatınca, bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, ‘Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay hâlimize!’ diyeceklerdir. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür!” (6/En’am, 31)
Bir Toplumun Helâki: Azgınlıkları Yüzündendir
İnsan bazen kendi elleriyle, bazen de başkalarının etkisiyle zulme uğrayabilir. Bunun birçok sebebi olabilir, ancak en belirgin nedenlerden biri azgınlıktır. Her azgınlık, sapmayı ve savrulmayı getirir. Azgınlığın en önemli nedenlerinden biri, haddi aşmak ve Allah’a karşı gelmektir. “Yazıklar olsun bize!” dediler, “Gerçekten biz azmış ve sapmıştık.” (68/Kalem, 31) Pişmanlıklarını ifade edenlerin ortak özelliği, azgınlıklarını sıradanlaştırmaları, vahye uymayı ise alaya almalarıdır. Özellikle toplumların ileri gelenleri ile oluşan azgınlıklar, toplumsal helâke yol açar. Allah, şöyle buyurur: “Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşlarına iyilikleri emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helâke müstahak olur ve biz de orayı darmadağın ederiz.” (17/İsrâ, 16) Bu azgınlıkların önünün alınması gerektiği sorumluluğu yine insana verilmiştir.
Veyl Kınaması Cehennemlikler Üzerinedir
Veyl ifadesiyle kınananlar, işledikleri suçlardan dönmedikleri sürece cehenneme yolculardır. Cehennemlikler, “Dinleseydik yahut akıl etseydik, yakıp kavuran cehennem ehli olmazdık.” (67/Mülk, 10) diyerek pişmanlıklarını dile getireceklerdir, fakat bu pişmanlıkları onlara fayda sağlamayacaktır. Rahman, kuluna hep rahmeti müjdeleyen peygamberler göndermişken, veyl kınamasına muhatap olmaların sebebi, inen hakikate yüz çevirmeleridir.
Razı Olmak, Razı Olunmak
Mü'min, her zaman olduğu gibi, Rahman’ın kınadıklarından olmamak için, kınanan yanlışlardan haberdar olmalıdır. Doğru kulluğu öven ayetlere muhatap olmak, iman sahibi her mü’mine kvi kılar. Toplumsal aklın vahye sadakatine katkıda bulunmak gerekir. Yanan bir evin içinde olmak, ayrı odada olmak, yanmaktan kurtarmaz. Dünya üzerinde sorumluluk alanlarımızı, her türlü ifsada karşı korumamız gerekmektedir. Allah’ın azabından korkup rahmetini umanlar, Allah’ın vereceği cezayı hesaba katıp adım atan ve Allah’ın rızasını değerinin bilerek hareket edenler için: “Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat, Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur.” (98/Beyyine, 8) haberi çok kıymetlidir.