Dr. Ali YALÇIN

Tarih: 16.05.2018 10:49

Toplumların Tövbesine Dair

Facebook Twitter Linked-in

Tövbe, dönüş ve dönüşüm demektir. Tövbe, aktif ve dinamik bir kütle olan toplumu/nüfusu tüm ?statüler ağı içerisinde? değiştirip dönüştüren, yeri doldurulamaz güçlü  pratiktir.

Dönüşün olduğu ancak dönüşümün olmadığı devinim, en temelde, dönüşümün ana dinamiklerinden değişimi başlatma yeterliliğinden yoksundur. Değişim ve dönüşüm iradi bir süreklilik istediğinden, nefsinde olanı değiştirmeyen toplumların durumu da değişmez. (bkz. Rad Suresi:11)

Yineleyecek olursak toplumsal  tövbe, toplumların kötü ve istenmeyen bir durumdan daha iyi ve kabul edilebilir normlar dahilindeki değişimidir. Çünkü kötülük ve kötü ile ilintili hemen her fiil toplum menşelidir. Birey toplumdaki cari duruma göre kendisinde değişim ve dönüşümü benimser. Bazen de birey karşı duruş sergiler. Bireyin salt değişimi toplumsal değişime katkı vermemişse, bir süre sonra, değişmeyen yani tövbe etmeyen toplumun içinde kaybolup gidecektir.

Demek ki asıl tövbe toplumun tövbesidir. Zira tövbe etmemiş toplumlar kötülük odaklarıdırlar. Türlü suçlar da dahil olmak üzere tüm kötülükler toplumun ürünüdür. Toplumdaki yaygın bakışın ve kabullerin ürünü? Bu toplumun az gelişmiş, gelişmekte olan veya çok gelişmiş olması sonucu değiştirmez. Böylesi bir toplum özü itibariyle ?kötülük üretme potansiyeli? taşıdığından (toplumsal nefs bu eğilimde olduğundan ) bireysel değil de toplumsal tövbe, yani değişim ve dönüşümdür öncelikli olan. İnsanın bireysel suçları ve günahlarından bahsetmiyorsak, bahsi geçen toplumun bireylerini tek tek değiştirecek bir tövbe iddiası toplumsal fıtrata aykırıdır. Toplumsal değişim ve tövbe bu yüzden İlahi Kurallar (Sünnetullah) dahilindedir...

İlahi bir kuraldan bahsetmek veya bir kuralın ilahi boyutunun anlaşılması İlahi İrade´nin toplumlar için koyduğu kurallar toplamında anlaşılabilir. Bir toplum kendi nefsine ?kötülük üretme kanunları?nı kodlamışsa bu toplumda asıl değişim bireylerin tek tek değişimi değil, toplumun ?toplum nefsi? zemininden komple değişimdir. Bu türden bir değişim açısından , özgür iradeli/ortamlı  demokratik seçimler toplumsal tövbelere imkan verebilir ve toplumu kötülük/suç üretme baskın genlerinden kurtarabilir. Bahsi geçen genleri iyiliğe değişim baskın genlerine dönüştürebilir. Çünkü ?kötü hal üzere olma? bireysel bir sorun değil toplumsal bir sorundur. Toplumsal tövbe de sosyo-kültürel değişimi sağlayarak bahsi geçen toplumsal sorunu iyileştirmiş olur. Değişik bir ifadeyle toplumsal tövbe ana rahmi işleviyle, ana rahminde değişim geçiren bebek (birey ) misali bireyi sosyalleştirirken kültürel olarak da olgunlaştırmış olur. Bu değişimden doğan bebeğin/bireyin nasıl ki doğum tamamlandığı için  artık rahme şekil vermesi mümkün değilse değişim ve dönüşümün anne rahmi yani ?toplumsal rahim?de tamamlanması gerekmektedir ve bu yüzden öncelikli olan toplumsal tövbedir. Toplumsal rahim aynı zamanda toplumsal kütleyi de karşıladığından var olan sosyal ve iktisadi yapı kütleyi yani nüfusu canlı tutar ve toplumsal tövbe dönüşümü de tamamlamış olur. Bu aşamanın hazırlayıcısı olan demokratik bir seçim tövbeyi dönüşüme evirememişse bir süre sonra toplum daha önceki normlarına geri dönmekle kalmaz, kötülük hali tecrübesini yaşamış olarak, dinamik kütlede yani nüfusta kök salmaya devam eder. Netice olarak tövbe, etki başlatamadan zayıflar ve yok olur. Toplum kendi nefsinde olanı değiştirememiş ve statüler ağından iyi olana evrilememiştir. Doğuştan gelen ve sonradan kazandıklarını ?iyi olana doğru? olgunlaştıramamıştır. Doğuştan gelen ve sonradan kazandığı haklarını da riske etmiştir. Toplumsal tövbe bu denli önemlidir. Dinamik kütle; sınıf, statü ve sosyal ilişkiler ağında tövbe öncesi halinden daha kötü olana terk edilmiştir. O toplumun sosyal normu da tövbe öncesi haline takılı kalmıştır.

Adem´in iki oğlu o günün toplumsal dinamiklerinin  öncüleriydi. Birisi kendisinden istenen sorumluluk açısından en iyi olanı üreterek görevini ifa etmiş ama bedel  ödemiş, canından olmuş, diğeri ise üretime katkı vermediği gibi, insan öldürme fiilinin faili olarak da tövbesinin yani değişim ve dönüşümümün önünü tıkamıştır. O günden bu güne ?en iyiyi üretemeyenler? toplumların nefsine yönelik olumluya dair değişimi engelleyerek kötülük toplumlarının felsefesini oluşturmuşlardır. Üretmeyen, emeğe değer vermeyen, emeği sömüren? Kötülüğü kutsayan, rekabeti kötü olanların kavram ve bakışları üzerinden yürüten?  

Tövbesini tamamlayamamış toplumlar  üretim enerjilerini kaybettiklerinden bireyleri için de üretim ortamları sunamazlar. Başka toplumların değişim ve dönüşüm ürünleri için basit tüketici olma mantığına sahip bireyler çoğaltarak onların özgüvenlerini katlederler. Birey kendisini gerçekleştiremediği için yalnızlaşmıştır. Toplumsal rahimden erken/hastalıklı doğumun çaresizliğiyle yalnızlığı hayatın her alanında yaşamaktadır. Bireysel, psikolojik, biyolojik ve sosyolojik tanımlamaların hemen hepsinde yalnızdır. Toplumsal rahimde yeteri süre sağlıklı kalamamış olmanın öfkesini de her zaman hissedecektir.

Tövbe bilincinden yoksun  ve üretici olmamanın beklenen en çarpıcı sonucu şiddete eğilimdir. Bu toplumun bireyleri Kabil misali, kardeşini öldürme eğilimiyle yaşadığı her yerde ya şiddet yanlısıdır veya şiddete aracıdır. Her iki durumda da en önce katlettiği kişi kendi kardeşidir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki toplumsal tövbe sorumluluğu; bugünün geri kalmış, üretim yapamayan, üretemediği için dünya katma değer hanesine katkısı olmayan, şiddet sarmalında boğulan ama  kendisine İslam Alemi, Müslüman Coğrafya denilen ?taraf? için her zamankinden daha acil bir sorumluluktur.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —