Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Sait ALİOĞLU


Türki Cumhuriyetlerin Güney Kıbrıs’ta büyükelçilik açma durumu üzerinden bir değerlendirme

Sait Alioğlu'nun "yeni" yazısı...


İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin önemli simalarından olan ve Osmanlı’nın son döneminde önemli görevlerde bulunan Enver Paşa, İTC’nin iktidardan düştükten sonra, ibreyi Turan’a çevirdiği ve oralar ile (ata yurt) Türkiye’nin (ana yurt) birleşmesi anlamına gelen Turancılık akımı içerisinde bulunuştu.

Enver Paşa, ülkeden bir şekilde ayrıldıktan sonra Türkistan’a gidip oralarda siyasi faaliyetlerde bulunmuş, oraların kurtuluşu için mücadele etmiş ve ata yurt ile ana yurdun birleşmesi için savaşırken 4 Ağustos 1922’de Ruslar tarafından öldürüldü.(1)

Kaynakların aktardığına göre Enver Paşa’nın, birçok konuda olduğu üzere bu konuda da realist olmayıp hayalperest olduğu belirtiyor.

Mustafa Kemal’in ise, birçok konuda olduğu üzere, bu Turan konusunda hayalci olmayıp realist olduğuna dair bilgiler var. (2)

20. Yüzyılın en önemli olaylarından birisi olarak bilinen Sovyet rejiminin kurulması ve “yeni” yönetiminde, eskisinden farklı bir dünya görüşüne sahip olmasına rağmen, Rusların o meşhur “sıcak denizlere açılma” düşüncesi üzerinden okunduğunda, yeni rejiminde coğrafi olarak yakınında bulunan Türk ülkelerini (Türkistan/Turan) ele geçirip kendi sömürgesi haline getirmesi sonunda Turan düşüncesi, Demirel’in doksanlardaki yönetimi dönemine kadar rafa kaldırılmış, bir daha gündeme getirilmemiş,  ama milliyetçi çevrelerde bir olgu olarak zihinlerde yer etmişti.

Demirel’in, hem Başbakanlık ve hem de Cumhurbaşkanlığı döneminde “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Kadar” klişe sloganıyla makes bulan Turan anlayışı;  her iki tarafın arasında bulunan coğrafi engel (İran vs), bin yıllık ayrı yaşamaya ve haliyle oluşan kopukluğa binaen Turan düşüncesinin çok kişi için “manevi anlamı” var olsa da, reel planda pek de prezantabl, yani sunulabilir değildi.

Zira bu durumdan dolayı, o düşünce bir müddet sonra genel anlamda unutulmuş, unutulmaya yüz tutmuş olsa da, Türkçü çevrelerde zihinsel planda yaşamaya devam ediyordu.

Bu düşünceyi, salt milliyetçi çevrelerden ziyade İcmal grubu(BTP, Haydar Baş) ve “Fethullah Gülen grubu” tarafından, kıyısından, köşesinden de olsa zihinsel plandan çok reel planda devam ediyordu.

Bu düşünce, daha sonra, “ülkenin bekası mes’elesi” üzerinden MHP ile (Cumhur İttifakı) ittifak kuran AK Parti iktidarında, bu konu “zahiri anlamda” ele alınmaya başlamıştı. Bu sebeple Türkî Cumhuriyetler” olarak tanımlanan Orta Asya Türk devletleri ile Macaristan ve KKTC’nin de katımlıyla bir “Türk Devletleri Topluluğu adıyla bir yapı oluşturuldu. 

Bu arada adı geçen yapı içerisinde; sosyal, siyasi, ekonomi gibi alanları içeren birçok kurulda oluşturulmuş oldu.

Bu topluluk ve oluşturulan kurullar görevlerine devam ederken, Türkî cumhuriyetlerin, AB ile ilişkilerinin olası mahiyeti açısından, o birliğe üye olan, ama Türkiye’nin bizzat kendisinin TDT’nin ana” kurucusu kimliğiyle, muhatap almak istemediği Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile resmi ilişkilere girmesi, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve  Kırgızistan'ın  AB etkisine binaen GKRY’de büyükelçilik açacak olmaları üzerine bir şaşkınlık yaşandığı gözlemlenmektedir.

Bu konuda emekli diplomat ve yazar Yalım Eralp’ın yaklaşımı dikkate değer. Eralp, Biletlerini alıp, onları Avrupa’ya biz götürmüştük: Türki Devletler bunu Türkiye’ye nasıl yaptı? başlıklı yazısında konuyu irdelerken, onun şu ifadeleri bir hayli önem kazanmakta; “Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan'ın Kıbrıs Rum Kesimi’nde, Avrupa Birliği etkisi ile büyükelçilik açacak olması haberi Türkiye’de tepki ile karşılandı. Bu ülkelerin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü’ne (AGİT) üye olmalarını biz sağladık. Toplantılarına gelmeleri için uçak biletlerini ve yevmiyelerini biz verdik. Ben teşkilat nezdinde daimi temsilci sıfatı ile olayları çok ama çok yakından biliyorum.” (3)

Tabii ki, arada bunda mesafe olmasına rağmen, “ağabey” pozisyonundan dolayı, onların Sovyet etkisinden kurtulup bağımsızlıklarını kazanmaya başladıkları dönemlerde Türkiye’nin, devlet, iktidarlar, ülke ve toplum olarak verdikleri destekler (ör. Karabağ’ın tekrardan Azerbaycan’a bağlanması vs.) göz önünde bulundurulduğunda, onları böyle bir şeye girişmemeleri, hatta kalkışmamaları beklenirdi.

Türkiye’nin, kendilerine hemen her konuda yapmış olduğu desteğe rağmen, faklı bir yol izlemeleri, onların bir bütünlük içerisinde BM nezdinde devlet olarak tanınmaları açısından ele alındığında, bağımsız olup kendi kararını kendisinin verebileceği düşüncesini onaylamak anlamına gelir.

Aynı etnik kökenden gelme ve tarihsel süreçte, bu olgu üzerinden ortay çıkan doğal durumlara bakıldığında ise, onlar açısından önemsiz görünecek olsa da, işin içerisinde ağabey pozisyonunda iştigal eden Türkiye açısından izah edilemeyecek bir duruma işaret eder.

Bunlar, bizim konuya dair düşüncemiz ve yaklaşımımız olmayıp Türkiye bağlamında reelpolitik çerçeve açısından ele alınabilecek bir vasatı işaret etmesi açısından önemli durmaktadır.

Yoksa öncelikle toplum olarak, tam ya da eksik; iyi ve kötü bir biçimde bağımsızlığı bulunan BM nezdinde yasal bir karşılığı bulunan bir ülkenin sakinleri olarak, eşitlik, karşılıklı hukuk içre her devlet ve toplum, bizler için Türkî devletlerden farklı sayılmaz.

Kaldı ki, ne o ülkelerin ve ne de Türkiye’nin barındırdığı nüfusun tamamı birçok açıdan Türkî karaktere sahip olmayıp anayasal çerçevede o ülkenin sahibi ve o devletlerin de birer vatandaşıdırlar.

Bu durum, birçok çevrede şaşkınlıkla karşılanabilir, hatta bu şaşkınlık hali bir miktar haklılığı da içerebilir (Yalım Eralp’ın buyurduğu üzere) ama bizim tüm renklerimizle bin kusur yıldır bu topraklar üzerinde, hem de büyük çoğunluğu Türk olmayan unsurlarla kurmuş olduğumuz ilişkilerin mahiyetine bakıldığında; biz adeta Endülüs Müslümanları gibi farklı bir konumdayız.

O da, bizim bir bütün içerisinde, salt etnik konusu baki kalacak şekilde; Orta Asya Türk devlerinde yaşayan Türkî unsurlarla İslam inancı dışında pek bir ortak yanımızın kalmadığı söz konusudur.

Her şeyden ziyade, dikkat edersek; Anadolu’yu bin küsur yıldır yurt tutan Türklerin; salt (ilk-el’de diyebiliriz) Türkistanilik kimliği, oradan yapılan göçlere bağlı olarak ve kültürel değişim ve dönüşümü de içerisinde barındıracak oranda; sırasıyla İranileşme, Arabileşme, Kürdileşme, Anadolulaşma, birkaç asırlık sürecek olan Balkanlaşma ve en nihayetinde, inşallah hayırlı bir şekilde işler ve devam ederse bu ülkenin Kürdüyle vb. var olan devleti yeniden yapılandırma sürecine bakıldığında Türkiye’nin Türklüğü ile Orta Asya’nın Türklüğü arasında muazzam farklar göze çarpar.

Kaldı ki, onlar kendilerini, Azeri, Özbek, Türkmen, Kazak, Kırgız, ya da Tatar olarak tanımlayıp bu tanımlamayı da; kavmi, dilsel ve kültürel açıdan tanımlıyor iseler, burada yapacak bir şey kalmamış olur. Ki, onlar kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, kendi dinamiklerine sahip bulunan bağımsız birer devlet, ülke ve toplum iseler, “hürmet anlayışı içerisinde” karşılıklı ilişkileri sürdürmek daha doğru olanıdır.

Yani anlayacağımız; esas olan Türk biziz; onlar ise, Türkî unsurlar kabilinden sayılabilir.

Dipnotlar:

1)” Belcuvan bölgesindeki Âbıderyâ köyüne geçti ve son karargâhını burada kurdu. 4 Ağustos 1922’de karargâhta düzenlenen kurban bayramı töreninde maiyetinde kalan askerlerle bayramlaşırken âni bir Rus baskınına uğradı; yanındaki otuza yakın atlı ile yöneldiği Çegan tepesi mevkiinde giriştiği çarpışmada ön safta vuruşurken öldürüldü. (https://islamansiklopedisi.org.tr/enver-pasa)

2)”Aynı dönemlerde yaşamış olan Mustafa Kemal Paşa ile Enver Paşa’yı karşılaştırdığımızda; Enver Paşa’nın çağının bütün özellikleri ve hayalperestliğini taşıyan bir karakter, Mustafa Kemal ise gerçekçi, planlı ve programlı bir lider olarak karşımıza çıkmaktadır.”( https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/enver-pasa-1882-1922/)

3) “Biletlerini alıp, onları Avrupa’ya biz götürmüştük: Türki Devletler bunu Türkiye’ye nasıl yaptı?” serbestiyet.com, 18 Nisan 2025

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR